English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ T ] / The fact of the matter is

The fact of the matter is traducir turco

377 traducción paralela
But the fact of the matter is he's asked her for it. - And as soon as my name comes into it, we're doomed.
Sonuç itibariyle ondan böyle bir şey istemiş ve benim adım geçtiği an mahvoluruz.
You see, the fact of the matter is, Mrs. Beragon, we don't need you.
Olay şu ki Bayan Beragon, size ihtiyacımız yok.
But the fact of the matter is, I'm going along with you.
Aslında işin gerçeği, ben de sizinle geliyorum.
I did. The fact of the matter is we make other people uncomfortable.
İşin aslını isterseniz diğer insanları rahatsız ediyoruz.
You know, you can stick together, fight as a team... but the fact of the matter is, only one of you will get off the island alive.
Biliyorsun, beraber takılabilirsiniz, takım gibi çarpışın ama şöyle bir mesele var ki, bu adadan sadece bir kişi sağ çıkacak.
The fact of the matter is, with the death of your great-aunt Priscilla, this fellow out in the South Seas,
Olay büyük hala Priscilla'nın ölümü ile, Güney sahillerinde yaşayan bu adam,
The fact of the matter is, I offer 50 English pounds and a pair of willing mules to any family that will settle right here forever.
Gerçek şu ki, burada yerleşmek isteyen her aileye, bir çift katır ve 50 ingiliz poundu vermeyi teklif ediyorum.
The fact of the matter is... we haven't seen each other for six months.
Aslında 6 aydır görüşmüyoruz.
The fact of the matter is I knew White worked for you, and I thought you might want to come.
İşin gerçeği şu ki, ben White'in size çalıştığını biliyordum, ve sizin gelmek isteyebileceğinizi düşündüm.
The fact of the matter is... that there has been one of those, unforeseeable events.
Ne yazık ki, önceden tahmin edemeyeceğimiz bir olayla karşı karşıya kaldık.
The fact of the matter is that today we recognise that many of them are extremely efficient organisms.
Bugün farkına vardığımız gerçeklere göre ise çoğunun oldukça verimli organizmalar olduğunu görüyoruz.
No, the fact of the matter is that the accidental isolation of marsupials in Australia, brought about by the drifting of the continents some 45 million years ago, has given them a long, long time in which to weave variations on the basic model.
Hayır, gerçek şu ki, 45 milyon yıl önce kıtaların hareketleri sonucu şansa bağlı olarak Avustralya'nın izole kalmış olması onlara bu temel yöntemi çeşitlendirmek için uzun bir zaman vermiş oldu.
The fact of the matter is that the Civil Service and I are in complete accord overthis whole business and I'm happy to announce that we're nowready to put ourproposals into publication.
İşin gerçeği şudur ki, Sivil Servis'le bütün bu konularda tamamen uyum içindeyiz. Taslaklarımızı yayınlama aşamasına geldiğimizi duyurmaktan mutluluk duyuyorum.
The fact of the matter is... that war changes men's natures.
İşin aslı savaşın insan doğasını değiştirdiğidir.
The fact of the matter is I don't want to work here because I think I have a better lot in store than a life of serving beer to squamulous laggards.
Burada çalışmak istemememin nedeni buradaki tembel yaratıklara bira servis etmektense dükkanda daha iyi olacağımı düşünmemden dolayıdır.
The fact of the matter is, old Phil here was not the cause of all this.
İşin özeti şu ki dostumuz Phil bunun sorunu değil.
You march a bunch of weenies around a field... but the fact of the matter is, son, you are an ROTC colonel... because that's all you ever could be.
Birkaç ufaklığı arazide uygun adım yürüteceksin ama gerçek şu ki evlat, sen bir hazırlık subayısın çünkü tüm olabileceğin buydu.
This is a very peculiar thing for one gentleman to say to another... but as a matter of fact... you're the one thing in the world I really love.
Bir beyin başka bir beye bunu söylemesi biraz tuhaf... ama aslına bakarsan... dünyada gerçekten sevdiğim tek şey sensin.
Well, the matter of fact is I've got a very important matter coming up with Captain Tim tomorrow and after that I'll be all set for the year.
Doğrusu yarın Yüzbaşı Tim'le çok önemli bir mevzu var. Ondan sonra bir yıllığına her şey hallolacak.
As a matter of fact, Watson what I did not tell Lestrade, since I can't prove it, is that the Hoxton Creeper has always been Giles Conover's right arm when it comes to killing.
Aslında, Watson, kanıtlayamadığım için Lestrade'a söylemediğim şey, sıra öldürmeğe geldiğinde Hoxton Creeper Giles Conover'ın sağ koluydu.
Fact of the matter is Mother just doesn't like New Mexico.
İşin doğrusu, annem New Mexico'yu pek sevmiyor.
As a matter of fact, I've got half an hour to fill in before I'm sure the coast is clear.
Aslına bakarsan, tehlikenin geçtiğine emin olmadan önce, dolduracak yarım saatim var.
But if there is something, as a matter of fact, anything in what you say I am going to promote you into the king of the world.
Ama eğer, dediklerinin içinde biraz, hatta herhangi bir gerçeklik payı varsa, seni dünyanın kralı yapacağım.
