That is not the case traducir turco
279 traducción paralela
That is not the case.
Söz konusu değil.
That is not the case.
Durum böyle değil.
Well, I assure you, that is not the case here.
Sizi temin ederim burada olan bu değil.
But we both know that is not the case.
Ama biz biliyoruz ki, olay bu değil.
I can assure you that is not the case.
Öyle bir şey yok.
My God, I would love for both of my sisters to be my best friend, but clearly that is not the case.
Tanrım, iki kız kardeşimin de benim en iyi arkadaşım olmasını isterdim ama açıkça öyle değiller.
[Teacher] I always thought that you were merely a mechanical psychic, but that's not the case, is it?
Seni mekanik bir medyum sanıyordum ama öyle değilmiş.
In any case, I'd rather not hear any more of your, forgive me, contempt, for humanity, and for the standards of a world that I believe is civilised.
Daha fazla senin insanları aşağılamanı dinlemek istemiyorum. Üzgünüm ama yaşadığımız dünyanın ve insanların oldukça uygar olduğunu düşünüyorum.
In that case, your main ally is not your own assets but the married woman's marital ennui.
O durumda en önemli müttefikiniz kendi becerileriniz değil evli kadınların, evliliklerinden kaynaklanan tatminsizlikeri olur.
We'd love to know that secret process guiding the creator through his perilous adventures. Thankfully, what is impossible to know for poetry and music, is not in the case of painting.
Yaratıcı kişiye bu tehlikeli macerada yol gösteren gizli mekanizmayı bilmek Tanrı'ya şükür, şiir ve müzik için imkânsız olan resim için mümkün.
She was, in fact, a case of what is called multiple personality... something that all psychiatrists have read about... and very few have ever seen... certainly not Dr. Thigpen and Dr. Cleckley... of the Medical College of Georgia... who one day were confronted with a woman... who had one personality more than Dr. Jekyll.
Aslında, kadın, "çok kişilikli" denilen bir durumdaydı tüm psikiyatrların okuduğu ama çok azının tanık olduğu bir şeydi. Tabii, bir gün, Dr. Jekyll'den bir karakter fazlasına sahip bu bayanla karşılaşan Georgia Tıp Fakültesi'nden Dr. Thigpen ve Dr. Cleckley hariç.
I hope for Your Majesty's own sake that such is not the case.
Hayır, güvenliğiniz için endişe ediyorum Majesteleri.
The Judge has asked me to inform this court... that since one of the principals in this case... is a foreign national who does not speak or understand the Italian language...
Yargıç, mahkemeye şunu bildirmemi istedi... Bu davadaki taraflardan biri... İtalyanca bilmeyen yabancı uyruklu biri olduğu için... mahkeme beni resmi tercüman olarak tutmuştur.
I am certain that by now this court is well aware of the peculiar involvement of Lieutenant Cantrell in this case. So I trust that I shall not again be charged with employing cheap, legal tricks when I call as my next witness, Defense Counsel himself.
- Şimdiye kadar dinlediklerimizden oldukça eminimki mahkememiz, Teğmen Cantrell'in bu olayın içinde tuhaf bir şekilde yer aldığının farkındadır ve bu nedenle, ucuz ve yasal hileri kullanmakla suçlanmayacağıma güveniyorum ve sonraki tanığım olarak savunma makamının temsil eden,..
But I am convinced that in this case the not speaking is a refusal of one part of the mind to allow the other part to express itself freely.
Ama konuşmamak, aklın bir tarafını reddetmekken diğer tarafının içinden geçen her şeyi özgürce ortaya koyması konusunda ikna oldum.
I'm sorry your case is not one that we could have handled with plastic surgery, but your bone structure, flesh type... many factors prohibit the surgical approach.
Sorununuzu, estetik ameliyatla çözemediğimiz için üzgünüm, ama kemik yapınız, deriniz ve benzeri birçok faktör, cerrahi yaklaşıma elvermiyor.
I hasten to assure you both that such is not the case.
Her ikinizi de temin ederim ki ortada böyle bir şey yok.
I think, dear Sophie, that is not often the case with your friend.
Arkadaşınız için yabancı şeyler bunlar anladığım kadarıyla.
Is that not the case?
Asıl mesele de bu değil mi?
Because if a case such as this is not the memory of a past life, then somehow knowledge is being acquired by a sense other than the five that we know about.
Çünkü böyle bir vaka geçmiş bir hayatın anısı değilse, o zaman bilgi her nasılsa bildiğimiz beş duyudan başka bir duygu ile alınıyor. Yani duyu ötesi.
The point is that Tchaikovsky is not an isolated case.
Olay şu ki, Çaykovski yalıtılmış tek bir örnek değil.
I just put it in my pocket. Well, in that case, I couldn't hear it in the other ear, either. Your hearing is not improving.
Dün gece konusunda, efendim, hiç bir şey yapamazdım, efendim.
In other words, my family will put that in the urn in case my body is not recovered.
Bir başla deyişle, ailem onları bir kül kabına koyacaktı çünkü cesedim bulunamayabilirdi bile.
Maybe not ;, do you recall any big case recently that is comparable to the stolen Jade Horse?
Hiç emin olma ; son haberleri... hiç takip etmiyor musun? Yeşim Attan daha değerli bir şey çalındı!
That is not the case, messieur.
Bu doğru değil Mösyö.
The thrust of this defence will be to answer... in the court, the press, and the public mind... to answer the accusation of negligence this completely... that not only do we win the case, but win the case so that it is seen... that this attack on these men and this institution... was a rank obscenity.
