That doesn't make it right traducir turco
96 traducción paralela
Oh, but you're right, that still doesn't make me famous, does it?
Fakat haklısınız, bu beni hala ünlü biri yapmış değil, öyle değil mi?
But that doesn't make it right.
Ama bu onları haklı çıkarmaz.
I know that doesn't make it right.
Biliyorum doğru olanı yapamadım.
But that doesn't make it right.
Ama yaptığını mazur göstermez.
- That doesn't make it right.
Bu, doğru olduğu anlamına gelmez.
- That doesn't make it right.
- Yine de söylemek için iyi bir sebep değil.
That still doesn't make it right.
Bu yaptıklarını doğru kılmaz.
I might have done the same thing, but that doesn't make it right, Seven.
Ben de aynı şeyi yapabilirdim, ama bu, doğru anlamına gelmez Seven.
Well, that doesn't make it right.
Ama herkes yaşamak zorunda değil.
MOTHER : That doesn't make it right.
Bu durumu haklı çıkarmaz.
A real douchebag, but that just doesn't make it right.
Herif baş belasının biriydi... ama bu öldürülmesini haklı kılmaz.
And when you've got two people like us, with all the good stuff behind us and good stuff that could be, it just doesn't make sense to discard it, right?
Bizim gibi geçmişte bir sürü güzel şey yaşamış ve yaşayabilecek olan iki insanın bunu bozmaları hiç mantıklı değil.
- That doesn't make it right.
- Bu yöntemi doğru yapmaz.
That doesn't make you right for covering it up, or make me right for not being there.
Bu ne senin örtbas etmeni haklı çıkartır, ne de benim orada olmamamı.
Well, that doesn't make it all right.
Peki özür dledin herşey geçti.
Everybody wants to go home, but that doesn't make it right.
Herkes eve gitmek ister ama bu doğru bir şey olduğu anlamına gelmez.
- Yeah, well, that doesn't make it right.
- Evet ama bu doğru olduğunu göstermez.
That doesn't make it right, Jim.
Hayır.Bu doğru demek değildir.
BUT THAT DOESN'T MAKE IT RIGHT.
Gerçekten.
That doesn't make it right.
Bu haklı cıkarmaz.
But no matter how many times I repeat it, no matter how many times I repeat it, it still doesn't make it true, isn't that right, Nina?
Ama ne kadar tekrar edersem edeyim... ne kadar tekrar edersem edeyim... yine de bunun doğru olmasını sağlayamaz, değil mi Nina?
If your husband doesn't realize he's neglecting you that you're a lady, that you need maintenance as well it's only fair, it's only right that you look for other ways to make up for it.
Kocan seni ihmal ettiğini fark etmiyorsa ki sen de, bakıma ihtiyaç duyan bir hanımsın bunu telafi etmek için başka yollar araman çok doğal ve adil.
That still doesn't make it right
Yine de, yaptığının doğru olduğunu göstermez.
Right, that doesn't make any sense, does it?
Evet. Ama saçma bulduğunu biliyorum.
- That doesn't make it right.
- Bu seni haklı göstermez.
But you know what? That doesn't make what you're doing right, does it?
Ama bu senin yaptığını haklı göstermiyor, değil mi?
Right now we don't have the kind of political leadership, not only we in US, the whole world doesn't have the kind of political leadership that would make us aware of this problem and do something about it.
Şu an sadece Amerika'da değil, Dünya'nın hiçbir yerinde bizi bu problemden haberdar edecek ve bu konuda bir şeyler yapacak türde bir politik lider bulunmamaktadır.
And as much as that must frustrate you, that doesn't make it your choice. It makes it mine. And what I want is for you to get her out of here, right now.
Bu söyleyeceğim her ne kadar sizi üzecek de olsa, onun hakkındaki kararları siz değil ben veririm ve sizden onu buraya göndermenizi istiyorum.
Well, that doesn't make it right.
Demek ki bu iş doğru değil.
I mean, that doesn't make it right, but it also doesn't make them a terrorist.
Bu, onları haklı çıkarmaz ancak terörist de yapmaz.
That doesn't make it right to use a barrier like this!
Bu, bu çeşit bir güç alanı kullanmak zorunda olmanı gerektirmez...
That Doesn't Make It Right For People To Stalk Their Fellow Human Beings With Cameras.
İnsanları gizlice kameralarla..... izlemeye hakları yok.
But that doesn't make it right, does it?
Ama bu onları haklı çıkarmaz, değil mi?
That doesn't make it right.
- Bu, doğru olduğu anlamına gelmez.
- That doesn't make it right.
Bu olayı haklı kılmıyor. Siz iki yeni çocuk, bu konunun dışında kalın... ve siz ikiniz de biraz anlayış gösterin. Peki.
- That doesn't make it right.
Bu onu haklı çıkarmaz.
But if it's aliens setting off the volcano, doesn't that make it all right for you to stop it?
Şayet volkanı o yaratıklar patlatıyorsa buna engel olmanı daha kolaylaştırmaz mı?
But surely that doesn't make it right to kill him!
Ama bu, onun öleceği anlamına gelmez.
That doesn't make it right.
Ama bu onu gerçek yapamaz.
That doesn't make it right!
Bu, doğru olduğunu göstermez!
And I know that it doesn't make it right.
Bunun doğru olmadığını biliyorum.
But, come on, that doesn't make it right.
Yapma, bu seni haklı çıkarmaz ki.
That doesn't make it right.
Bu doğru olduğunu göstermez.
People want capital punishment, that doesn't make it right.
İnsanlar ölüm cezası ister, Bu onu haklı yapmaz.
That doesn't make it right.
Bu doğru olduğu anlamına gelmez.
That still doesn't make it right, Sammy.
Yine de doğru değil, Sammy.
A thing that you knew about, and just forgot to mention to me, so while this is thoughtful and sweet, it doesn't make that right.
senin bildiğin ve bana bahsetmeyi unuttuğun birşey, bu arada çok düşünceli ve tatlı birşey, fakat bu onu doğru yapmaz.
That doesn't make it right, Jack!
Bu seni haklı çıkarmıyor ki, Jack!
Just'cause you think it's a good cause, that doesn't make it right or legal.
Sen uygun olduğunu düşünüyorsun diye, bu yaptığını yasal ya da doğru yapmaz.
That doesn't make it right.
Bu yaptıklarını haklı çıkarmaz.
That doesn't make it right.
- Bu yapılanı haklı kılmaz.