Twinkie traducir turco
225 traducción paralela
Come here, Twinkie. I think I got a fever. Feel.
Baksana Twingle, galiba ateşim var.
Easly, I'll trade you an orange for a Twinkie.
Easly, bir portakalı bir Twinkie'ye değişirim.
You mean you'd rather eat a Twinkie than Marsha?
Twinkie'yi Marsha'ya değişir misin yani?
- Hey, give me a Twinkie, Mike.
- Bana Twinkie ver Mike.
I brought you a Twinkie.
Sana kraker getirdim.
Say this Twinkie depicts the normal amount of psychokinetic energy...
Diyelimki bu çikolata New York'daki normal psiko kinetik enerjinin tümü.
According to this morning's sample, it would be a Twinkie 35 feet long.
Bu sabahki yaptığım ölçümlere göre bu çikolata 7 metre civarında olur.
That's a big Twinkie.
Bu büyük bir çikolata olur.
- Tell him about the Twinkie.
- Ona çikolatadan bahsetsene.
- What about the Twinkie?
- Ne olmuş çikolataya?
You made me go up this big hill and said give me a Twinkie.
Beni o yokuştan çıkardınız ve çikolata vereceğinizi söylediniz.
Choo-choo, Twinkie, attack!
Choo-choo, Twinkie, saldırın!
Choo-choo, Twinkie.
Choo-choo, Twinkie.
It's on Twinkie.
Twinkie'den olsun.
Guy, your fly is open and your Hostess Twinkie is hanging out.
Guy, dükkanların açık ve dükkan sahibin kaldırım süpürüyor.
Would you like your Twinkie now?
Top Kek'ini şimdi ister misin?
I also want to suck your Twinkie!
Top Kek'ini de emmek istiyorum!
Creature stole my Twinkie.
Yaratık kekimi çaldı.
Gimme a Twinkie!
Bana bir kek ver!
Just trying to fire down a 1,000-year-old Twinkie.
1,000 yıllık bir Twinkie'yi deniyordum.
Want a Twinkie, Genghis Khan?
Bir Twinkie ister misin Cengiz Han?
Bob... a twinkie-wiener sandwich... your favorite.
Bob... tütsülenmiş etli sandviç... En sevdiğinden.
Have a Twinkie, snapper-head.
Kek alsana, sinirli çocuk.
Take that Twinkie out of your mouth and grab a pencil.
Şu Twinkie'yi ağzından çıkar da, bir kalem al.
No. Unless you want a Twinkie omelet.
- Tabi Twinkie omlet istemiyorsan.
She's jabbing a fork into the eyes of the little groom that was on top of our wedding Twinkie.
Düğün top kekimizin üzerindeki küçük damadın gözlerini çatalla oymakla meşgul.
Want a Twinkie?
Kek istermisin?
Save you a twinkie.
Kremalı kek ister misin?
He's a mystery wrapped in a Twinkie.
Twinkie içerisine sarmalanmış bir gizem.
You cannot hurt a Twinkie!
Bol yağlı bir kekin canını yakamazsın!
Twinkie. Ding-Dong. Ho-Ho!
- Evet, güce aç olan senin gibi fareler, gerçek sahibi olmayan tahtı isterler.
Yeah, I'm not into that hostess twinkie shit.
- Evet, öyle lay lay işleri sevmiyorum pek.
"Hostess twinkie"?
- "Laylar işler" mi?
I am so sick of your shit, you hostess twinkie motherfucker.
Çıkardığın pislikten yoruldum zaten, seni sikik laylay hollywood götü!
You hostess twinkie motherfucker.
Seni sikik laylay hollywood götü!
This is how I direct twinkie motherfuckers like you!
Al işte senin gibi anası sikilmişleri böyle yönetirim ben.
- Hey, did you get my Twinkie?
- Kremalı kekimi aldın mı?
- My Twinkie. Did you get it?
- Kremalı Kekim aldın mı onu?
- I'm sorry, you wanted a Twinkie?
- Affedersin, bir Kremalı Kek mi istiyorsun?
Honey. How's your Twinkie?
Tatlım, kuşuna bir şey olmadı ya?
- Twinkie?
- Muhteşem!
The Twinkie defence?
Bu da ne? Parlak savunma mı?
Father Hiroshima Twinkie?
Peder Hiroshima Twinkie?
She did attack a vending machine once, when a Twinkie came out of the Oreo chute.
Bir keresinde şekerleme makinesine saldırmıştı. Yanlış ürün verdiği için.
Speaking of whom I hear he's got some 20-year-old twinkie in the city.
Söz ondan açılmışken şehirde 20 yaşında bir fingirdekle takıldığını duydum.
I'm a twinkie!
Ben bir fingirdeğim!
Did you know Richard has a twinkie in the city?
Richard'ın şehirde bir fingirdekle takıldığını biliyor musun?
He's got a twinkie in the city.
Onun şehirde bir fingirdeği var.
I'm the twinkie.
Fingirdek benim.
Yeah, bull Twinkie.
- Sen onu külahıma anlat.
Twinkie omelet.
Twinkie omlet.