Truce traducir turco
1,298 traducción paralela
Crais told Scorpius that if he came here under a flag of truce, he'd be able to convince you all to surrender.
Crais, Scorpius'a ateşkes bayrağı altında buraya geldiğini, hepinizi teslim olmaya ikna edebileceğini söyledi.
I called for a truce, Crichton.
Bir ateşkes yaptım, Crichton.
I know that the two of you caused each other massive amounts of pain over the years, but there's gotta be a way to call a truce.
Yıllar boyunca ikiniz birbirinize, ciddi derecede acı çektirdiniz, ama ateşkes yapmanın bir yolu olmalı.
A truce.
Ateşkes.
Can I offer some sort of truce in exchange for your daughter?
Size kızınızın hayatına karşılık adil bir anlaşma önerebilirmiyim?
All right, truce.
Tamam, barış zamanı.
Hello? Truce?
Ateş kes!
We figured it was time to call a truce.
Şimdi, anlaşma için çağırma zamanı..... geldi, diye düşünmüştük.
Spanish boat approaching under flag of truce.
Yaklaşan İspanyolca teknesi ateşkes bayrağı altında.
By making some type of... truce with yourself, where you're not in constant battle to prove your integrity or self-worth, you know, whatever it is you think nobody gets about you.
Ya da kendinle barış yaparak. Her zaman ne kadar değerli olduğunu... ya da insanların anlamadığını düşündüğün yönlerini... göstermen gerekmez.
But Carlos, this is only a truce.
Fakat Carlos, bu yalnızca bir ateşkes.
I request a truce.
Ateşkes istiyorum.
Grandfather, don't accord a truce.
Büyükbaba, ateşkes yapma.
The truce is granted.
Ateşkesi kabul ediyorum.
Tonio, you know the truce ends today.
Tonio, biliyorsun ateşkes bugün bitiyor.
There's no truce, go avenge the blood!
Ateşkes yok! Kanın öcünü almaya git!
We lived under a permanent truce, and our allies guaranteed our safety.
Müttefiklrimizle sürekli bir ateşkes imzalamıştık güvenliğimiz garantiydi.
This thing flicks back and forth between the attack and the truce
Bu şey saldırıyla ateşkes arasında ileri geri sallanıyor
The Battle of Madizak... you offered a truce when you could have forced victory
Madizak Muharebesinde... gücünle muzaffer olmak yerine mütareke önerdin
All right, all right, truce, truce.
- Ne? - Gıdıklanıyorum.
Or we can come to some kind of truce.
Veya bir ateşkes yapılır.
He said he wasn't gonna kill anybody, that he was there to call a truce.
Kimseyi öldürmeyeceğini, barış yapmak için geldiğini söyledi.
They've declared a truce and now they're going to have a meeting to discuss the establishment of a new order.
Ateşkes ilan ettiler ve şimdi bir görüşme yapacaklar yeni bir düzen kurmak için.
They are offering you a truce.
Size ateşkes teklif ediyorlar.
There's been a truce on this block for three years.
Bu blokta üç yıldan beri bir ateşkes var.
Truce.
Ateşkes.
- Truce.
- Ateşkes.
And thus began an uneasy truce... between Sedgewick Bell and myself.
Ve bu kolay olmayan bir güven baslatti... Sedgewick Bell ve benim aramda.
- A truce.
- Bir ateşkes.
Finland's signed a truce with Russia.
Finliler Ruslarla bir ateşkes imzaladılar.
So what do you say, truce?
Ateşkese ne dersin?
Because if I'm right about Cole, our truce with him is over.
Ben Cole hakkında doğru kalırsam, onunla bizim ateşkes bitti çünkü.
A truce is being explored.
Bir ateşkes araştırması yapılıyor.
A truce won't prevent an invasion.
Bir ateşkes işgali önlemez.
The very existence of this project imperils a truce.
Bu projenin varlığı ateşkesi tehdit ediyor.
The very idea of a truce... imperils every Sebacean.
Ateşkes fikri ise... her Sebasyalıyı tehlikeye atıyor.
You're gonna talk Ullom into letting us aboard under a flag of truce.
Ullom'la konuşup beyaz bayrak çekeceksin ve bizi bordasına alması konusunda ikna edeceksin.
And we take that flag of truce and hit him over the head with it.
Biz de beyaz bayrağı alıp doğrudan doğruya onun kafasına indireceğiz.
Zhaan and Aeryn are out there under a flag of truce.
Zhaan ve Aeryn beyaz bayrak korumasında oradalar.
Somehow they maintained a truce with the Scarrans and the Peacekeepers for five hundred generations.
Bir şekilde beş yüz kuşaktır Skarralılar ve Barış Muhafızları ile ateşkes halindeler.
Months ago we agreed to a truce.
Aylar önce bir ateşkes yaptık.
- That's T-Bonz breaking his truce.
- T-Bonz ateşkesi bozmuş oldu.
- You broke the truce.
- Ateşkesi bozdun.
Well, since you won, how about it? Truce?
Madem sen kazandın, ateşkes imzalayalım mı?
And then she said, "Truce," so I said, "Okay."
Sonra ateşkes demişti, tamam demiştim.
Now, okay, let's just call a truce.
Tamam ateşkes ilan edelim.
Truce, okay?
Barış?
We had a truce!
Barış yapmıştık!
We had a truce!
Bir anlaşma yaptık!
- Stop it! - Okay, truce.
- Tamam sakin.
Right now it's a truce.
Şu anda ateşkes var.