Trembling traducir turco
779 traducción paralela
She's trembling.
Titriyordu.
Nor horror trembling at thy might
Ne bir korku vardır ki, Titretsin onları,
"Now death and nature with surprise Behold the trembling sinners rise To meet the Judge's searching eyes."
"Dünya ve kainat sarsılacak, ölüler kalktığında, efendilerine cevap verecekler..."
"Your hand is trembling!"
Ellerin titriyor!
- Why, you're trembling.
- Ama siz titriyorsunuz.
Why are you trembling at my touch?
Dokunuşum seni neden titretiyor?
One thing, your hands are trembling.
Bir kere ellerin titriyor.
You're trembling.
Titriyorsun.
Your hands are trembling.
Ellerin titriyor.
Why, your hand is trembling.
Ama eliniz titriyor.
Is Great Novgorod trembling with fear?
Büyük Novgorod korkuyla titriyor mu?
Why did the notorious Mac Keefer pay Sullivan $ 100,000 in cash and what political sword does he hold over the trembling hands of district attorneys, judges and police officials?
Mac Keefer, Sullivan'a neden 100 bin dolar ödedi? Savcılar, yargıçlar ve polis idaresine karşı elindeki politik silah ne?
- Your lip is trembling.
- Dudağın titriyor.
I'm in fear and trembling she'll break her neck.
Boynunu kıracak diye ödüm kopuyor.
Why, you're trembling.
Neden titriyorsun?
You're trembling. You mustn't take it like that.
Yanlış anlama.
" I am trembling in this before death and she comforted me.
"Ölümün kapısında titreyerek duruyorum"
"My heart was trembling as I walked into the post office... "... and there you were, lying in box 237.
" Postaneye girerken kalbim küt küt atıyordu ve sen orada, 237 numaralı posta kutusunun içinde duruyordun.
- Oh, you're always trembling.
- Hep titrersin zaten.
- Myra, you're trembling.
- Myra, titriyorsun.
No sign of trembling.
Titreme yok.
But in their depths I see a trembling, quivering flame which you have kindled.
Ama o derinlikte gördüklerim zayıf, titrek bir alev senin tutuşturduğun.
And those others who lie awake trembling and hating us because they are afraid of us.
Ya da bizden korktuğu için tirtir titreyen ve nefret eden diğerleri.
You're trembling.
Ne oldu, Stella? Titriyorsun.
My dear child, you're trembling.
- Hanım kızım titriyorsunuz.
I stood there trembling right on the edge... but I couldn't.
Tam kenarda titreyerek durdum ama yapamadım.
Your hands are trembling, Siegfried.
Ellerin titriyor, Seigfried.
Why are you trembling?
Neden titriyorsun?
You are trembling.
Titriyorsunuz.
A man's faith is trembling in the balance.
İmanı kararsız olan bir adam.
If trembling I inhabit then, protest me the baby of a girl.
Korkar da saklanırsam, bir kızın bebeği de bana!
Ain't you a-trembling while I speak, sir?
Ben konuşurken titremiyor musunuz, efendim?
I saw it in the little signs, like the slight trembling of her fingers
Bunu, parmaklarının hafif şekilde titremesi gibi küçük ayrıntılardan fark ediyordum.
I am trembling inside too.
İçimden de titriyorum?
whether you will unhold the passion of you trembling.
Elinin titremesi yasemin dallarından kayarak bana kadar geliyor.
Careful, you are trembling!
Dikkat et titriyorsun!
Suddenly something seemed to shatter in my breast, and I was seized by a trembling that lasted over an hour.
Bir anda göğsümde bir şeyler kırılır gibi oldu... ve bir saatten fazla süren bir titremeye tutuldum.
Hers was a distress no priest should approach without trembling.
Onunki, hiçbir papazın ürkmeden yaklaşması gereken bir acıydı.
He suddenly began trembling.
Birden titremeye başladı.
Anne, darling, you're trembling.
Sevgilim, titriyorsun.
You're trembling like a butterfly.
Kelebek gibi titriyorsun.
Rice noodles, always timid and trembling.
Pirinç şehriye. Çıtkırıldım ve titrek.
Why, you poor darlings, you're trembling.
Canlarım neden titriyorsunuz?
Mr. Marswell, he's trembling and shaking and getting nauseated.
Bay Marswell, titreyip sarsılıyor.
Condemned, to all those years of loneliness, now trembling in the apprehension of seeing another human.
Onca yıllık yalnızlıktan sonra, şimdi başka insan görünce. korkuyla titriyorum.
One day she appeared trembling in front of me.
Bir gün karşımda titremeye başladı.
For with this awful trembling in my heart I just can't find another thing to say.
Çünkü, kalbimdeki bu korkunç çarpıntı varken... söyleyecek başka bir kelime bulamıyorum.
The girl is trembling.
Kız titriyor.
I start trembling.
Benimle konuşunca kekelemeye başlıyorum.
- You're trembling.
- Titriyorsun.
With that, methought a legion of foul fiends environed me... and howled in mine ears such hideous cries... that with the very noise I trembling waked... and for a season after... could not believe but that I was in hell... such terrible impression made my dream.
Bunun üzerine bir sürü iğrenç iblis üşüştü başıma, kulağımın dibinde ulumaya başladılar. O kadar korkunç çığlıklar atıyorlardı ki haykırışlarından titreyerek uyandım. Uyandıktan sonra da uzun süre gördüğüm rüyanın etkisinden kurtulamadım, hâlâ cehennemde olmadığıma inanamadım.