There was a lot of blood traducir turco
76 traducción paralela
There was a lot of blood spilt...
Çok kan döküldü.
There was a lot of blood on that life raft.
O cankurtaran salında çok kan vardı.
There was... There was a lot of blood. "
Çok... çok fazla kan vardı.
There was a lot of blood.
Bir sürü kan vardı.
There was a lot of blood.
Çok kan vardı.
Since there was a lot of blood at the scene...
Olay yerinde bol miktarda kan olduğu için...
- It looked like there was a lot of blood.
- Çok kan akmışa benziyordu.
Bet there was a lot of blood.
Eminim her yer kan içinde kalmıştır.
There was a lot of blood.
Her taraf kan olmuştu.
There was a lot of blood in her mouth.
- Ağzında çok fazla kan vardı.
There was a lot of blood.
Çok fazla kan vardı.
She fell on the playground, and there was a lot of blood, and it looked deep.
Çocuk parkında düştü ve çok fazla kan kaybetti, derin görünüyordu.
Many many years ago, there was a lot of blood-shed in our country.
Çok çok yıllar önce, Ülkemizde Çok kan döken oldu.
And you're right, there was a lot of blood.
Haklısınız, çok kan aktı.
And there was a lot of blood.
Çok fazla kan vardı.
There was a lot of blood So much blood ; it was everywhere
Çok kan vardı. Çok fazla ; kan her yerdeydi.
There was a lot of blood around it,
Etrafında baya kan vardı...
There was a lot of blood.
Etrafta çok fazla kan vardı.
Yes, there was a lot of blood in your mouth. 'Parker Hospital. And better to send someone.
Evet Parker hastanesi..
There was a lot of blood down there.
- Çok kan vardı.
Then there was a lot of blood.
Sonrasında her yer kan oldu.
- Maybe means maybe. There was a lot of blood left behind. The shooter's body was gone.
Olay yerinde çok kan vardı fakat ateş edenin cesedi yoktu.
Oh, there was a lot of blood, which surprised me.
Bu kadar kan çıkmasına şaşırdım.
Oh, I know. Still, there was a lot of blood.
Tabii, ama çok fazla kan vardı.
There was a lot of blood.
Kan içindeydi.
Well, there was a lot of blood.
Çok fazla kan vardı.
Well, this morning, I woke up, and my stomach was killing me, and then I went to the bathroom, and there was blood... there was a lot of blood.
Bu sabah uyandıktan sonra mideme bir kramp girdi. Sonra tuvalete gittim. Kan vardı.
There was a lot of blood on your clothes.
Giysilerinde çok fazla kan vardı.
And there was a lot of blood.
Sonra çok fazla kan vardı.
There was a lot of blood, not surprisingly, in the kitchen, which the senior investigating officer from the murder team fast-tracked down the lab, and it turns out this blood isn't Lewis Whippey's or Brett McKendrick's.
Mutfakta çok fazla kan vardı, hiç şaşırtıcı değil elbette. Cinayeti yöneten amir hemen laboratuara gönderip analiz ettirmiş. Kan ne Lewis Whippey'e, ne de Brett McKendrick'e ait.
There was a lot of blood and footprints, but whoever did it left a kilo right on the table.
Bolca kan ve ayak izi vardı. Ama kim yapmışsa, eroini masada bırakmıştı.
It was dark, and, yeah, there was a lot of blood.
Hava karanlıktı. Evet çok fazla kan vardı ama...
Yeah, there was a lot of blood.
- Evet, kan gölü oldu.
There was a lot of blood.
Çok fazla kan oldu.
- There was a lot of blood.
- Çok kan vardı.
There was a lot of blood.
Çok kan vardı yerde.
I'm just curious, was there a lot of blood?
Merak ediyorum... çok kan var mıydı?
We had been hopeful, but there was substantial blood loss during the stroke, which has put a lot of pressure on the brain.
Umudumuz var,... ancak darbeden dolayı önemli miktarda kan kaybı meydana gelmiş ki bu da beyine oldukça fazla baskı yapmış.
Was there a lot of blood?
Çok kan var mıydı?
with a lot of blood was some of us there with the water putting down
"Vurulan kanlar içinde yere yığılırdı." "Bazılarımız kan gölü içinde kalırdı."
Was there a lot of blood?
Çok kan aktı mı?
Hank thought it should h him there was a lot of bad blood there.
Hank orada kendisinin olması gerektiğini düşünüyordu. Aralarında düşmanlık vardı.
There was a lot of water yeah, but blood, I don't think so.
Biraz su ama kan, zannetmiyorum.
- Was there a lot of blood?
- Çok kan çıktı mı?
- Was there a lot of blood?
- Ortalık kan oldu mu?
There was a lot of bad blood between them.
Aralarında birçok alıp-verilemeyen vardı.
You said the man's face was mostly in shadow, but there was also a lot of blood on it.
Adamın yüzünün tam görünmediğini ama bayağı kanlı olduğunu söyledin.
I don't know. There was so much gunshots! It was a lot of blood!
O kadar çok silah patladı ki o kadar çok kan aktı ki.
Was there a lot of blood?
- Çok kan var mıydı?
There was a ton of blood on the scene, and a lot of it was Mr. Ross', we confirmed that.
Olay yerinde çok miktarda kan vardi ve çogu Bay Ross'a aitti. Bunu dogruladik.
Now, there was a heart, kidney, liver, gallbladders, and a lot of blood being transported when he got hit.
Kalp, böbrek, karaciğer, safra kesesi ve bir sürü kan naklediyordu.