That is not the point traducir turco
467 traducción paralela
That is not the point.
Olay bu değil.
- That is not the point.
- Bu önemli değil.
But that is not the point.
- Şaka gibi, değil mi?
But that is not the point.
Fakat asıl mesele bu değil.
That is not the point.
- Mesele bu değil.
That is not the point.
Mesele bu değil.
But finally, that is not the point, you see.
Ama sonuçta önemli olan bu da değil.
What does he know about politics? That is not the point.
Politika hakkında ne biliyor?
But that is not the point.
Ama önemli olan bu değil.
Of course it's insured, but that is not the point.
Temiz ve güvenli bir yerdeydi ama sorun bu değil!
That is not the point.
Konu bu değil.
That is not the point.
Konumuz bu değil.
. my point is this. He's not the sort of chap to give things away,..... lose his head, spill the beans, all that sort of business.
Demek istediğim... o bir şeyler söyleyebilecek, kafasını boşaltacak ağzındaki baklayı çıkaracak bir adam değil.
A neon sign would burn a quarter as much juice but, Nick, that's not the point.
Işıklı pano dörtte bir elektrik yakardı ama Nick, konu bu değil. - Değil mi?
The point is that people are not placed.
Sorun şu ki bu insanlar yerleşemedi.
The point is, how much of that is interest which is deductible... and how much is actual mortgage payment, which is not?
Mesele şu, bunun ne kadarı vergiden düşülebilecek faiz... ne kadarı vergiden düşülemeyen asıl ipotek ödemesi?
The point is to understand, what has been done, and all that remains to be done, not to add more ruins... to the old world of spectacles and memories.
Bunun anlamı, yapıIan ve yapılacakları anlamak, gösterinin ve anıların... eski dünyasına... yeni harabeler eklememektir.
The point is, I detest my mother-in-law so much, I have to make sure that I'm joining your movement out of idealism, and not through personal pleasure.
- Sorun şu, kaynanamdan öyle nefret ediyorum ki, hareketinize kişisel zevkimden ötürü değil, idealist nedenlerle katıldığımdan emin olmam gerekiyor.
Point out that it is a matter of concern not only to the high priest but to the prophet and the council.
Çünkü bu sadece rahibi değil kâhini, konseyi de ilgilendiren... bir konu, bir ayrıcalık yapmalısınız
The point is not to recognize that... some people live more or less poorly than others, but that we all live in ways that are out of our control.
Mesele, bazı insanların diğerlerinden... daha çok veya daha az yetersiz koşullarda yaşaması değil, aslında hepimizin, denetimimizde olmayan biçimlerde yaşamamızdır.
I feel it is my duty to point out to the tribunal that the witness is not in control of his mental processes.
Sanırım mahkemeye tanığın tanıklık yapabilecek derecede....... zekaya sahip olmadığını belirtmeliyim.
But that's not the point. I'm only saying that the best thing in the world is when a man comes home and his wife says she wants a baby.
Dünyadaki en güzel şey, bir erkek eve döndüğünde... karısının ona "Bizim bir çocuğumuz olmalı" demesidir.
We may never find the answer to that one... but the important point is, they're not human.
Bu sorunun cevabını asla bilemeyiz ama asıl önemlisi, bunlar insan değil.
Hilary, that question is most certainly not to the point.
Hilary, bu sorun kesinlikle bir şey ifade etmiyor.
Well, certainly, horse cavalry is a thing of the past, but that's not the point.
Elbette süvariler mazi oldu ama asıl önemli olan bu değil.
Do not believe that I am on the point of death, for age is not yet branded on my brow.
Sakın ola sanmayın ; alnıma henüz yazılmamış ecel yüzünden ben ölmek üzereyim.
- The point is not that he told her.
- Sorun söylemesi değildi ki.
The point is that Tchaikovsky is not an isolated case.
Olay şu ki, Çaykovski yalıtılmış tek bir örnek değil.
I don't, I don't know what the returns will come up to up to what it's cost or not, but the point is that it's happening. And I suppose the returns will also be good.
Servete!
I think, and I'm not alone, that everyone knows that the main point of every guerrilla is that the enemy is invisible. Things happen, and they don't know how and where.
Bence, ve bu konuda yalnız da değilim, herkes biliyor ki her tip gerilla'nın ana amacı düşman görünmezdir, olaylar olur ve onlar, bunun nerede ve nasıl olduğunu bilmezler.
Correct me if I'm wrong... at this point you usually step aside, knowing full well that... the lover at the moment is not about to accept the responsibility for Nadia.
Yanlışsam beni düzeltin, bu noktada genellikle sen mevcut aşığının Nadia'nın sorumluluğunu pek yüklenmeyeceğini çok iyi bilerek bir kenara çekilirsin
That's not the key point The point is he also sought a duel with Lu
Önemli olan bu değil tabii asıl önemli olan, O da Lu ile dövüşmek istedi
From the main point, Which is that a community with a juvenile crime problem Is not a community
Ama sanırım, asıl konumuzdan uzaklaştık çocuk suçları problemi olan bir toplum yüksek değerli mülkü olmayan bir toplumdur.
