English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ T ] / That wasn't me

That wasn't me traducir turco

2,644 traducción paralela
So when she put her hands around me, she must have felt that I wasn't enjoying it at all.
O nedenle ellerini bana doladığında bundan hiç hoşlanmadığımı hissetmiş olmalı.
Bo, that wasn't me.
Bo, ben yapmadım.
On the boat that night, you knew the witch hunter wasn't gonna hurt me because you knew he was afraid of you.
O gece teknedeyken cadı avcısının bana zarar vermeyeceğini biliyordun çünkü onun senden korktuğunu biliyordun.
If this is about the meth lab that fireballed up in Butte, it wasn't me.
Eğer bu Butte'de yanan laboratuvarla ilgiliyse ben değildim.
And every day you wake up breathing you should be coloring me a thank-you note of gratitude that the half of you that came from me wasn't spooged on your mother's neck, but instead was guided by yours truly to get up inside of her to start the life of you.
Nefes alarak uyandığın her gün annenizin boynuna boşalmak yerine içine boşaldığım ve yarınıza hayat verdiğim için bana minnetlerini sunmak adına teşekkür kartı hazırlamalısın!
She told me that she wasn't into role-playing.
Bana rol-yapma oyunu oynamıyorum demişti.
Jack didn't remember that conversation, because he wasn't the one having it, it was me.
Jack o konuşmayı hatırlamıyor, çünkü öyle bir konuşma yapmadı, konuşan bendim.
And that weird whispering and those lights, it wasn't me either.
Ayrıca o garip fısıldamaları ve ışıkları yapan da ben değildim.
It was very easy for you to put a gun to my head and tell me that you love me... wasn't it?
Kafama silah dayamak senin için çok kolaydı. Ve beni sevdiğini söylemek... öyle değil mi?
He said that the thing that I struggled with my entire life. The thing that has given me so much heartache. Wasn't my fault.
Dedi ki hayatım boyunca boğuştuğum bu şey bunca zamandır bana acı veren bu şeyin benim hatam olmadığını söyledi.
How did you know that it wasn't me?
O şeyin ben olmadığını nasıl anladın?
That wasn't me being cool and awesome.
O sırada havalı ve harika değildim.
In fact, he sung your praises while he was yelling at me that the work wasn't as good anymore.
İşlerimiz eskisi kadar güzel değil diye bana fırça atarken seni çok övmüştü aslında.
That package wasn't meant for me.
Paket benim için değildi.
Wasn't fair of me to ask that.
Bunu sormam uygun değildi.
Let me tell you that at first, I wasn't too sure, but they've surprised me.
Doğrusunu söylemek gerekirse başlarda ben de şüpheliydim ama şaşırttılar beni.
Poppy wanted me to come here and convince you that what she was saying wasn't true.
Poppy beni buraya, söylediklerinin doğru olmadığına sizi ikna etmem için çağırdı.
Can't you understand that you sending me away wasn't protecting me... it was rejecting me.
Beni başından savman, beni korumak değildi ; beni reddetmekti. Bunu anlayamıyor musun?
She said the only way that she could get into the part was to strip away everything that wasn't part of the character, so she gets naked and reads a script to me for an hour and a half.
Olaya girebilmesinin tek yolunun karakterin parçası olmayan her şeyi soyup çıkarmak olduğunu söyledi. Sonra soyunup 1,5 saat boyunca bana bir senaryo okudu.
But as I thought about the film afterwards... and even when I wasn't thinking about it... there were things that bothered me about it.
Ama sonradan film üzerinde düşününce ki, bunu bile düşünmüyordum, bu konuda beni rahatsız eden bir şeyler vardı.
It wasn't an accident that you met me in the park that day, was it?
O gün parkta bana rastlamanda bir rastlantı değildi öyle değil mi?
It was something I always wanted to do, but my ex-husband wasn't into letting me take off for that long.
Hep yapmak istediğim birşeydi, ama eski kocam beni uzun yola göndermek istemedi.
If-if John wasn't the killer, then does that mean that there's someone still after me?
John katil değilse, o zaman bu hâlâ peşimde biri var demek mi oluyor?
That wasn't me.
O ben değildim.
But she told me she wasn't ready for that yet.
Ama bana, buna daha hazır olmadığını söyledi.
Jimmy's the one who convinced me that it wasn't safe to testify.
