English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ T ] / There's

There's traducir turco

491,183 traducción paralela
There's someone I have to warn about this, out in the wilderness.
Dışarıda bu konuda uyarmam gereken biri var. Ne?
There's been a complication.
Bir komplikasyon oldu.
There's no vocation more critical than raising a child.
Bir çocuğu yetiştirmekten daha kritik bir meslek yok.
There's nothing more you can do, for me or for masha.
Benim için ya da Masha için yapabileceğin başka bir şey yok.
Is that what's leading you there?
Oraya gitme sebebin bu mu?
Amarillo. What's the job market like there?
Orada iş piyasası nasıl?
And there's something he wants to ask you.
Ve onun da sormak istediği bir şey var.
There are support groups or shelters you can go to.
Gidebileceğiniz destek grupları veya sığınma evleri var.
But there's more.
Ama fazlası var.
Like I said, there's not a lot of demand for those coins.
Dediğim gibi o paralar için çok fazla rağbet yok.
I know how hard this job can be when there's a lot of other life stuff going on.
Biliyorum hayatında başka şeyler olurken bu işin ne zor olabileceğini.
Apparently, there's a two-year wait-list to get an appointment unless you know someone, or unless you are someone.
Anlaşılan randevu almak için 2 yıllık bir bekleme listesi var. Birini tanıyorsan ayrı ya da biri isen.
I mean... hopefully, there's nothing, but at least I'll know.
Yani umarım bir şey çıkmaz. Ama en azından bilgim olur.
I know what it's like... to have a parent that wasn't there when you needed them to be.
Nasıl olduğunu bilirim ihtiyacın olduğunda yanında olmayan ebeveyne sahip olmayı.
I was thinking, uh, there's something I've been wanting to ask you.
Şey düşünüyordum, sana sormak istediğim bir şey var
What if there's someone who just likes controlling other people and stealing joy from their lives?
Diğer insanları kontrol etmeyi ve hayatlarından neşe çalmayı seven birine ne dersin peki?
Okay, there is something I want, but it's not a big deal.
Tamam, istediğim bir şey var ama büyütülecek bir şey değil.
Wow, that is a lot of people jammed in there.
Vay canına, epey kalabalıkmış.
There's trivia contests and Dungeons Dragons.
Saçma yarışmalar olacak ve Dungeons Dragons oynayacağız.
"you can call that a beauty mark all you want. When there's hair growing out of it, that's a mole."
"Ama üzerinde kıl çıkmaya başladığı zaman, et beni oluverir."
There's got to be other ways you can make a quick buck.
Hızlı bir şekilde para kazanmanın başka yolları olmalı.
There's more than enough in there to cover Comic-Con.
Orada Comic-Con'a fazlasıyla yetecek kadar var.
Yeah, there's room in the bed by Sheldon's feet.
Evet, Sheldon'ın ayaklarının yanında bir yer var.
KOOTHRAPPALI : There's my pretty girlfriend.
İşte benim güzel sevgilim.
That's still unknown, but there's a whole team of doctors trying to figure it out.
Hala bilinmiyor, ama doktorlar ne olduğunu bulmaya çalışıyor.
But there are delays because of the arresting officers'limited availability.
Ama tutuklayan memurlar çok kısıtlı müsait oluyorlar.
Ok, well, unfortunately there's nobody else that crossed paths with Bower that could be a fit for this.
Maalesef Bower'la yolu kesişip bu işi yapabilecek başka biri yok.
She's got her hands full with Zach and I'm not there.
Zach'le uğraşıyor ve ben yanında değilim.
It is possible there's an injection site somewhere other than his back?
Sırtı dışında bir yerde iğne deliği olabilir mi?
There's no sign of Sara McLean.
- Sara McLean'den iz yok.
There's radiation in the refrigerator, on the counters, and in the sink.
Buzdolabında, tezgahlarda ve lavaboda radyasyon var.
♪ Lucky there's a family guy ♪
Şansımıza aile babası var.
♪ Lucky there's a man who positively can do ♪ ♪ All the things that make us ♪ ♪ Laugh and cry ♪
Bizi güldüren ve ağlatan tüm o şeyleri olumlu bir şekilde yapabilen bir adam var.
That's what they got you doing down there?
Orada sana yaptırdıkları şey bu mu?
There's a drug deal going down!
Elimizde devam eden bir uyuşturucu ticareti var.
Peter, there's a lot you don't understand about police work.
Peter, polis işinde anlamadığın çok şey var.
There's no drugs here, pig.
Burada uyuşturucu filan yok, domuz.
And I'll bet there's more where that came from.
Bahse varım geldiği yerde bundan çok vardır.
There's a bunch of these.
Onlardan bir sürü var.
That's weird phrasing, but I'll tell you this, Swanson, you keep up this kind of work, there'll be no more grocery runs for you.
Bu tuhaf bir cümlecikti, ama sana şunu söylemeliyim ki, Swanson bu şekilde işler yapmaya devam edersen, Sana sana saygı duymayan esnaf olmayacak.
Yeah, you probably should get him out of there,'cause he's just a little shrimp.
Evet, muhtemelen onu buradan götürmelisin, çünkü o küçük bir korkak.
Okay, well, believe me, there's there's more to him than you think.
Tamam, peki, inan bana o senin düşündüğünden daha fazla biri.
So if you're in line there, you better run.
Eğer orada sıradaysan, kaçsan iyi edersin.
Forget it, there's no time.
Unut bunu, zamanımız yok.
What's she there for?
O niye orada ki?
There's some big men around here.
Burada bazı iri erkekler var.
There's no way.
Hayatta olmaz.
Anyway, I'm working right now, so I have to go over there.
Her neyse, şimdi çalışıyorum, bu yüzden oraya gitmem gerek.
Joanne belongs there, because she's the most Canadian person I've ever met, eh?
Joanne oraya uygun, çünkü tanıdığım en Kanadalı kişi.
There's room in my dog's grave for me.
Köpeğimin mezarında benim için yer var.
Finally, there's silence in the room, just for a second as he took a drink, and my six-year-old loudly... as they do... goes, " Ugh!
Sonunda o içki almaya giderken salon bir saniye sessizliğe gömüldü ve altı yaşındaki kızım o yaştakiler gibi yüksek sesle " Of!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]