That's not mine traducir turco
692 traducción paralela
That's not good for business, yours or mine.
Bu ne senin ne benim işime gelir.
That's your worry, not mine.
Bu seni ilgilendirir, beni deđil.
Well, that's your headache, not mine.
O senin sorunun, benim değil.
Not that garden weeder Mr. Holmes, that's mine.
Bu tırmıkla değil Bay Holmes, bu benim.
That is to say, it's not that I don't trust your methods, but I prefer mine.
- Hayır, sen boşver. Bu demek değil... senin yöntemlerine güvenmiyorum.
That's not true This apartment is mine now.
Bu doğru değil. Burası artık benim.
The bawdy wind that kisses all it meets is hushed within the hollow mine of earth and will not hear it.
"Rastladığı her şeyi öpen çapkın rüzgâr susmuş. " Bir şey duymamak için, toprağın derinliklerine sığınmış. "
If they want to bankrupt themselves, that's their business, not mine.
Arkadaşlarımız batmak istiyorlarsa bu onları ilgilendirir, beni değil.
She's not mine either, if that's what you're driving at.
Benim ki de değil!
And then just about 10 minutes ago... it finally began to trickle into this thickskull of mine... that I'm not the only character around town with a celebrated wife.
10 dakika önce... sonunda Bu kalın kafamda bir şimşek çaktı... Zira etrafta karısı çok meşhur olan tek koca ben değildim.
It's just a theory of mine that not only where there's a will, there's a way... but where there's a way, there's a will.
Benim bir teorim bu, isteyen yapar, ve ayrıca yapan da ister.
- No, it's not that. It's that darn UncleJervis of mine.
Sorun bu değil, Jervis Amcam.
It's Miss Dickinson's idea that we play Medicine Bend, not mine.
Burada oynamak Bayan Dickenson'ın fikriydi, benim değil.
That's Luke's way of thinking, not mine.
Bu Luke'un düşüncesi, benim değil.
And, for I should not deal in her soft laws... she did corrupt frail nature with some bribe... to shrimp mine arm up like a withered shrub... to heap an envious mountain on my back... to shape my legs of an unequal size... to disproportion me in every part... like to a chaos or an unlicked bear whelp... that carries no impression like the dam!
İnsanlıktan nasibimi almayayım diye, tabiat anayı rüşvetle ayarttı, kolumu kurumuş bir fidan gibi çarpıtması, sırtıma dalga geçilecek iğrenç bir kambur yüklemesi, bir bacağımı uzun, diğerini kısa yaratması, bedenimi bir karmaşa, anasını hiç andırmayan, biçimsiz bir et yığını hâline sokması için!
Mine's not that different.
Benimki de o kadar farklı değil.
It looks like to me that's your problem, Doctor, not mine.
Bu sizin sorununuz doktor, benim değil.
It's not their judgment that worries me, it's mine.
Beni endişelendiren onların kararı değil, benim kararım.
Well, well, that's her lookout, not mine.
Bak hele, bu onun gözetleme yeri, benim değil.
Well, it's your reputation that's at stake and not mine.
İpin ucunda olan senin ismin, benimki değil.
By the way, a friend of mine who was here told me about a place that's not too bad. Some sort of cabaret... The Chit Chat...
Arkadaşım dedi ki bir yer varmış, müzikhol mü, bar mı, öyle bir şey.
No, that's not mine.
Hayır, o benim değil.
Nobody's gonna- - That's not mine.
- Hiç kimse. - Bu benim değil.
That's not mine.
Benim değil.
That's your train of thought, Counsellor, not mine.
Bu senin düşüncen, Avukat, benim değil.
- That's not mine. - It's for you.
- Benim değil.
No, no that's not mine.
- Yapamazdım.
I'm in a room that's not mine.
Bana ait olmayan bir odadayım.
- Yes, that's your affair, not mine.
- Bu senin bileceğin iş.
- That's your problem, not mine.
- Bu sizin sorununuz.
Now, I think it's only fair that any further instructions or explanations be given on your bathroom time, not mine.
Açıklamalar sizin banyo saatinizde yapılmalı benim değil.
That's your war, man, not mine.
O senin savaşın, benim değil.
- Oh, that's not mine.
- O benim değil.
You're speaking of a charge that is not mine, it's the group's.
İşlemediğim bir suçtan bahsediyorsunuz. Bu suç gruba aittir.
- Well, actually, that's her decision and not mine.
- Doğrusu bu onun kararı, benim değil.
It was your mother's decision and mine that we take the boy and not pay ffor him.
Çocuğu kurtarmak, satın almamak annenizle benim kararımdı.
You see, that was Jim's pet project, not mine.
Görüyorsun, bu Jim'in kendi projesiydi, benim değil.
- Yeah, found the whole store. - That's not mine, man.
- Evet, bütün zulasını bulduk.
That's not mine, man.
- Yürü dedim.
That's the music the German people like, not mine.
Bu benim değil, Almanların sevdiği tür müzik.
That creep's not a friend of mine.
O serseri benim arkadaşım değil.
If I go to solitary for some escape that didn't work I want the mistake to be mine and not anybody else's.
Eğer başarısız bir kaçış sonucu hücreye kapatılacaksam buna kendi başarısızlığımın sebep olmasını isterim, başkasının değil.
That's not mine.
Bu kese benim değil.
Oh, that's not mine.
- Hayır, o benim değil.
Where's your proof that the money... is yours, and not mine? !
O paranın senin mi, benim mi olduğunun kanıtı nerede?
That's your line, honey, not mine.
Bu senin tarzın tatlım, benim değil.
After all that's your job, not mine.
Ne de olsa bu senin işin benim değil.
- Definitely. That's not mine.
Hayır, o benim değil.
If your wife's attracted to me, I think that's your problem not mine.
Eğer karın beni çekici buluyorsa bence bu senin sorunun, benim değil.
Maybe, but that is in Ndofa's country, not in mine.
Ama, Ndofa'nın ülkesinde ; Benim ülkemde değil.
That's yours, not mine.
sen kazanırsın ben değil
that's not fair 860
that's not good 589
that's not it 900
that's not true 2932
that's not funny 501
that's not the point 702
that's not possible 749
that's not how it works 183
that's not me 321
that's not enough 234
that's not good 589
that's not it 900
that's not true 2932
that's not funny 501
that's not the point 702
that's not possible 749
that's not how it works 183
that's not me 321
that's not enough 234