English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ T ] / Trough

Trough traducir turco

324 traducción paralela
I would have preferred it if you hadn't all rushed to the trough.
Hepiniz birden keşmekeşe katılmasınız iyi olurdu.
The body was placed on a trough and carried for several miles through the thickets.
Ölü, kurşun bir yalak içinde fundalıkların arasından birkaç kilometre taşınıyor.
At a friend's 1 2 Trough St
Bir arkadaşında. 12 Oluk Sokak.
- 1 2 Trough St
- 12 Oluk Sokak'tan.
Like when you took Pierrot down to Trough St That was nice
Pierrot'u Oluk Sokak'a götürerek... Cesurcaydı gerçekten.
On Trough Street?
Oluk Sokak'ta mı?
Regis and Pierrot went down to Trough St
Régis ve Pierrot birlikte Oluk Sokak'a gitmişler.
Ines, go get Pierrot at 1 2 Trough St
Inès, 12 Oluk Sokak'a git ve Pierrot'u bul.
1 2 Trough St
12 Oluk Sokak.
I'll play the show with one foot in the trough.
Oyunu bir ayağım çukurda oynayacağım.
Thirsty, Samson? Let him drink from a trough!
Yalaktan içsin.
That's a horse trough.
At yalağı bu be!
It must be behind the water trough.
Su yalağının arkasında olması lazım.
But our material passes trough other hands and might pass through other lips.
Ancak belgeler elden ele dolaşıyorsa dilden dile de dolaşıyor olabilir.
But that young, trough-fed Mrs. Penmark... she might get kind of Ionesome with that soldier boy of hers gone.
Ama genç ve körpe Bayan Penmark asker kocası gidince kendini yalnız hissedebilir.
When the trough is empty, we fight like beasts.
Boş boğazla, hayvanlar gibi kavga ediyoruz.
- - anybody looking trough a crash like this.
Böyle bir kazadan insan nasıl sağ çıkar.
The poor fellow, the blood rushed out of his face... and I thought he'd keel over in the horse trough.
Zavallı adamın yüzü sapsarı kesildi az daha su yalağına yığılıp kalacak sandım.
I don't want to pick a man out of a horse trough!
Su yalağından erkek çıkarmak istemiyorum!
No, I haven't got Rebecca. Here's the kneading trough.
Hayır, Rebekka bende değil.
He stepped in that puddle by the trough.
Yalağın oradaki su birikintisine girdi.
I let them walk right up and stick my head in the water trough and it was easy for them.
Dosdoğru gelip kafamı suya soktular. Onlar için kolay oldu.
Nobody ever goes to Dufton, they just pass trough it.
Dufton'a kimse gitmez, yanlızca içinden geçerler.
He can drive a coach and (... ) trough that commity anytime he wants.
İstediği zaman komiteyi etkileyebilir.
The old man returned to his cabin, and found his greedy old woman and a broken trough.
İhtiyar, kulübesine geri döndüğünde evde açgözlü karısını ve kırık tahta leğeni bulmuş.
I wallow in her warmth like a pig in a trough.
Yemlikteki bir domuz gibi, onun sıcaklığında yuvarlanıyorum.
Go stick your head in the water trough and sober up for lunch.
Git kafanı su yalağına sok, öğle yemeğine kadar ayıl.
You just can't keep hogs away from the trough, can you?
Domuzları yalaktan uzak tutamıyoruz değil mi?
The pressure is described by this isobaric curve, which is forcing this low trough off to the east.
Basınç burada izobarik eğimle ifade ediliyor, bu da doğuya doğru basınç yapıyor.
Did you take the trough to Mrs. Firic?
Yemliği Bayan Firic'e götürdün mü?
Mrs. Firic, you can be sure that a trough made by me is waterproof.
Bayan Firic, emin olun ki, benim yaptığım yemlik su geçirmezdir.
He grabbed his bottom, ran for the watering trough, sat down in it.
Arkasını tuta tuta yalağa doğru koştu ve içine oturdu.
You could lift this heavy trough with bare hands
Taş yalağı tek kollunla kaldırabiliyorsun
I think, the stagecoach to Fairwood drives trough there.
Daha sonra posta arabası ile Fairwood'a gidersin.
Cut her loose, then get shot in the back or the front... if the Mexican by the trough does it.
İplerini çöz ve arkadan vurul, ya da önden... eğer Meksikalı isabet ettirebilirse.
The doors are made out of a material that doesn't let trough the tiniest noise.
Bu kapı tamamen ses geçirmeyen malzemelerden yapılmıştır.
That's a horse trough.
Bu bir at yalağı.
Folks hereabouts might not like somebody drowning in their livery trough.
Bu civarda insanlar başkalarının yalakta boğulmasından hoşlanmayabilir.
There is always a temptation for a man in my position to regard the nation as his own trough and to eat from one end to the other.
Benim mevkiimdeki biri her an günah işleyebilir. Kendi devletini bir baştan ötekine yemeye çalıştığı bir yemlik gibi görebilir.
As an excuse to do as you please, to eat the trough dry.
Affınıza sığınarak söylüyorum ; bu tüm yemliği yiyip bitirmek demek.
- Behind that water trough out there.
- Şuradaki yalağın arkasında.
Behind that there trough.
Yalağın arkasında.
You all eat like pigs at a trough.
Yemlikteki domuzlar gibi yiyorsunuz.
I want you'cause you got your other foot in whitey's trough!
Seni istiyorum, çünkü sen beyazlarla da iyi anlaşıyorsun.
If you believe that, what's all this about me having a foot in whitey's trough?
Buna inanıyorsan, beyazlar hikayesini uydurup beni niye tutmak istiyorsun?
And on all the other nights we'll just have a big trough of baked beans and garnish it with a couple of dead dogs.
Bence. Diğer günlerde... koca bir yalağa... fırında fasulye atar ve birkaç ölü köpekle süsleriz.
I don't want to talk to you no more... you empty-headed animal food-trough wiper!
Seninle konuşmak istemiyorum..... seni boş kafalı hayvan yalağı sileceği!
Did you know that each cow has its own drinking trough in America?
Amerika'da her ineğin kendi yalağından içtiğini biliyor muydun?
You've no objection to us taking our ease at your trough?
Yalağınızda serinlesek size sorun olur mu efendim?
- Throw it in the trough!
- Yalağın içine dök!
Get that shooter and put it in this water trough.
O tabancayı alıp şu yalağın içine at.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]