They're nice traducir turco
1,135 traducción paralela
- They're nice.
- Çok güzeller.
They're nice kids.
Çocukların çok güzel.
I can't see why not. They're ever so nice.
Anlaşamamanız için bir sebep görmüyorum.
THEY'RE A NICE-LOOKING COUPLE.
- Harika bir çift olacaklar değil mi? - Evet.
No, they're nice.
Hayır, çok güzeller.
They're too nice.
Çok iyiler.
- They're very nice.
Babam, Biff'in şehirde olduğunu söyledi.
Honey, speak the language, they're going to be nice.
Tatlım, dillerini konuş sana kibar davransınlar.
We just cut their hair to make them believe that they're getting a nice haircut. - But you cut with what?
Saçlarının güzelce kesildiğine inanmalarını sağlıyorduk.
to take off all the hair, but just to have the imagination that they're getting a nice haircut. - There were no mirrors, no?
Tek yaptığımız saçlarının güzelce kesildiği izlenimini bırakmaktı.
They're not nice people, not nice at all.
Hiç de iyi insanlar değiller, iyi değiller.
I know they're both nice and I know the Somewhere Place looks beautiful, but you don't belong there.
İkisinin de iyi ve oranın da güzel göründüğünü biliyorum ama sen oraya ait değilsin.
Nice thing about these kinds of locks is that if you give'em a power surge, they don't know which side of the door you're on.
Bu tür kilitlerin güzel yanı dalgasız güç verdiğinizde kapanın ne tarafında olduğunuzu asla bilememeleridir.
oh, they're nice and safe.
Sağlam ve güvende.
I expect they're quite nice, really.
Onların gayet kibar olduklarını sanıyorum.
They're nice people, your family.
Ailen hoş insanlar.
They're giving me my own hours, which is nice.
İstediğim saatlarde çalışabiliyorum, bu da işime geliyor.
They're Having A Nice Time.
- Bayağı eğleniyorlar.
They're nice, they're clean. But if it bothers you, they'll leave.
İyi insanlar ama sizi sıkarlarsa, ayrılırlar.
You should get one, they're nice.
Sen de denemelisin, güzel bir şey.
- They're very nice.
- Çok kibarlar.
They're certainly nice kids...
O ikisi gerçekten iyi çocuk.
You like'em? Uh, well, now, look, they're very nice.
Evet, fıstık gibi, değil mi?
Yeah? But... They're nice weirdos.
- Ama kibar ve tuhaf tipler.
Yeah, but they're gonna have a nice little room where I can go and shoot pool and have fun.
Evet, en azından benim bilardo oynayıp eğlenebileceğim bir odaları olacak
I hope he's getting laid. I hope they're both on their way to a nice Chinese restaurant.
Umarım yatıyorlardır, umarım güzel bir Çin lokantasına gidiyorlardır.
They're nice, your legs.
Bacakların, çok güzeller.
I know, but they're nice hips.
Biliyorum, ama bunlar hoş kalçalar.
Shut up, they're nice.
Kapa çeneni, çok hoşlar.
They're very nice here.
Bana karşı çok iyiler.
These sunglasses, they're really nice.
Güneş gözlükleriniz çok güzel.
Don't smell nice, but they're pretty.
Pek güzel kokmuyorlar ama güzeller.
They're nice boots, Kat. I'd like to keep it that way.
Onlar güzel çizmeler ve o şekilde saklamak istiyorum.
- They're very nice people. They're educated and they're good in business.
Çok iyi insanlar, eğitimliler, işlerinde iyiler.
They're nice pants. No one will ever notice.
Uygun bir pantolon giyersen kimse anlamaz.
Gee, they're nice
Güzelmiş.
They're nice. Light.
Güzel olmuş.
They want to raise a child, but we're nice and we ordered baby furniture.
Çocuk büyütmek istiyorlar, ama biz iyiyiz ve bebek mobilyasi ismarladik.
Vol-au-vents, yeah, we had them on me 21st, they're nice.
- Talaş böreği, evet. 21. yaş günümde yemiştik.
They're being so nice.
Sana çok iyi davrandılar.
- They're a nice couple.
- Ama hoş bi'çiftler.
They're nice to credit cards.
Kredi kartlarına iyi davranırlar.
I got a new mommy and daddy and they're so nice.
Yeni bir anne ve babam olacak, ve çok hoşlar.
Why? - They're two nice Jewish boys from Cuba.
- Düzgün Yahudi çocuklar, Kübalılar.
They're not very nice.
Pek hoş değillerdir.
They're so nice.
Onlar çok iyi insanlar.
And they're nice to the help.
Hizmetçilere iyi davranıyorlar.
They're nice And broke and- -
Giyile giyile iyice yumuşadılar...
And they're nice to us.
Ve bize karşı nazikler.
My mother always said that if you can't say something nice about someone, make sure they're out of the goddamn room.
Annemin bir lafı vardı. "Birisinin hakkında kötü konuşacaksan önce o kişinin odada olmadığına emin ol".
And the rest of the neighbours, they're really very nice.
Geri kalan komşular iyi insanlardır.
they're nice people 17
nice 6605
nicely done 303
nice to meet you 4926
nicely 34
nicer 18
nice try 940
nice job 563
nice to meet you too 134
nice to see you 972
nice 6605
nicely done 303
nice to meet you 4926
nicely 34
nicer 18
nice try 940
nice job 563
nice to meet you too 134
nice to see you 972
nice one 592
nice shot 303
nice guy 145
nice shoes 81
nice and easy 314
nice meeting you 395
nice hat 67
nice catch 108
nice talking to you 103
nice to see you again 321
nice shot 303
nice guy 145
nice shoes 81
nice and easy 314
nice meeting you 395
nice hat 67
nice catch 108
nice talking to you 103
nice to see you again 321
nice place 288
nice car 134
nice move 87
nice to see you too 69
nice work 1264
nice dress 74
nice shirt 88
nice outfit 80
nice house 87
nice moves 29
nice car 134
nice move 87
nice to see you too 69
nice work 1264
nice dress 74
nice shirt 88
nice outfit 80
nice house 87
nice moves 29