That's not enough traducir turco
2,674 traducción paralela
No, that's not good enough.
Sekiz-On saat. Hayır, bu yeterince iyi değil.
Oh, come on, Colvin. You know that's not good enough.
Bunun yeterli olmadığını biliyorsun.
That's still not gonna be enough to get her off.
- Ben bakarım. Onu kurtarmak için yeterli olmayabilir.
Well, that's not good enough.
- Ama yeterli değil.
That's not enough.
Bu yetmez!
That's not enough.
Yetmez bu!
Now, the history that those two have together being what it is, you got to figure your brother-in-law's smart enough not to go down that particular road.
O ikisinin arasındaki geçmişi düşünecek olursak bacanağının o yolu tercih etmeyecek kadar akıllı biri olduğunu anlamak zor değil.
Well, he seems sweet and all, if you're into that sort of thing, but if you're making him bring you here, I've got a hunch it's not enough.
İstediğin oysa hoş bir tipe benziyor ama onu buraya zorla getiriyorsan bu kadarı yetmez diye düşünüyorum.
And someone who's not gonna look... at all the love that I have to offer and just say, "Sorry, not good enough."
Bu kadar sevmeme rağmen bana dönüp de "yeterli değil ne yazık ki" demeyecek birini hak ediyorum.
No, he didn't say soul, he said " I do not... ( Woman ) That's enough, you'll use up all the memory!
Hayır, orda ruhtan bahsetmiyor, diyor ki.. ( Kadın ) Bu kadar yeter, Beyinlerini bunlarla doldurma!
And you always want to believe that you can help, but sometimes we do everything, and it's just not enough.
Her zaman yardım edebileceğine inanmak istersin bazen de her şeyi yaparız ama yeterli olmaz.
That's not enough for you?
Bunlar senin için yeterli değil mi?
- That's not good enough.
- Pek iyi yapamadım.
However, all we have is your word that you didn't kill him, and it's not enough.
Ne yazıkki elimizdeki tek şey onu öldürmediğini söylediğin, ve bu da yeterli değil.
Well, that's not a bad role model... The Franklin School, Princeton, always top of her class, tons of charity work, and... and uniquely enough in this day and age, no sex tape, no scandals.
Kötü bir örnek değil Franklin Okulu, Princeton hep sınıf birincisi, tonlarca hayır işi ve günümüzde pek bulunmayan özelliği seks videosu ve skandalları yok.
- That's not good enough.
- Başka yalan bul.
- That's not good enough.
- Bu hiç iyi değil.
There's not enough gossip rags in the world to fill up that kind of time.
Dünyada o kadar zamanı dolduracak dedikodu yok.
That's not nearly enough.
Yetmez bile.
That's not enough to defend the entire perimeter.
- Her yeri savunabilmemiz için yeterli sayımız yok. - Tamam.
It's not enough that we lead.
Öncülük etmek yetmez.
That's not enough.
Bu yeterli değil.
That's not good enough!
Doğru düzgün cevap ver!
That's not enough.
Yetmez.
There's not an ovum on God's green earth big enough for that thing.
Tanrı'nın yarattığı bu yeşil gezegende bu büyüklükte bir yumurtalık yok.
But what if that's not enough.
Ama ya bu yeterli değilse?
Locking that anomaly's not enough.
O anomaliyi kilitlemek yeterli değil.
That's not good enough.
Benim için yeterli bir bahane değil.
The feed was interrupted. That's not good enough.
Bu yeterli değil.
There's not a bank in the world that has enough money in its vault to pay its depositors.
Dünya üzerinde hiç bir bankanın kasasında müşterileri için yeterli para yok.
You get a chance to get out early, and that's still not good enough?
Erken çıkma şansınız var ve hâlâ size yetmiyor mu?
It's not enough to tell jurors that your client is a babe.
Jüriye müvekkilinizin bir bebek olduğunu söylemek yeterli değil.
- Well, that's not good enough.
- Bu yeterli değil!
And if that's not enough, then you can take me.
Ve bu yeterli gelmezse, beni alabilirsiniz.
Hey, that's the problem with you smart kids... too much time thinking about things, not enough time doing'em.
Siz zeki çocukların sorunu da bu işte olayların üzerinde gereksiz derece çok düşünüyorsunuz ve uygulamaya vaktiniz kalmıyor.
Their emotional or implicit memories are those of a world that's not safe and not helpful ; caregivers who were not to be trusted and relationships that are not safe enough to open up to vulnerability and hence their responses tend to be to keep themselves separate from really intimate relationships ;
Duygusal ve örtülü hafızaları dünyanın güvenilir ve yardımsever olmadığına dairdir, bakıcılara güvenilmiş değildi ve ilişkiler kalbini açmak için yeterince güvenli değildir ve bundan dolayı tepkileri de kendilerini, gerçek samimi ilişkilerden uzak tutma eğiliminde olur.
If it's important enough for him to write it down, then maybe that's where Bagwell's headed next.
Onun için not edecek kadar önemli bir isimse belki de Bagwell'in bir sonraki gideceği yerdir.
That's two felonies and one misdemeanor within 24 hours, Mr. Lang - - not quite three strikes, but close enough for me to remand you without bail.
Tam olarak üçe tekabül etmez. Yine de sizi kefaletsiz içeri almam için yeter de artar bile.
- That's not good enough.
- Yetmez.
Hey, listen, um, my husband said that one of you is not getting high enough with the squeegee in the shower, and he's getting mildew in the corners.
Bakar mısınız kocamın dediğine göre biriniz sünger ile banyoda çok yukarı çıkmadığı için pas oluyormuş.
That's not good enough.
Bu yeterli değil.
Two scoops. Not too much, please! That's quite enough.
İki buçuk kürek, gözünü seveyim fazla değil.
Maybe she isn't strong enough to face the trouble she's in or maybe it's you, not Bridget, that needs to make Danny stop.
Belki de içinde bulunduğu durumla yüzleşecek kadar güçlü değildir ya da Danny'i durdurması gereken Bridget değil, sensindir.
But that's not enough time to prepare.
Ama hazırlık için bu zaman yetmez.
That's not good enough.
İyi bir mazeret değil.
Am I really so shallow that I can only quote words written by people not pretty enough to be in front of the camera?
Sahiden, sadece başkalarının sözlerinden alıntı yaparak kamera karşısına çıkacak kadar iyi olmayan, sığ biri miyim?
That's not good enough.
Hiç hayra alamet değil.
- That's not enough time.
- Yeteri kadar zaman yok.
That's not enough!
Bu yetmez!
Always need something to fill whatever's going on inside of you that's not good enough.
Sürekli bir ihtiyacın var. seni doldurmaya yetmiyor.
and in itself, that's not enough.
Ve kendi içinde bu yeterli değildir.
that's not enough time 19
that's not fair 860
that's not good 589
that's not it 900
that's not true 2932
that's not funny 501
that's not the point 702
that's not possible 749
that's not how it works 183
that's not me 321
that's not fair 860
that's not good 589
that's not it 900
that's not true 2932
that's not funny 501
that's not the point 702
that's not possible 749
that's not how it works 183
that's not me 321
that's not mine 140
that's not gonna happen 539
that's not cool 151
that's not right 370
that's nothing 334
that's not a good idea 166
that's not what i meant 626
that's not bad 260
that's not 708
that's not gonna work 169
that's not gonna happen 539
that's not cool 151
that's not right 370
that's nothing 334
that's not a good idea 166
that's not what i meant 626
that's not bad 260
that's not 708
that's not gonna work 169