That is not going to happen traducir turco
113 traducción paralela
- That is not going to happen.
- Böyle bir şey olmayacak.
I'm willing to take the chance that that is not going to happen.
İşlerin böyle olmayacağı riskini göze almaya hazırım.
That is not going to happen, by God! That is not going to happen.
Bu olmayacak.
That is not going to happen.
Böyle bir şey olmamalı.
- That is not going to happen.
- Bu kesinlikle olmayacak.
But that is not going to happen. Remember what I told you?
Sana ne dediğimi hatırlıyor musun?
Well, that is not going to happen, Howard.
Öyle bir şey olmayacak, Howard.
- That is not going to happen. - But it could!
- Bu kesinlikle olmayacak.
That is not going to happen, you know?
- Öyle bir şey olmayacak.
I'm sorry to disappoint you, but that is not going to happen.
Seni hayal kırıklığına uğratmak istemem ama böyle bir şey olmayacak.
That is not going to happen! - But last night...
Hayır, öyle bir şey olmayacak!
That is not going to happen again.
Bir kez daha olmayacak. Tom Baldwin.
Oh, kid, you are so far off here. That is not going to happen.
- İyice uçmuşsun sen çocuk.
That is not going to happen.
- Böyle bir şey olmayacak.
And that is not going to happen. So, just take me to the office.
Bu yüzden beni ofisime götür.
No, that is not going to happen.
Hayır. Bu olmayacak.
Quiet now,'cause that is not going to happen.
Çünkü böyle bir şey olmayacak.
Edward, that is not going to happen.
Edward, böyle bir şey olmayacak.
I'd like my own little restaurant in Brooklyn, but that is not going to happen.
Brooklyn'de kendi küçük restoranımı açmak isterim, ama bu olmayacak.
And you think if you just stall, then I'll give up and I'll finish the search on Monday, but that is not going to happen.
Oyaladığınızı düşünüyorsanız, şimdi bırakırım, araştırmayı pazartesi bitiririm. Ama böyle bir şey olmayacak.
That is not going to happen.
Böyle bir şey olmayacak.
Clare, that is not going to happen.
Clare, bu olmayacak.
- No, that is not going to happen.
Hayır, bu olmayacak.
That is not going to happen.
Bu olmayacak.
Ted, that is not going to happen.
Ted, böyle birşey olmayacak.
That is not going to happen.
Öyle bir şey olmayacak.
There's not going to be a day when we declare the war on infectious disease over. That is not going to happen.
Bulaşıcı bir hastalığa karşı ilan ettiğimiz savaşın bittiği bir gün olmayacak.
All I know is that I'm not going to let anything happen to Mary.
Tüm bildiğim Mary'e bir şey olmasına izin vermeyeceğim.
That's not going to happen, is it?
Bu olmayacak değil mi?
That is so not going to happen.
Kesinlikle hayır.
And blaming me isn't going to change the fact... that the future is going to happen, whether you are ready for it or not.
Ve beni suçlamak geleceğin yaşanacağı... gerçeğini değiştirmeyecek, buna hazır olsan da, olmasan da.
Listen... That vision is not going to happen, all right? Here.
Dinle... şu görüntü olmayacak, tamam mı?
spilling over wine or losing a wallet is something that happens, but going to bed with the other lead role does not happen!
- Hayır, içkini devirmen oluveren bir şeydir. - Cüzdanını kaybetmek oluverir. - Ama yıldız oyuncuyu becermek, öylece oluvermez.
That film is not going to happen.
O film yattı, Faruk yattı.
Well, that's just not going to happen, is it?
Böyle bir şey olmayacak, değil mi?
And that's not going to happen. Is it'?
Ama öyle bir şey olmayacak değil mi?
But that's not going to happen, is it?
Ama bunun imkanı yok, değil mi?
Well, that's not going to happen now, is it?
En azından şimdi yapmayacağım değil mi?
And all for an ocean phenomenon that I'm not entirely sure is going to happen, but if it does, I'm going to get to see tides behave in a quite spectacular way.
Tüm bu zahmetin nedeniyse olup olmayacağını bile bilmediğim bir fenomeni izlemek için ama eğer gerçekleşirse, ben de gel-gitleri çok farklı bir şekilde izleme fırsatını yakalamış olacağım.
This tide is a bit unpredictable and I'm not exactly sure what's going to happen, but what we expect to happen is for a wall of water to pour up from over that direction.
Bu gel-git olayı önceden kestirilebilen bir şey değil. Ben de neler olacağını kesin olarak bilmiyorum ama şu yönden dev bir duvar şeklinde dalga yığının yükselmesini umuyoruz.
But that will not happen It is not going to happen today
Fakat bu olmayacak. Bugün olmayacak.
I don't know what that means, but if this is Manning, that's not going to happen. BONES season 03 episode 11 "Player under pressure"
Bunun anlamını bilmiyorum ama bu, Manning ise, bu olmayacak. Bones : Sezon 3 Bölüm 11 Baskı Altındaki Oyuncu
Yeah, about that. Should I tell you now or later that the job thing is not going to happen?
Evet, bu arada sana bu iş meselesinin hiçbir zaman olmayacağını söylemeliyim.
That's not going to happen.
Asla olmayacak bu iş.
That is not going to happen.
Harika fikir.
If I don't do something, Gwen is going to die and I'm not going to let that happen.
Bir şey yapmazsam, Gwen ölecek. Bunun olmasına göz yumamam.
And if you're not careful, that is exactly what is going to happen to you.
Çok dikkatli olmazsan başına gelecek şey de bu.
I haven't been able to tell him that I'm not going. So maybe if you happen to see him, you can mention how important this is.
Onunla gidemeyeceğimi söyleyemedim, eğer onu görürsen bunun ne kadar önemli olduğundan bahsedebilirsin.
I'm not going to let that happen. This is murder ; the guy confessed.
Aslında bende bu yüzden buradayım.
Aw, that is so cute, but it's not going to happen.
Çok şirinmiş, ama yok öyle yağma.
I know you didn't want any of this to happen, and this is not going according to plan, but that's okay.
Biliyorum bunların hiçbirinin olmasını istemiyordun, ve bu plana göre gitmiyor, ama her şey yolunda.