Tumble traducir turco
433 traducción paralela
Gentlemen, your laughter will quickly stop As walls tumble down everywhere The third day will see the town razed to the ground
Baylar, kesilecek gülmeleriniz hızla duvarlar yıkılırken her yerde üçüncü gün şehir yerle bir olduğunda eski bir otel kalacak sadece ayakta.
Give yourself a tumble.
Kendine bir şans tanı.
A month from now, the dames that you wrote wouldn't give you a tumble of mesionette desert island
Tam bir ay sonra yazıştığın bayanlar sana metelik bile vermeyecekler.
Is it alright take my tumble with me?
Armonikamı yanıma alabilir miyim?
It's your last meal, my lad. I'm beginning to tumble.
Bu son yemeğin oğlum, bir şeyler sezmeye başlıyorum.
I won't have another tumble ruin your pretty clothes.
Tekrar düşüp güzel elbiselerini berbat etmene izin veremem.
So ideas just tumble out anyhow.
Öyle ki, fikirler rasgele çıkıveriyor.
"Then we'll see how far we can string'em till they tumble."
"Bakalim onlari ne kadar kizdirabilecegiz."
Now in this mud, horses may slip, and once a bit of ice appears, all their cavalry will tumble with those horseshoes.
Şimdi bu çamur, atları kaydırabilir.. ve biraz buzlanma olduktan sonra, tüm süvariler bu nallarla takla atar!
If my men tumble to it, they'll slit your throats, and mine, too.
Eğer adamlarım ona takıIırsa, gırtlaklarınızı keserler, benimkini de.
You should have seen Brads face when you took that tumble.
Takla attığın zaman Bradin yüzüne bir bakmalısın.
She's a simple girl of the people and won't even give you a tumble.
O halktan basit bir kız ve gene de sana yüz vermiyor.
Hillman taking a tumble.
Hillman virajda savruluyor.
So don't fry your brain and grumble, all it means is "rough n'tumble".
Düşünme boşa, boşa telaş Tek anlamı "kavga dalaş"
The stars tumble down when he looks at me
Yıldızlar donuklaşıyor bana baktığı zaman
It's quite a tumble.
Biraz sarsar.
You got to learn to tumble, my boy.
Yuvarlanmayı mı öğreniyorsun, evlat?
Well, an old lady might climb up a stepladder, she might slip in the bathtub, tumble off a pier.
Şey, yaşlı bir kadın ayaklı bir merdivene çıkabilir, banyo küvetinde ayağı kayabilir, bir iskeleden düşebilir.
I shall tumble down before the mob and foam at the mouth and make them laugh.
Kalabalığın önünde ağzımda köpüklerle düşeceğim ve bana gülecekler.
"The heavens tumble Darling, and I'm -"
"Gökler üstüme devrilir Sevgilim, ve ben..."
Flowers tumble over the wall.
Duvardan çiçekler sarkıyor.
We are your new family... and you must expect the rough-and-tumble that goes with any family life.
Bizler sizin yeni aileniziz ve her ailede olduğu gibi burada da yaşanacak zor günlere hazırlıklı olun.
When you marry your laces will come undone going up the aisle and the man that you marry will tumble over and smash his nose in.
Evlendiğinde kilise yolunda ayakkabı bağın çözülecek ve evleneceğin adam ona takıIıp burnunu kıracak ve sen de evde kalacaksın.
Rémy scowls and says that he's never seen Antonet take a tumble..
Remy, Antonet'in tökezlediğini hiç görmediğini söyledi.
They determined to climb up the huts but the huts made them tumble, and they fell.
Kulübelerin, kümeslerin üzerine çıkmaya çalıştılar ancak kulübeler de kümesler de onları sırtından attı.
Why wouldn't it tumble?
Neden yatmıyor?
The women who'd like to act like her and the men she has given a tumble to.
Onun gibi davranabilmeyi isteyen kadınlar ve ve ona şaşıran erkekler.
Mm-mmm. The Rock of Gibraltar will tumble before Lady Chilton.
Mm-mmm. "The Rock of Gibraltar" Lady Chilton'dan önce tepetaklak edecek.
All we tumble in battle, More not to come back.
"Hepimiz savaşta şehit düşüyoruz. Hiçbir söz bizi hayata getirmiyor."
First, time will tumble, and then the earth.
Önce zaman altüst olacak, sonra da yeryüzü.
We're starting to tumble.
Düşmeye başlıyoruz.
Waiting on the next tumble of the dice I went to Venice Beach... with six pack and hit a jackpot when I spotted this blonde number.
Sarışını gördüğüm an Venedik Kumsalında altı tane bira yuvarlamış halde bekliyordum.
It's time for a tumble with a bundle.
Yatıp, yuvarlanma vakti.
He's gonna take a tumble with one solitary thrust
Tek hamlede tepetakla yere yapışacak
We used to live in this tiny old tumble-down house with great big holes in the roof.
Çatısında kocaman delikler vardı. Ev? Evde yaşadığınız için şanslıymışsınız.
- If on Decepticon turf you happen to tumble, look out, robot,'cause here comes Rumble!
Decepticonlara bulaşırsanız bilin ki cezası olur. Dikkat edin robotlar çünkü geliyor Rumble.
You want a quick tumble, huh?
Hızlı bir yiyişelim diyorsun yani.
It's got a low-grain load so it won't tumble.
Çok ince bir iş. Sapmayacaktır.
The hours are hell, but the cash is starting to tumble in.
Deli gibi çalışıyorum ama şahane kazanmaya başladım.
- # Going a long long way # - # The Rockies may tumble #
Uzun uzun zaman.
- # Gibraltar may tumble # - # In time the Rockies may crumble #
Zamanla katı kalpler çatırdar.
- # Gibraltar may tumble # - # But our love is here to stay #
Cebelitarık sallanır.
I can command the walls of Jerusalem to tumble.
Kudüs'ün surlarına.. "yıkıIın" emrini verebilirim.
Tumble headlong down the grassy hill under the flip-flopping sky.
Paldır küldür çimenli tepeden aşağıya yuvarlacak gözyüzünün altında takla atacaksın.
We can give you a tumble, if that's your taste, and times being what they are.
Sizin için takla atabiliriz, eğer isteğiniz buysa ve şartlar da bunu gerektiriyorsa.
I'm no peabrain chambermaid looking for a tumble in the broom closet.
Ben süpürge dolabında heyecan arayan kuş beyinli bir hizmetçi değilim.
I felt closeness with that rough-and-tumble kid I knew before high school distractions.
Lisede o başka şeylere takılıp uzaklaşana kadar o yaramaz çocukla yakındım.
He won't tumble.
Uyanmayacaktır.
Though the treasure of nature's germens tumble all together, even till destruction sicken ; Answer me!
Ne isterseniz olsun ; yeter ki, cevap verin!
- Yes, and he'll tumble.
- Evet, o anlar.
Decides he wants to tumble.
Kavga etmeye karar vermiş anlaşılan.