As a matter of fact, blackmail is far and away the safest form of crime there is, provided, of course, one takes reasonable precautions.
Aslında, şantaj mevcut olan en güvenilir suç şekli, ancak elbette akıllıca önlemler alınırsa.
As a matter of fact, the whole thing is due to the wine committee having failed to conserve their supplies properly.
Gerçek şu ki, bütün bunların tek nedeni şarap komitesinin ellerindeki maldan haberi olmamasıdır.
Matter of fact, my offer is contingent on the presence of a man.
Nitekim teklifim bir erkeğin mevcudiyeti şartına bağlı.
Matter of fact, his prowess with the blade is surpassed only by his reputation with the ladies.
Gerçeği söylemek gerekirse kılıçtaki ustalığını... sadece hanımlar arasındaki ünü geçebilir.
As a matter of fact, I'm exploring the idea that sex is psychosomatic.
Hatta, seksin bile psikosomatik bir kavram olduğunu inceliyorum.
These are minefields here, here, here. As a matter of fact, the whole area is mined.
Burada, burada, burada mayın tarlaları var- -
As a matter of fact I must walk in order to prevent the effect of what is that word?
Aslına bakılırsa ne diyorsunuz ona, şu şeyin etkisini önlemek için yürümek zorundayım?
I used to live with him a matter of fact, in the same rooming house that is.
Aslında onunla aynı kiralık odalarda oturuyorduk.
As a matter of fact... that is precisely what we are doing at the moment.
Aslında Bay Campbell şu an tam da öyle yapıyoruz.
It is a matter of possessing in fact... the community of dialogue and the play with time... which have been represented by poetico-artistic work.
Asil mesele konusma toplumunda ve simdiye dek siirsel ve sanatsal çalismalarla pek temsil edilmeyen oyunda gerçek anlamda yer almaktir.
Matter of fact, the word "cocksucker" is frequently heard in a police station, is it not?
Aslında "saksocu" kelimesi polis merkezinde çok sık kullanılır değil mi?
"Matter of fact, the word'cocksucker is frequently heard in a police station, is it not?"
"Aslında" saksocu "kelimesi polis merkezinde çok sık kullanılır değil mi?"
As a matter of fact... one of the rules you must always obey... is to never mention the sex act in front of us.
Aslına bakarsan... daima uyman gereken kurallardan birisi... bizim yanımızda asla seks aktivitesinden bahsetmemen olacak.
As a matter of fact the q-question of incest is somewhat academic.
İşin doğrusu, ensest sorunu bir bakıma akademik konu.
As a matter of fact, it is likely that a chain also consists in arranging memories... chaining them in a certain order... which will get everybody to find one's place on the chain again... that is, to rediscover one's own image.
Bundan dolayı, zincire benzer ayrıca anıların düzenlenmesinden oluşur... belirli bir düzene göre birbirine bağlanır... bu zincir üzerinde herkes birbirinin yerini bulabilir... böylece kişi kendi imajını yeniden keşfedebilir.
As a matter of fact, it is likely that one constructs one's own image with the other's.
İşin doğrusu, kendi imajını büyük olasılıkla başkaları üzerinden oluşturacak.
As a matter of fact, that girl is the only one in this room
Aslında,
As a matter of fact, that's what I was doing when the earthquake hit.
Aslını sorarsanız, depreme yakalandığımda da yaptığım iş buydu.
'As a matter of fact, this is almost the end of the line.'
Çok bir şey kalmadı.
As a matter of fact, one of them, right now, is laughing so hard, he's choking in the sink.
Şu anda bir tanesi öyle bir gülüyor ki, boğulabilir.
And let's be quite clearabout this without beating about the bush, the plain fact of the matter is that it's a very important question indeed and people have a right to know.
Lafı dolandırmadan açık konuşacağım olayın özü bu gerçekten çok önemli bir soru. İnsanların bunu bilmeye hakkı var.
Well as a matter of fact this message is expected to result in several businessmen and politicians leaving the city!
Aslında tuhaf olan şu ki, alınan bu son mesajdan sonra birçok işadamı ve politikacı şehri terk etti.
The simple fact of the matter is they had no warrant.
AsıI olan, takip emri olmadığıdır.
Fact of the matter is he's waiting for you to give him a call.
Aslında senin onu aramanı bekliyor.
As a matter of fact, in just three hours, Soulay is going to be completing his business right here at the Saddleback Ranch.
Sonuç olarak, üç saat içinde Soulay işini tamamlayacak...
But that's always been and still is, as a matter of fact, the number one causative factor in private flying accidents of this type.
Ancak bu, bu tür özel uçuş kazalarında her zaman bir numaralı etken olmuştur ve hâlâ öyledir.
As a matter of fact, if you get one of the jobs in the finer restaurants in Washington DC, you can make up to $ 100,000 a year.
Aslında Washington DC'deki daha iyi restoranlarda iş bulabilirsen yılda 100,000 $ kazanabilirsin.
As a matter of fact an eyewitness is now claiming to have been attacked by the legendary beast known as Bigfoot.
Hatta görgü tanıklarından biri Koca-Ayak olarak bilinen efsanevi yaratık tarafından saldırıya uğradığını iddia ediyordu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]