English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ T ] / There's no time for that

There's no time for that traducir turco

193 traducción paralela
There's so much for a man to do that there's no time for, well, other things.
Bir erkek için yapacak çok şey var. ama diğer şeyler için çok zamanım yok.
Anyway, there's no time for worrying about that now.
Neyse, simdi bu sekilde kaybedecek vaktimiz yok.
- There's no time for fighting now. - Look at that dog.
Köpeğe bakın.
There's no time for that now.
- Şimdi bunun sırası değil.
There's no time for that.
Buna vakit yok.
There's no time for that now.
Onun için zamanımız yok.
- Hadn't we better say good-bye? - There's no time for that.
- Giderken hoşçakalın dememiz iyi olmaz mı?
There's no time for that.
Prosedür için zaman yok.
There's no time for dinner or dancing or things like that.
Akşam yemeği ya da dans ya da onun gibi şeyler için vakit yok.
I know that there's no time for me to complain like this, too.
Böyle şikayet etmek için vaktim olmadığını da biliyorum.
Herbie, there's no time for that.
Herbie buna zaman yok şimdi.
No. there's no time for that.
Hayır. Buna zamanımız yok.
There's no time for that.
- Bunun için zamanımız yok.
There's no denying that, for some time, Pétain was extremely popular.
Komünist senatör Pétain'in bir dönem son derece popüler olduğu su götürmez bir gerçek.
There's no time for that.
Hayır, şimdi sırası değil. Daha sonra.
There's no time for that.
Buna vakit yok.
Come on, come on. There's no time for that.
Hadi, hadi, şimdi bunun için zamanımız yok.
There's no time for that.
Bunun için zaman yok.
- There's no time for that.
Bunun için zamanımız yok.
This happens only at very high temperatures, where particles move so fast that there's no time for electrical repulsion to act.
Bu sadece çok yüksek sıcaklıklarda, parçacıkların çok hızlı hareket ettiğinden elektriksel kuvveti uygulayacak zamanı olmadığında gerçekleşir.
There's no time for that now.
Bunun için vaktimiz yok.
There's no more time for that.
Artık vakit kalmadı.
There's no time for that, sir.
Buna zaman yok, efendim.
There's no time for that.
Zamanımız yok.
Dr. Wells, he isn't... hey, there's no time for that right now, all right?
- Şu anda bunun için zaman yok.
You have to erase the unit and start again, and there's no time for that now.
Üniteyi rafa kaldırıp yenisine başlamanız gerekir ve şu anda bunun için hiç zaman yok.
- There's no time for that now!
- Bunun için vakit yok! Hadi ama!
There's no time for that!
Bunun için zaman yok!
There's no time for that!
Bunun için zamanımız yok!
There's no time for that.
Bunun için zamanımız yok.
I'm afraid there's no longer time for that.
Korkarım bunun için fazla zaman kalmadı.
He ensures that the ropes they cut into the wrists of his wife, for, this time, there must be no mistake.
Güvenlik için karısını bileklerinde canını yakacak kadar bağladı, Bu sefer bir eksik yoktu.
There's no time for that.
Bunun için vakit yok.
- There's no time for that.
- Bunun için zaman yok.
We have to go get Gus. Tanner : There's no time for that.
- Geri dönüp Gus'ı kurtarmalıyız.
Kicking the old gong around down there in Chinatown... while the world passes me by... kidding myself I'm somehow part of the spirit... that no one's judging me down there for my money... when the truth is that every time I walk into one of those joints down on Mott Street... it's strictly the price of the beverage that counts.
Çin mahallesinde eski gonk vururken dünya beni umursamıyorken ben de bu ruhun bir parçasıyım diye kendimi kandırdım çünkü orada kimse beni para yüzünden yargılamıyordu ama gerçek şu ki Mott sokağının barlarından birine girdiğimde içkilerin fiyatı sert bir şekilde yüzüme vuruyor.
No, there's no time for that!
Hayır!
There's no time for that.
Ona vakit yok.
For a long time there was no guy and that's why I have the other thing.
Uzun zamandır hayatımda erkek yoktu ve bu şeyleri kullanıyordum.
No, there's not enough time for that.
Hayır, bunun için yeterli zaman yok.
Well, there's no time for that.
Evet bunun için zaman yok.
There's no time for that.
Bunun için vaktimiz yok.
All right, I am willing to grant that there is a certain karmic appropriateness to seeing one's ex-boyfriend for the first time at a No Doubt concert.
- Tamam. İnsanın eski erkek arkadaşını ilk defa No Doubt konserinde görmesinin karmaya uygun bir tarafı olduğunu kabul ederim.
Last time I checked, there's no reward for that.
Bunu son yaptığımda, ödül vermemişlerdi.
There's no time for that.
- Onun için vakit yok.
There's no time for that!
Ne günaydını ya!
There's no time for that. We're shipping out without you.
Bunun içi zamanımız yok artık.
I told you, there's no time for that!
Dedim ya, çalışmaya vaktin yok!
Are you kidding? There's no time for that. I have guard duty 13 ; 35 ; 57.
Ne gizli faaliyeti ya, gizli faaliyete vakit mi var askerde?
Now, now, there's no time for that.
Şimdi, şimdi bunun zamanı değil.
- There's no time for that.
Bunun için zaman yok.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]