Bu savunmaya güvenmeleri mahkemede, basında ve kamuoyunda karşılığını bulmalıdır, görevi ihmal suçlamasını tümüyle çürütürken yalnızca davayı kazanmakla kalmayacağız, bu insanlara ve bu kuruma yapılan saldırının yüce değerlere bir tecavüz olduğunu da göstereceğiz.
- Well he is certainly not capable to handle that case, is very important to him, to he thinks he still have the case.
- peki bu davayla başa çıkmada kesinlikle becerikli değil, onun hala bu davada olduğunu düşünmesi, çok önemli. bu onun düzelmesi için çok önemli. Allah aşkına Dobrica, bunu nasıl yapabilirim?
But the truth of the case is that his two sons are not dead.
Fakat işin aslı şu ki, her iki oğlunuz da ölmüş değil.
You're not to go near that woman again until the case is closed.
Dava kapanıncaya kadar o kadına yaklaşamazsın.
Is it not the case that you wrote some sort of thesis on dingoes at college?
Bu yazdığınız inceleme, dingolar hakkında bir tür üniversite tezi değil mi?
Is it not the case that your husband declined to search on that Sunday night because he knew the baby was dead?
Bayan Chamberlain kocanızın o pazar gecesi aramayı bırakmasının sebebi bebeğin öldüğünü biliyor olması mıydı?
Not many people realize that this is one of the most critical moments of our history... and cook Nikolaev's case, very simple at first glance, has incredibly deep meaning.
Bir çok kişi bunun tarihimizin en kritik anlarından biri olduğunun karkında değil... ve aşçı Nikolaev'in durumu, ilk bakışta çok basit, ancak inanılmaz derin bir anlamı var.
I'm pleased to say that this case is a model example of how the FBI and local law enforcement can not only work together, but achieve significant results together.
Şunu memnuniyetle belirtmeliyim ki bu olay FBI ve yerel polisin nasıl uyumlu bir şekilde çalıştığını gösteren güzel bir örnektir.
It is not much common, he would say even that it is the only case.
Bu hiç normal değil. Gerçekten de benzersiz bir durum.
In the case of an ordinary lock that you open with a key it's not easy to measure how improbable the key is.
Anahtarla açılan sıradan bir kilit sözkonusu olduğunda, anahtarın ne derece olasılıksız olduğunu hesaplamak kolay değildir.
It's not the case, as the naïve might think, that indoctrination is inconsistent with democracy.
Demokratik bir toplumda, bu size mantığa aykırı gelebilir ama, toplum ne kadar özgürse,... korku yaratma araçlarına başvurma o kadar gerekli hale gelir.
I do pray God that it is not the case.
Öyle olmaması için dua ediyorum.
I feel it is my duty to wonder aloud... why you were not charged with treason to the Crown... a charge that carries a penalty of death by hanging- - a sentence I would have had no difficulty in passing... in this case.
Cezasi asilarak idam olan Kraliyete karsi ihanet suçundan, neden yargilanmadigini düsünmekten kendimi alamiyorum, ve Bunu Burada Belirtmeyi kendime gÖrev sayiyorum, Bu davada Bu hükmü, hiç zorlanmadan vereBilirdim,
In every case of murder, we spend so much time wondering who is the killer that we do not consider the identity of the victim.
Her cinayet vakasında katil kim diye o kadar merak ediyoruz ki maktul kim diye soran olmuyor hiç.
- I agree that is usually the case, but not this time, Chief Inspector.
Normalde öyle olduğuna hemfikirim fakat, bu kez değil Başmüfettiş.
I have to tell you at the outset, however, that this is not a pretty case.
Başlangıç olarak size söylemek zorundayım bu hoş bir dava değil.
That is not at all the case with francoise.
Neyse ki bu durum Françoise için geçerli değil.
That is simply not the case.
Durum bu kadar basit değil.
I know that, sir, and it is my natural inclination to believe..... that they are acting in the best interest of the truth,..... but I am not inclined to follow my own judgment in this case.
Bunu biliyorum, efendim, ve doğal olarak inanıyorum ki onlar gerçeğe gereken önemi veriyorlarmış gibi davransa da, ben bu durumda kendi yargıma güvenmeyi ve ondan sapmamayı tercih ediyorum.
The suggestion that we're not treating this case diligently is not only false but offensive.
Davayı ayrıntılı incelemediğimiz konusundaki yorumlar sadece yanlış değil, ayrıca bir hakarettir.
I hope you're not going to be mad at me, but... the thing is... after we crack this case... I'm going to find another line of work... if that's OK with you.
Umarım bana çok kızmazsın ama sorun şu ki bu davayı bitirdikten sonra belki başka bir iş bulurum diye düşünüyorum eğer senin için sorun olmayacaksa tabii.
Another of the benefits of being emperor, or president, in your case is not so much the people who are pleased to see you in office. It's the people who are furious that you're even alive, no less holding a position of power.
İmparator ya da senin durumunda başkan olmanın güzel yanı seni büronda otururken görmek isteyenler değil bırak güçlü bir mevkiye gelmeyi varlığınla bile kızdırdığın insanlardır.
You've not seen it yourself. If it is the case, I'll see that you are compensated.
Kendiniz görmediniz.Eğer durum buysa zararınız karşılanacaktır.
That is so not the case!
Hiç de öyle değil. Seni yemeğe götürdü.
I'm sorry if I somehow made you feel that's not the case, because it is!
Eğer aksini gösterecek bir şey yaptıysam üzgünüm çünkü gerçek bu!
If that is the case, Carter and Daniel could not have survived.
Eğer durum buysa, Carter ve Daniel kurtulamazlar.