To himself traducir turco
14,361 traducción paralela
- The lad... He went and got himself married... To an Irish lass.
Delikanlı gidip İrlandalı bir kızla evlendi.
James Fraser taught me these drills himself. And believe me, I am going to teach them to you, and you are going to learn them.
James Fraser bu tatbikatları bana bizzat öğretti ve inanın ben de size öğreteceğim ve sizler de öğreneceksiniz.
Narcissus fell in love with his own reflection in a pool of water and died rather than pull himself away to eat.
Narkissos havuzda gördüğü kendi görüntüsüne âşık olur ve oradan uzaklaşıp bir şeyler yemek yerine kalıp ölür.
- If I may speak to a commander, perhaps Lord Murray himself.
Bir komutanla veya belki de bizzat Lord Murray'le konuşabilir miyim?
How else does a man like that survive in a place like this except cleave himself to one stronger than he?
Yoksa onun gibi bir adam böyle bir yerde güçlü olana yapışmasa nasıl hayatta kalacak?
I understand that you've made gains towards a rapport with the captain in recent days, but if he wants to sacrifice himself so that we might go free, I mean, that might be the first selfless thing he's done for our benefit since we've known him.
Son günlerde kaptanla yakınlığından ötürü kazancın olduğunu anlıyorum, ama eğer biz gidelim diye kendini feda etmek istiyorsa... demek istediğim bu onu tanıdğımızdan beri yapacağı ilk bencilce olmayan hareket olur.
I was approached by a man who introduced himself as John and said his employers wished to monitor your operation to retake Nassau, said they had a vested interest.
John adında bir adam kendini tanıttı ve işverenlerinin menfaatleri olduğunu, sizin Nassau'yu geri alma girişimlerinizi takip etmek istediklerini söylediler.
The conquest is always weakest when the conqueror allows himself to believe that it is done.
Fetih, Fatih bu işin bittiğine inandığı zaman en güçsüz noktadadır.
Until Mr. Drake has the courtesy to appear before this board himself...
Bay Drake, yönetim kuruluna bizzat katılma nezaketini gösterseydi keşke.
He gave very little of himself to the public, and demand steadily rose.
Kendini medyaya çok az gösterdi ve talep yükselerek arttı.
And emerging from it, was a young man hoping to make a life for himself.
Görünüşe göre genç bir adam, burada bir hayat kurmayı umuyordu.
He took it upon himself with great pleasure to try and help her forget of her former lover.
Bobby ona eski aşkını unutturmayı deneme görevini büyük bir zevkle üstlendi.
He has been having trouble bringing himself to leave his wife.
Karısından ayrılmak için cesaret toplamak konusunda sıkıntı yaşıyor.
And my husband keeps deluding himself that he will listen to reason, meanwhile, it never stops!
Kocam adamın laf dinleyeceği konusunda kendini kandırıp duruyor. Ama adam hiç durmuyor.
There were times when he wanted to use a plastic bag on me, on himself.
Bana naylon poşet geçirmek istediği anlar oldu. Kendine de.
Before he's moved here, I need to determine the risk of violence towards himself and others and plan his management.
Buraya getirilmeden önce kendine ve başkalarına karşı şiddet gösterme riskini belirlemeli ve onu nasıl idare edeceğimi planlamalıyım.
Gonna be okay, baby. I talked to the man himself.
Sorun yok bebeğim, yüz yüze konuştum.
Rate wishes to see himself made Jarl of the Shieldlands, instead of you.
Rate, sizin yerinize kendisini Shieldlands Jarl'ı olarak görmek istiyor.
Well, you can tell Proctor to go fuck himself.
Öyle mi? Proctor'a siktirip gitmesini söyleyebilirsin.
Maybe this guy is its chief geneticist, who recklessly experimented on himself and now transforms into a fiend who needs to feast on human flesh.
Belki de bu adam düşüncesizce deneyi kendi üstünde uygulayan şimdi de insan etiyle beslenen bir canavara dönen baş genetik uzmandır.
Perhaps I've read you wrong, Mr. Mulder, but I wonder... who is in more need of an antipsychotic, a man who believes himself to be a were-lizard or a man who believes that man?
Neden ben? Belki yanlış anlamışımdır Bay Mulder ama bilemiyorum. Antipsikotik ilaca kendini kertenkele adam sanan birinin mi yoksa ona inanan kişinin mi daha çok ihtiyacı vardır?
He chose the most secured place in the building to kill himself.
İntihar etmek için binadaki en güvenli odayı seçmiş.
He has the strength to believe in himself and believe in me.
Kendine inanma gücü var. Ve bana inanma gücü.
It's like him trying to understand me undermines everything he thinks about himself, so...
Sanki onun beni anlamaya çalışması, kendisiyle ilgili düşündüğü her şeyin kuyusunu kazıyor.
Malik seems to be enjoying himself.
Malik kendini eğlendiriyor görünüyor.
Ragnar himself has always shown his gratitude to those who have trusted and believed in him.
