Tough traducir turco
22,316 traducción paralela
I just... I don't want to put you in a tough spot.
Sadece seni zor durumda bırakmak istemiyorum.
Kendall's a tough old badger, Mum.
Kendall eski topraktır anne.
You're the tough one in the family, aren't you?
Sen ailenin en sertisin değil mi?
Hot enough for you? Yeah, it'd be tough with one arm.
Evet, tek kolla çok zor olurdu.
Life is so tough you can't make it into your own bunk?
Hayat o kadar zor ki kendi yatağına çıkamadın mı?
You made a tough call, and now we all got your back.
Zor bir karar verdin, şimdi de arkandayız.
What we do know is, we're the ones on the ground making the tough calls every day.
Bildiğimiz şey ise siperde zor kararları vermek zorunda olanlar biziz.
You know, when I first got to east indy, it was pretty tough, but if you just keep going and get through the first semester, you start to figure things out.
Doğu Indiana'ya ilk geldiğimde çok zorlandım ama yoluna devam edince ilk dönemin sonuna doğru anlamaya başlıyorsun.
When life gets tough, you smack on a smile your face and face the day.
Hayat zorlaştığında gülümse ve günle yüzleş.
Yeah, it's always tough to sleep after a splinter.
Ayrıştırmadan sonra uyumak hep zor oluyor zaten.
Oh... so this is tough talk and tougher terms.
O zaman daha sert bir konuşma ve daha zorlu koşullar olacak.
It's just... it's gonna be a tough sell, convincing some of those people to live in the same place as one of those things.
O şeylerden birisiyle aynı yerde yaşamaya insanları ikna etmek çok zor olacak.
You're real tough.
Çok sert adamsın.
You're such a tough guy, but you're gonna tell me in the end anyway.
Oldukça sert bir adamsın, ama her halükarda söyleyeceksin.
Tough old buzzard.
Güçlü ihtiyar akbaba.
Yeah, but Sam is smart and tough.
Evet ama Sam zeki ve güçlü.
Not so tough now, are you?
O kadar da sert değilsiniz artık, değil mi?
Hey, hey, it's the prettiest tough guy in town.
Hey, hey, bu şehirdeki en yakışıklı sert adam.
He's a tough one to forget.
Kolay unutulacak biri değildi.
I have been impressed by his conduct in a tough situation.
Şu zor durumdaki tavırlarından etkilendim.
I think my schedule's gonna be tough- - Might be going to New Zealand.
Programım sıkışık. Yeni Zelanda'ya gidebilirim.
I am a classic stereotype that is tough to come by nowadays, because Italians don't emigrate so much to America no more.
Günümüzde rastlanması çok zor bir klasik basmakalıp tipim çünkü İtalyanlar artık Amerika'ya pek fazla göç etmiyor.
and that's a tough sell, even for a plaintiff who's more, uh, sympathetic.
Ki bunu da davacı daha sempatik olsa bile satmak zordur.
Guys, I know we're in a tough spot right now, and I know we needed a quarter million DAU's in order to get our next round of funding, but this is it.
Beyler, şu an zor durumda olduğumuzu ve diğer fonumuzu almamız için 250,000 günlük aktif kullanıcıya ihtiyacımız olduğunu biliyorum.
We have to be tough here.
Burada sert adam biz olmalıyız.
We went through some really tough times with Clara's illness,
Clara'nın hastalığı nedeniyle zor zamanlar geçirdik.
Look, Mom, out of all people, you probably know best how tough it's been for me since my separation, now what I'm telling you is that this is not just about money.
Anne, boşanmamdan beri yaşadığım zorlukları bu odada en iyi bilen sensindir. Şimdi de sana bunun sadece parayla ilgili olmadığını söylüyorum.
Tough loss for your guys.
Sizin çocuklar için zor bir mağlubiyet oldu.
It's tough and-and it's cold. And, you know, when you wear shorts to the office, people give you a funny look.
Çok zor ve soğuk ve biliyorsun ofis için şort giydiğinde insanlar garip garip bakıyor.
He's a real tough guy.
Gerçekten sert bir adamdır.
They're a tough bunch, but you know how kids are.
Çetin bir grup ama çocukları bilirsin.
Boys are tough.
- Erkekler zordur.
Life's tough.
- Hayat zor.
Huh? Well, it's just... Like, it's really tough on me when my daughter isn't around.
Sanırım kızımın yokluğu beni kötü etkiliyor.
We had a tough time when he was in school, but we got him help.
Okuldayken zor zamanlar geçirdik, ama yardım aldık.
Two minutes is tough.
İki dakikada olmaz.
It's a tough one.
Zor bir karar.
You're about a tough son of a bitch.
Sen sağlam bir orospu çocuğusun.
Tough break.
Sert mola.
Look, I know it's been tough...
Bak, zor olduğunu biliyorum.
Those were some tough years.
Çok zor seneler geçirdim.
♪ Bitch, I know you ♪ ♪ That tough act's a bluff ♪
Kaltak, ben seni tanırım, o sert mizacın yalan
It's been a tough day.
Zor bir gün oldu.
It must be tough on you, living in that house.
O evde yaşamak senin için zordur herhâlde.
Whoo, she's a tough nut.
Sert kızmış.
Anyway, Bain was so tough and proud of the enemies he made.
Herneyse, Bain düşmanlarına çok sert ve gururluydu.
She's a tough cookie like her brother.
Abisi gibi zorlu biri.
I love it when people act tough!
Sert görünen insanlara bayılırım!
Pretty tough!
Oldukça sert!
Tough shit.
Boktan bir durum.
She's tough.
O da sağlamdır.
tough crowd 31
tough girl 19
tough guy 330
tough day 56
tough love 46
tough night 20
tough shit 41
tough call 21
tougher 21
tough luck 97
tough girl 19
tough guy 330
tough day 56
tough love 46
tough night 20
tough shit 41
tough call 21
tougher 21
tough luck 97