Uke traducir turco
18 traducción paralela
Gabe, honey, give me the uke.
Gabe, tatlım, gitarı ver bana.
This fluke thing happened. The temperature dropped so fast that the whole lake froze... in three seconds, just like that!
Ve bir rastlantı sonucu, ısı öyle hızlı düştü ki, tüm göl donuverdi... üç saniye içinde hem de, birdenbire!
P-uke!
İğrenç!
- Did you tune the uke? - Yeah, it's ready.
Ukuleleyi kontrol ettin mi?
♪ every joint's a juke with my red-hot uke ♪
Kandırmaya kalkarsa benim gibisini!
I shred on the uke, it's been told.
Kita diye kısalttım, daha etkili oldu.
Well, I better go and tune my uke.
Gidip kitamı akort etsem iyi olacak.
I'm your instructor, uke Lewis Junior.
Ben eğitmeniniz, Duke Lewis Junior.
uke Lewis is the best junior ivision MMA fighter in the state...
Duke Lewis ülkede gençler klasmanındaki en iyi KDS dövüşçüsü...
Oh, an P.S., I've seen uke's abs all over Stubble.
O, ve bu arada, Duke'un karın kaslarını Kirli Sakal'da görmüştüm.
If there's a lull in the conversation, I'm good to get out the trusty uke, right?
Muhabbet biraz duraklarsa, emniyete almak için ukuleleyi çıkarayım değil mi?
No, you can't uke on a first date.
Hayır, ilk buluşmada ukulele çalamazsın.
You can't uke on any date. Promise me.
Hatta hiçbirinde çalamazsın, söz ver bana.
She always has a uke.
Her zaman yanında zaten.
She's gonna uke.
Ukulele çalacak.
I like to jam out on my uke sometimes to the classics.
Bazen kendi kendime eski klasikleri çalarım.
In yaoi art, the seme, or "top," Is usually dominating In is usually dominating the uke, or "bottom,"
Yaoi sanatında seme, yani aktif olan genellikle ukesini, yani pasif olanı domine eder.
Mike brought a uke.
- Mike ukulele aldı.