Tumbler traducir turco
97 traducción paralela
There's your tumbler, your bowl, sweets in the bowl, some spices...
Bardağın ve kasen burada. Tatlılar kasenin içinde, biraz baharat...
Fancy tumbler.
Hep takla atar.
Bice, turn that tumbler.
Bice, çevir şunu.
The particular tumbler configuration on this key was used on a brand of lock designed principally for lockers.
Özel tetik düzeni yapılandırması, bu anahtarın genellikle çekmece tipi dolapları, kilitlemek için tasarlandığını gösteriyor.
I had them in a tumbler, and I put it on my desk, and nobody was in there but me.
Bardağıma. Onu da masama koydum. İçeride kimse yoktu.
You are a great tumbler.
Siz çok büyük bir hokkabazsınız.
- Like a rock in a tumbler.
- Törpülenmiş gibi.
We need the outlet for our rock tumbler.
Taş bileği için priz gerekiyor.
- What, the rock tumbler or the TV?
- Hangisini, taş bileği mi yoksa TV mi?
Somebody set a tumbler here and didn't use no coaster.
Birisi buraya bir kadeh koymuş ve bardakaltlığı kullanmamış.
This happens to be a reinforced Corinthian steel lock with a high security, double-hinged, pin-tumbler mechanism.
Görüyorsun, bu sıradan bir kilit değil. Bu kuvvetlendirilmiş çelik bir Corinthli kilit olmalı... yüksek bir güvenlik, çift menteşeli, iğne-mandallı mekanizma.
Tumbler number 345, 46 and 47.
Su bardağı 345, 46 ve 47.
I, for one, am a tumbler.
Bak bana, ben bir cambazım.
- Something wrong, Tumbler?
- Bir terslik mi var? - Evet.
- Tumbler!
- Tumbler!
You know, uh, Tumbler over here, he can pretty much drive anything with wheels... and, you know, some things without wheels.
Tumbler tekeri olan her şeyi kullanabilir. Ayrıca tekeri olmayan şeyleri de.
- What about Kip and Tumbler?
- Kip ve Tumbler? - Henüz haber yok.
Tumbler, you and Kip take the last van back to Otto's.
Tumbler, sen ve Kip, son minibüsü Otto'nun yerine götürün.
Anyway, Ms. Havesham grew up to be a lovely young lady, and soon a man came along, which gets me to the cruel part of the story, merely breaking off, Pip, to remark that a dinner napkin should never be placed into the tumbler.
Neyse, Bayan Havesham güzel bir genç kız olmuş ve bir adam çıkagelmiş. Hikayenin ürkütücü kısmına geliyorum. Bu arada Pip, peçete bardağın içine konulmaz.
She turned over and sank with a graceful gliding motion, as would a tumbler pressed over in a bowl of water.
Ters döndü ve sanki üzerine basılan bir hacıyatmaz gibi zarifçe süzülerek battı.
He saus he added two false contact points on the tumbler.
İki tane sahte kontak noktası eklediğini söyledi.
Double-pin tumbler locks on'em.
2 taraftan kitlenmişlerdi.
What's the tumbler grading on that vault?
Üstünden atlamak için ne yapmak gerekir?
All right, I'm having trouble seeing the third tumbler.
Üçüncü mekanizmayı göremiyorum.
I gathered up all of mother's little helpers... and washed them down with a tumbler of martinis.
Annemin o ufak yardımcılarının hepsini topladım ve büyük bir martiniyle birlikte yuvarladım.
Hey, Bart, I fixed my rock tumbler.
Bak, Bart, taş yuvarlayıcımı tamir ettim.
Jointed pin tumbler Engineering perfection.
Mil ile tutturulmuş. Mühendislik harikası.
Well, in a man's life, there's a tumbler too.
Her adamın yaşamında da bu tür bir ses vardır.
The Tumbler?
Tumbler mı?
Only, drink it quick because another of these gentlemen wants the tumbler.
Yalnız biraz hızlı iç, bu baylardan birine bardak lazım olabilir.
I, for one, am a tumbler.
Bir keresinde hacıyatmazdım.
This young man was a talented pupil of my wonderful dancing skills and a genius tumbler.
Bu genç adam yetenekli bir öğrencimdi. Harika dans becerisi ve muhteşem bir taklacı.
Enjoy your rum-tumbler.
Ama sen kal. Romunun tadını çıkar.
I therefore conclude from the evidence gathered that the deceased entered the room with a bunch of flowers. She placed the flowers in the vase by the door. She took the vase in one hand, along with the whiskey tumbler in the other went across the room to the decanter of whiskey let the flowers get too close to her nose.
Bütün kanıtları bir araya toparlayacak olursak, bence mağdur odaya elinde bir demet çiçek ile girmiş, çiçekleri, kapının kenarındaki vazoya koymuş, bir eline viski bardağını, diğerine çiçekleri alarak, çiçekler burnunda, viski şişesine doğru ilerlerken hapşırmış ve ayağı, halının ucuna takılıp yere düşmüş ve kafasını yere çarparak beyin sarsıntısından ölmüştür.
Every morning, my uncle drinks water from the copper tumbler..
Her sabah, amcam suyunu bakır bardaktan içer..
It was a very simple pin-and-tumbler design.
Çok basit bir kilitti.
If I'd said no, I'd be safely tucked in bed with a tumbler of chardonnay and a big bag of barbecue potato chips on my lap.
Eğer hayır deseydim şimdi yatağa uzanmış halde elimde şarap kucağımda acılı patates cipsi ve güven içerisinde olacaktım.
She thinks it's a waste of a perfectly good tumbler.
Gayet güzel bir bardağı ziyan etmek olduğunu düşünüyor.
We'II get you a nice tumbler of gin, eh?
Sana bir bardak cin verelim.
Self-sealing bolts. Magnetic tumbler, some old-school chromo-alloy.
Kendinden mühürlü sürgüler, manyetik tetik düzeni bir çeşit eski tarz krom alaşımı.
Tumbler locks.
Cambaz kilidi.
Rushing around with a tumbler of water for Mrs Gowan, running upstairs to nurse her - in short, behaving like a servant, instead of the lady you're supposed to be.
Bayan Gowan için su bardağı götürmeler, ona bakmak için yukarı koşmalar - kısacası, olman gereken hanımefendi yerine hizmetçi gibi davrandın.
You pick a stone, and you put it in the tumbler to be polished.
Bir taş seç ve parlaması çin bir bardağa koy.
One tumbler at a time.
Her seferinde bir sayı.
I might. Right in the old DVD player. You're gonna sit back, pour a nice, big tumbler of whiskey, then sit down and have yourself a nice, beautiful, long, cleansing cry.
- Eski DVD oynatıcına ve arkana yaslanıp kendine koca bir kadeh viski dolduracaksın ve tek başına güzel ve uzun bir şekilde ağlayıp içini boşaltacaksın.
I'm gonna have a nice, big, tall, cold glass of vodka. Or a nice warm tumbler full of whiskey.
Kocaman, uzun ve soğuk bir kadeh votka veya güzel ve ılık bir bardak viski içeceğim.
Like the Berlin Short Face Tumbler?
Berlin taklacısı gibi mi?
All you need to beat a modern tumbler lock... is a little information and some Stone Age tools.
Modern, dişli kilitleri aşabilmek için tek gereken... şey, biraz bilgi ve taş çağı aletleridir..
All right, this place where you put the keys in, It's called a tumbler.
Pekala, şuradaki anahtarı taktığınız yere mandal denir.
Tumbler messed up.
Tumbler işi batırdı.
Come on, Tumbler.
Tumbler, sen boştasın.