Uncommonly traducir turco
72 traducción paralela
Who is that uncommonly handsome girl?
Şuradaki sıradışı güzellikteki kız kim?
Well, from the little I saw of him between the front door and his bedroom, I should say that he was an uncommonly fine specimen.
Şey, ön kapıdan odasına kadar eşlik... ettiğim kadarıyla, diyebilirim ki... şahsına münhasır biri.
That's uncommonly generous of you, Field Marshall.
Bu cömertliğiniz görülmemiş bir şey Mareşal.
You keep your schoolroom uncommonly cold, Mr. Brocklehurst.
Sınıflarınızı çok soğuk tutuyorsunuz Bay Brocklehurst.
He's nothing but an uncommonly shrewd young trickster.
O adam çok uyanık bir düzenbazdan başka bir şey değil.
You've been uncommonly fortunate in deathbed confessions.
ÖIüm döşeğinde yapılan itiraflar gibi huzurlu ve mutlusun değil mi?
- You're uncommonly sure of yourself.
- Kendinizden çok eminsiniz, Binbaşı.
- Uncommonly polite.
- Eşine az rastlanır bir kibarlık.
Uncommonly civil of you, dear lady.
Çok kibarsınız hanımefendi.
We know the man is an uncommonly quick chess player.
Sadece adamın shogide iyi olduğunu biliyoruz.
As I said, the predictions are uncommonly accurate.
Dediğim gibi, tahminleri nadiren doğru çıkar.
I must say, he looks uncommonly happy for someone so deep in debt.
O kadar borcu olan biri için fazla mutlu gözüküyor.
That's uncommonly expensive.
Bu inanılmaz pahallı!
It's uncommonly kind of you.
Çok naziksiniz.
You're uncommonly beautiful.
Olağanüstü güzelsin.
You're uncommonly beautiful, unusually beautiful...
Müthiş güzelsin, alışılmamış derecede güzelsin...
That's uncommonly kind of you.
Senden beklenmeyecek kadar nazik bir söz.
Apart from being uncommonly bright, wonderfully witty generous, occasionally lovable and a genius I can't think of a single thing.
Herkesten zeki, şakacı, cömert, bazen çok şeker ve dahi olması dışında aklıma bir neden gelmiyor.
You're uncommonly abstemious tonight.
Bu gece olağanüstü bir şekilde kendine hakimsin.
Not only is he uncommonly rude, he is also talentless, at least judging by his Brecht production up at the Studio.
Sadece olağanüstü kaba değil, bir de yeteneksiz,... en azından stüdyoda en az eleştirilen o.
* " As I mentioned before, and have grown most uncommonly fat *
"Hiç olmayacak kadar da şişmanladın."
Have you noticed how uncommonly noisy our neighbours are today?
Dikkat ettin mi bugün mahallemiz ne kadar da gürültülü?
~ Hmm. Uncommonly pretty eyes.
Nadir görülen güzel gözlerin var.
Now the grosser part of me... is uncommonly sensible to her absence.
Şimdi büyük bir yanım... nadiren onun yokluğunu hissediyor.
Uncommonly bright!
Olağanüstü aydınlık!
You know, Will, in my time at Bidnold... I have grown uncommonly fond of you.
Biliyorsun, Will, Bidnold'da geçirdiğim süre boyunca... seni çok sevdim.
And I... if I may say so, sir... am uncommonly fond of you.
Ve ben- - eğer söylememe izin varsa, efendim--ben de sizi sevdim.
And yet I was uncommonly fond of it, Pearce.
Ve yine de ona oldukça düşkündüm, Pearce.
Several of them uncommonly pretty.
Bazıları ise olağanüstü güzel.
Yes. Mr Darcy is uncommonly kind to Mr Bingley, and takes a prodigious deal of care of him.
Mr Darcy, Mr Bingley'e karşı olağanüstü kibar ve onunla şaşılacak derecede ilgili.
Well, I have heard that she is uncommonly improved within this last year or two.
Son bir-iki yılda bir hayli düzeldiğini ben de duydum.
The monks were uncommonly charming.
Keşişler olağanüstü hoştu.
I am well. In fact, I am uncommonly well.
İyiyim.Aslında, hiç olmadığım kadar.
- What? The uncommonly warm weather - will it continue?
Sıra dışı sıcak havalar devam edecek mi?
But this batch is uncommonly pure.
En ufak bir kışkırtmada kavgaya başlıyor. Ashley okulda çok kaza geçirir mi?
Now you certainly feel uncommonly twisted.
Şimdi kendini gerçekten iyi hissedebilirsin!
I, too, am feeling uncommonly weary.
Ben de yorgun hissediyorum.
Not only was she a singularly gifted witch she was also an uncommonly kind woman.
Hem çok yetenekli bir cadı hem de gerçekten çok iyi bir insandı.
Really, you are uncommonly good.
Sahiden, aşırı derecede iyisiniz.
You write uncommonly fast, Mr. Darcy.
- Ne kadar hızlı yazıyorsunuz Bay Darcy.
Well, it's been uncommonly cold this month. We've gone through seven bags of rock salt.
Bu ay normalden daha soğuktu.
But to me, on a day like this it is an uncommonly lovely sight.
Fakat bana göre, böyle bir gün..... bu çok olağanüstü bir manzara.
You're looking uncommonly smart today, John.
Bugün olağanüstü şık görünüyorsun, John.
But you are looking uncommonly nicely, I would say.
Fakat oldukça hoş göründüğünüzü söylemeliyim.
No, but you are looking uncommonly...
Hayır, olağanüstü hoş görünüyorsunuz...
You are a most uncommonly persuasive man, Mr. Pardew.
Siz gerçekten olağandışı ikna edici birisiniz, Bay Pardew.
Hagrid, the last thing I wish to be is indelicate but Acromantular venom is uncommonly rare.
Hagrid, istediğim son şey seni incitmektir ama Akromantula zehri son derece nadir bulunur.
Hey, hey. Now that is an uncommonly large person.
Eşine pek rastlanmayacak kadar büyük bir adam.
How does one manage to subdue such an uncommonly large person?
Böyle büyük bir adam nasıl kontrol altına alındı?
You seem uncommonly glad to get rid of us all.
Bizden kurtulduğun için memnun gibisin.
That's not uncommonly short.
Pek de kısa sayılmaz.