Beni ifade vermemin güvenli olmadığına ikna eden Jimmy idi.
Yeah, told me that I wasn't welcome, like I'm the problem, when he is the bastard who cheated on me with that whore.
Sanki sorun beni o kaltakla aldatan kendisi değil de benmişim gibi evinden kovdu beni.
But it got me thinking : what if the vic wasn't the one that brought us to the crime scene in the first place?
Ama aslında düşünüyorum da- - ya onu suç mahaline ilk getiren kurban değilse?
Nobody gonna tell me that wasn't no base hit.
Kimse beysbolcu olmadığımı söyleyemez.
I just wasn't feeling sexual, and you know that's a hot-button issue for me.
Kendimi seksi hissetmiyordum ve benim için bunun ne kadar önemli olduğunu biliyorsun.
Oh. That wasn't me.
Ben yapmadım.
So if there's anything you could think of to pin down his whereabouts that night- - he wasn't with me.
O gece nerede olduğuyla alâkalı bir şeyler biliyorsan - Benimle değildi.
Yeah, he wasn`t right for you. Well, it took me about six years to figure that out.
- Evet o doğru kişi değildi 6 yılda öğrendim..
He called to tell me that he wasn't, which is exactly what you say when you are, but you don't want anybody to suspect it.
Yapacak olmasına rağmen şüphe çekmek istemediği için diyor bunu tabii.
It wasn't a runner that tased me last time.
Ağzıma s.çan son kişi kaçak değildi.
Rachel came to get me in Toronto and I always thought that was really romantic, but then I'm kind of realizing that actually she wasn't... she was feeling lonely and sort of sad and insecure, and I get that.
Rachel, Toronto'ya beni almaya geldi. Önce bunun romantik olduğunu düşündüm. Sonra Rachel'ın yalnız hissettiğini fark ettim.
- that was not me. - It wasn't?
Değil miydin?
I wasn't sure if you were trying to keep the peace for the sake of keeping the peace, or you were trying to protect me, but watching you care for that flower...
Barışı korumak için mi, barışın önemi için mi yoksa, beni korumak için mi yaptığına emin değildim, ama o çiçekle ilgilenişini gördüm...
I knew enough about me that something wasn't right.
Yolunda olmayan bir şeyler olduğunu anlamıştım.
So that way I could know where he was and know that he wasn't able to do anything,'cause he was right in front of me.
Böylece nerede olduğunu bilecektim ve gözümün önünde olduğu için de bana bir şey yapamayacaktı.
When I suggested to them that maybe I wasn't entirely comfortable, you know, with my midwife getting a hard-on during the miracle of birth, they immediately reassigned me to some hospital in Gjovik.
Ben de bundan çok da memnun olmayabileceğimi söyleyince doğum mucizesinde ebenin siki kalksın istemiyorum beni hemen Gjøvik'te bir hastaneye postaladılar.
That wasn't me.
Ben yapmadım.
Well... it wasn't the chance to have a conversation that brought me over.
Beni buraya getiren şey konuşma fırsatı değildi.
Turns out that Lemon wasn't the girl for me.
Demek ki Lemon, doğru insan değilmiş.
See, that just shows she wasn't gonna give me a loan anyway.
Bak, bu zaten bana o parayı vermeyeceğini gösterir.
My mother told me Oversight wasn't happy with her, that they were looking for new leadership.
Annem, üst yönetimin ondan memnun olmadığını yeni bir lider aradıklarını söyledi.
That story Yuri told about me being brainwashed. That wasn't just some cover story.
Yuri'nin anlattığı şu beyin yıkama hikayesi sadece bir hikaye değilmiş.
A father that loved me but wasn't innocent and a mother that... -... maybe never loved me at all. - Alex.
Beni seven ama masum olmayan bir baba ve bir anne belki de beni hiç sevmemiş olan.
Wait a minute, I thought you said that he wasn't me.
Bir dakika, Sen, onun benle aynı olmadığını söylemiştin.
That was... that was ed. It wasn't me. Can I have a muffin?
Yo yo ben değildim Edd di o...
I know I wasn't the best mother, but helping Lennox raise her baby will give me a chance to make up for all that.
İyi bir anne olamadığımı biliyorum. Lennox'ın bebeğini büyütmek ve her şeyi düzeltmek için bana bir şans verin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]