If you ask me fora straight answer then I shall say that, as faras we can see, looking at it by an large, taking one time with another, in terms of the average of departments, then in the final analysis it is probably true to say that at the end of the day, in general terms, you would probablyfind that not to put too fine a point on it, there probably wasn't very much in it one way orthe other.
Pekala Bakanım, madem benden direkt bir cevap bekliyorsunuz o halde şöyle diyebilirim, gördüğümüz kadarıyla geniş perspektiften baktığımızda, birini alıp diğerinin üstüne koyduğumuzda bakanlıkların genel uygulamalarını düşündüğümüzde son bir analiz yaparak şöyle diyebilirim ki genel koşullarda, günün sonunda şuna ulaşmanız kuvvetle muhtemeldir ki o kadar açıkça üstüne gitmeden öyle ya da böyle içine dahil olmamalı.
I'm sorry, but sometimes one is forced to consider the possibility that affairs are being conducted in a way which, all things being considered, and making all possible allowances, is, not to put too fine a point on it, perhaps not entirely straightforward.
Üzülerek söylemek durumundayım Bakanım bazen insan, meseleyi bir şekilde idare etmek ve her ihtimale hazırlıklı olmak için lafı dolandırarak söylemek zorunda kalabilir.
The point is that we ought to be using sand pumps and jacks, not explosives.
Sorun şu ki, kullanmamız gerekenler, kum pompaları ve kaldıraçlardı, patlayıcılar değil.
So, given a constant frame of reference within which to experiment... according to Galileo's original principles... and accepting the hypothesis that light always travels... at 186,282.397... miles per second in all directions at once... the main point I've demonstrated... is that all measurements of time and space... are necessarily made relative to a single observer... and are not necessarily the same for two independent observers.
O halde, deney yapmak için bir referans noktası dikkate alındığında Galileo'nun Görelilik Prensibi'ne göre ve ışığın tüm istikametlerde hiç duraksamadan saniyede 299,792 nokta 458 km. hızla gideceği varsayımını kabul edersek örneklerle açıklamaya çalıştığım konu uzay ve zamandaki tüm ölçülerin tek bir gözlemciye göre oluştuğu ve diğer gözlemcilerle aynı olmak zorunda olmadığıdır.
But that's not the point, is it?
teknik olarak... evet var... Ama sorun bu değil, değil mi?
I'm not going to deny that I was aware of your beauty... but the point is, this has nothing to do with your beauty.
Güzelliğinizin farkında olduğumu inkar edecek değilim... ama bunun güzelliğinizle hiçbir ilgisi yok.
This is hardly a sweatshop. Well, that's not the point.
Burası bir atölye değil ki!
All you have to do is point her out And look the other way. Now, that's not much effort
Tek yapacağınız, onu gösterip başka tarafa bakmak olacak.
The point is that you're not going to know who the heartbreaker is and who the special one is right off the bat.
Mesele şu ki kim kalp kıran kim, özel olan kim 620 00 : 43 : 58,645 - - 00 : 44 : 00,480 hemen bilemeyeceksin.
That being first at any cost is not always the point.
Ne pahasına olursa olsun ilk olmanın her zaman asıl önemli şey olmadığını.
But the point really is not that Hoyle failed to reach the target. The point is that Darwin did reach the target and astonishingly quickly.
Ama buradaki önemli nokta Hoyle'un hedef cümleyi yazamaması değil, Darwin'in yazarak hedefe ulaşmış olmasıdır.
But the point is that to the extent that there are any differences between these fires, they do not get their qualities from their parents.
Ama önemli olan şudur : Bu yangınlar arasındaki fark ne olursa olsun, özelliklerini ebeveynlerinden almamışlardır.
The principle that I think we ought to follow is not the one that you stated. You know, it's a very simple, ethical point.
Chomsky dillerin belli başlı kurallarını ortaya koyan evrensel dilbilgisi için çalışmalar yürüttü.
There is nothing more remote from what I'm discussing than a conspiracy theory. If I give an analysis of, say, the economic system, and I point out that General Motors tries to maximise profit and market share, that's not a conspiracy theory.
Yüksek Mahkeme Yargıcı Paul da medyanın, anayasa değişikliğinin toplumsal amacı üzerindeki, yani halkın, siyasi süreçte söz sahibi olmasını sağlayan önemli etkisinden bahsederken bunu ifade eder.
Now, these are four fine actors and I'm sure they all agree that the point is not to win, but to play the game...
Bunların hepsi çok iyi oyuncular ve hepinizin de bildiği üzere önemli olan kazanmak değil oyuna iştirak etmektir.
The point is, we had a great time today. To keep it that way... let's not tell your mother about our little wager, okay?
Esas olay bugün harika vakit geçirmemiz, ve bunu sürekli kılmak için... küçük bahisimiz hakkında annene birşey söylemeyelim, tamam mı?
That is not the point.
Bunu tartşmıyoruz.
The point is that I crept out onto the screen porch, leaving the lights off so as not to attract bats and moths.
Esas konu, o gece verandaya çıktım. Yarasalar ve kelebekler gelmesin diye ışıkları açmadım.