Tickled traducir turco
318 traducción paralela
You ought to be tickled to death you're washed-up with him.
Ondan ayrıldığın için zil takıp oynamalısın.
I only tickled you.
Sadece gıdıkladım.
In fact, you tickled me.
Aslında beni gıdıkladın.
Will my wife and kids be tickled to death!
Eşim ve çocuklarım zevkten dört köşe olacaklar.
My wife and daughter would be tickled to death to see you.
Eşim ve kızım, sizi gördüklerine çok sevinirler.
They're tickled to death, and they buy our cars.
Kahkahadan ölürler ve otomobillerimizi alırlar.
Tickled to death to be travelling with you.
Sizinle seyahat ettiğime çok memnun oldum.
He's tickled pink.
Sevinçten dili tutuldu.
I've never tickled a woman's fancy before.
Ben bir kadının içini hiç gıdıklamadım.
Then during the act, he tickled the wound with his whip.
Gösteri boyunca, kamçısıyla yaraya vuruyordu.
- He must have been tickled pink.
- Çok hoşuna gitmiş olmalı.
If Williams has been reprieved, I'm tickled to death.
Williams'ın infazı ertelendiyse gülmekten ölürüm.
Oh, he'll be tickled pink.
Sevinçten kuduracak.
Not that I'm not tickled to death to see you.
Seni gördüğüme sevinmediğimden değil.
One sale. Will Mrs. Smith be tickled pink!
Bayan Smith çok memnun kalacak!
I've never been so tickled in my life.
Hayatımda hiç bu kadar memnun olmadım.
That wingtip's tickled me in the ribs for three days.
O kanat ucu üç gündür kaburgama batıyor.
- I'd be tickled to help if I could.
- Yardımcı olmak isterdim.
I was just tickled to death when they told me you were coming over.
Buraya geleceğinizi duyduğumda neredeyse sevinçten ölecektim.
You were born to be tickled, not for things of the mind.
Gıdıklanmak için yaratılmışsın, zihin geliştirmek için değil.
I'll be tickled to death to...
Gülmekten öleceğim...
Your toes are tickled pink.
Parmaklarının pembesi iç gıdıklıyor.
Don't be ridiculous. I'm tickled to be that close.
Saçmalama Bu kadar fark beni sadece gıdıklar.
You tickled me.
Beni gıdıkladın.
Big enough to be tickled yet?
Artık öpebilir miyiz onu?
It tickled and itched all over, that's why you're standing here now at seven o'clock in the morn!
# Her tarafın kaşınır ve gıdıklanır, bu yüzden buradasın şimdi # Saat sabahın 7'sinde
He's so tickled with those guns... he'll be celebrating for a week and happy to do us a favor.
Silahlardan o kadar memnun oldu ki, bize iyilik yapmak hoşuna gidecek.
I'm tickled I came.
Geldiğime memnun oldum.
I can't stand to be tickled.
Biliyorsun, sevmem.
I am tickled pink. Now if you'll excuse me.
- Beni bırakın, efendim.
- Big V was tickled almost to death.
- Koca V neredeyse zevkten ölüyordu. - Ciddi misin?
Two years, he hasn't so much as tickled her fancy.
İki yıl boyunca, kadının hayalini bile gıdıklamadı.
I hate morons, all those laughing as if someone tickled them.
Aptallardan, sanki gıdıklanıyormuş gibi gülenlerden nefret ediyorum.
If Williams has been reprieved, I personally am tickled to death. Go on.
Williams'ın infazı ertelendiyse ben bundan şahsen memnun olurum.
Crimes that tickled our fancy?
Fantazilerimizi harekete geçiren bazı suçlar?
Ylettes green eyes tickled me when they carefully considered my sex.
Ylette'nin beni o yeşil gözleriyle dikkatlice izlemesi beni tahrik ediyordu.
Why, they'd have been tickled pink.
Pembeden içleri gıcıklanırdı.
- Tickled Pink?
- Gıdıklayan pembe mi?
- We're tickled pink for the company.
- Bize eşlik etmenizden çok mutluyuz.
I'm tickled.
Çok sevindim.
Frankly, Mr Thorson, I'd be tickled pink.
Aslinda bay Thorson, bunu çok komik buluyorum.
Since when don't you like being tickled?
Gıdıklanmayı ne zamandan beri sevmiyorsun?
He'll be tickled pink.
Bu işe çok sevinecektir.
- "Tickled pink", huh?
- "Çok sevinecek" ha?
It tickled me.
Tekmeliyor.
What are you so tickled about?
Neden böyle gülüyorsun?
- They'll be tickled to see us.
- Bizi gördüklerine sevinecekler.
Tickled pink.
Zevkten dört köşe oldum.
Perhaps his horse tickled him in the ribs.
Belki atı gıdıklamıştır.
- Tickled to death.
Müzisyenlerin burada prova yapmasına izin verdiğin için ne kadar teşekkür etsek az.
( all guffaw ) Old Sailor's tickled.
Denizci eğleniyor.