Ragnar ona güvenenlere ve inananlara her daim minnetini göstermişti.
Listen to me, he was in there first, he was in there by himself.
Beni dinle. oraya ilk o girdi, yalnız başınaydı. Silahı yerleştirdi.
Irving himself came to you?
Irving bizzat mı geldi?
So five minutes before he bought the farm, he texted an apology to his dead partner, - and then he shot himself?
Ölmeden beş dakika önce ölü ortağından özür dileyip sonra intihar mı etmiş?
So, there's something wonderfully comforting and relatable to know that Spock felt that way himself.
Bu yüzden Spock'ın da kendini öyle hissettiğini bilmenin muhteşem derecede rahatlatıcı ve bağ kurulabilir bir tarafı var.
He was really kind of proving himself as the character actor that he always wanted to be.
Her zaman istediği gibi karakter oyunculuğunda kendini kanıtlıyordu.
In the early'70s, there was a slight lull in Dad's work career, and he was at home for the first time, hanging out, and not really quite knowing what to do with himself.
70'lerin başında babamın kariyerinde hafif bir durgunluk oldu ve ilk kez evde vakit geçirmeye başladı, nasıl oyalanacağını pek bilemiyordu.
And... finally, I got a call from a guy who introduced himself to me.
Sonunda bir adam arayıp kendini tanıttı.
And he said he'd been on the phone with Michael Eisner, and that Michael Eisner was trying to talk him out of directing, making his directing debut directing himself in a feature film and so forth.
Michael Eisner'la telefonda konuştuğunu ve Michael Eisner'ın onu yönetmenlikten vazgeçirmeye çalıştığını, ilk yönetmenlik denemesini kendini bir sinema filminde yöneterek yapmasını söylediğini anlattı.
It doesn't look like he's made the best life choices and it doesn't bode well that he's attached himself to these girls.
Jeff hayatta iyi tercihler yapmış birine benzemiyor ve kendini kızlara bağlaması da iyi görünmüyor.
I do not think he could fail to feel gratitude if he felt himself beholden, if he could see his benefactor in a new light.
Minnettarlık duymayacağını sanmıyorum. Eğer kendini borçlu hissederse, velinimetini başka bir açıdan görürse.
If he hangs, he'll have only himself to blame.
- Asılırsa suçlanacak tek kişi kendisidir.
He put himself in danger to help the party.
Ekibe yardım için tehlikeye atıldı.
- Get in there, he's going to hurt himself! - Easy, easy!
- İçeri gir, kendine zarar verecek!
That was the name of the company..... but they didn't allow him to leave India for a while, and when he did come home he couldn't look after himself.
Şirketin ismi buydu..... ama bir süre Hindistan'dan çıkmasına izin vermediler. Eve geldiğinde de geçinemeyecek haldeydi.
It's either gonna be in there at the witness table or parked right outside this door explaining to a bank of television cameras why Joe Biden is denying him the right to defend himself.
Ya içerideki tanık masasında, ya da binanın önünde, tv kameralarının karşısında, neden Joe Biden'ın ona kendini savunma hakkını vermediğini anlatacak.
Do you think Christian was afraid to be... gay? Why do you think Christian tried to kill himself?
Sence Christian bunu neden yaptı?
Well, I'm sure Hansen's just happy not to be the new guy himself anymore.
Eminim Hansen artık yeni çocuk kendi olmadığı için mutludur.
The only way... is to rid our land of every foreigner that invades it... and to kill the rat who calls himself my brother.
Toprağımızı işgal eden her yabancıdan kurtulmak ve kendine kardeşim diyen fareyi öldürmek için tek yol.
Mayor Abe Beame, who has proven himself time and time again to be an incompetent, insensitive, bean-counting, pencil-pushing little midget who has betrayed our people and our community.
Başkan Abe Beame, tekrar tekrar, yetersiz, duygusuz, cimri, dik kafalı, bir cüce olduğunu kanıtladı. Halkımıza ve toplumumuza ihanet etti.
I was unable to notice that my son was trying to protect himself.
Oğlumun kendini korumaya çalıştığını fark edemedim.
He's not even allowed to defend himself.
O kendisini savunması bile yasak.
He did everything right. He followed the law to the letter, yet he still finds himself in chains.
Herşeyi doğru yaptı.Takip etti kanunu, ama hala zincire vuruldu.
It's time to find out which lucky fans will get to wear the Crown of Kings with Edward L.L. Moore himself.
Hangi şanslı hayranımızın Crown of Kings'in tacını Edward L.L. Moore ile giymeye hak kazanacak öğrenme zamanı geldi.
Now, he won't, or can't speak a word to defend himself.
Şimdi, kendini savunacak bir şey söylemiyor ya da söyleyemiyor.
At least the actual Judas had the courtesy to kill himself after betraying his leader, Jesus Christ.
En azından gerçek Judas'ın, lider İsa'ya ihanet ettikten sonra kendini öldürecek nezaketi vardı.