Uncomplicated traducir turco
144 traducción paralela
If ever there was a simple, uncomplicated case, it's this one.
Eğer basit, karışık olmayan bir dava varsa, o da budur.
I suppose it's a good thing to be uncomplicated, but it does sound a little dull.
Karmaşık olmamak iyi birşey herhalde, ama kulağa biraz sıkıcı geliyor.
So simple and uncomplicated.
O kadar sade ve açık ki!
Madame de... was a very elegant, distinguished, and celebrated woman, seemingly destined to a delightful, uncomplicated existence.
Madam de... çok zarif, seçkin ve ünlü bir kadındı. Görünüşte hoş ve kolay bir hayat kaderinde varmış.
Known you when you were little and defenceless and uncomplicated.
Küçüklüğünü, savunmasız ve masum olduğun zamanları bilen birinden.
For the first time I can say my life is uncomplicated.
İlk kez hayatımın karmaşıklığından kurtulduğumu söyleyebilirim.
I have my work and an uncomplicated life.
İşim ve karmaşık olmayan bir hayatım var.
"Lonesome, where's that unmodern uncomplicated, unliberated but oh-so-happy one-man woman gone?"
"Ey'Yalnız', şu çağdışı anlaşılması kolay, başına buyruk olmayan ama yine de çok mutlu eşine bağlı kadın nereye kayboldu?"
AT WHICH POINT I SHALL SEE TO IT THAT YOU ARE GIVEN A RAPID AND UNCOMPLICATED, UH, DEPARTURE.
Feragat etmek için cayma hakkınızı kullanırsınız ve bu noktada ben de hızlı ve kolay ayrılışınızı sağlarım.
You're direct, sincere, uncomplicated, the type of woman who brings out the worst in a man - his conscience.
Açık sözlü, samimi, net bir kadınsın, bir erkeğin vicdanını sergilemesini sağlıyorsun.
Before I met you, my life was uncomplicated, peaceful.
Sizi tanımadan önce hayatım karmaşık değildi, huzur içindeydim.
Uncomplicated.
Karmaşık değil.
Everything would be easy and uncomplicated.
Herşey kolay ve basit olurdu.
It was never uncomplicated.
Hiçbir zaman basit olmadı.
I'm an uncomplicated business woman and I'm happily married.
Ben yasadışı işleri olmayan bir iş kadınıyım ve mutlu bir evliliğim var.
So let's stop trying to abuse power over an uncomplicated trainee.
Bu yüzden, suçsuz bir çaylağa zorbalık yapmayı neden bırakmıyorsun?
You're not so uncomplicated, Kim Joo Won.
Sen suçsuz değilsin. Kim Joo Won ssi!
He's so funny, you know? So uncomplicated.
O, çok komik ve çok açık biri.
Childhood should be beautiful I'm rather uncomplicated, no problems, no conflicts I face life with a smile I'd like that to continue l'm a girl who doesn't reconcile dreams with their practical realization
Çocuk olmak çok güzel bir şey. Sorunsuz, olaysız büyüdüm. Yaşam yüzümde bir gülücük bıraktı.
Young men are uncomplicated.
Genç adamların kafaları çok da karışık değildir.
Suicide is wrong, but the interesting thing about it... is how uncomplicated it seems.
İntihar yalnıştır, ama enteresan olan... onun ne kadar basit göründüğüdür.
I have an uncomplicated job.
İşim karışık değil.
What could be better than a short, uncomplicated life? That goes out in a blaze of glory?
Zafer parıltısı ile geçen... kısa, kolay bir hayattan daha iyi ne olabilir?
My grandmother was married... and I thought she had an uncomplicated love life.
Büyükannem evliydi.. .. ve ben basit bir aşk hayatı olduğunu sanırdım.
So uncomplicated, really, you know?
O kadar da karışık bir durum değil, değil mi?
Celibacy is so uncomplicated.
Bekarlık o kadar basit ki.
How simple and uncomplicated the world is down here!
Burada yaşam ne kadar da basit!
Things are so simple and uncomplicated.
Burada herşey çok basit.
He was sweet, handsome, uncomplicated.
Tatlı, yakışıklı, doğaldı.
An uncomplicated man. I'll take that as a compliment.
Komplike olmayan birisi olarak, bunu bir iltifat olarak alıyorum.
love Stanley in a very uncomplicated way.
Onlar Stanley'yi çok sade bir bicimde sever.
Yes, well, they are a very uncomplicated flower.
Evet, hiç karmaşık bir çiçek değil.
She's so sweet and uncomplicated.
Çok şeker ve saf.
He's uncomplicated.
Basit biri.
- We give advice that's objective uncomplicated and not driven by commission.
Schwab'da tarafsız, basit ve komisyondan bağımsız tavsiyeler veririz.
The sweet, uncomplicated satisfaction of the younger woman.
Genç kadınlarla olmanın tatlı, basit tatmini.
And he's big, and boyish and deliciously uncomplicated.
İri, çocuksu ve inanılmaz derecede sorunsuz.
Against his betterjudgment, Michael had recently set out... to have an uncomplicated one-night stand with this woman.
Tüm sağduyusuna rağmen Michael bir kadınla tek gecelik ilişki yaşamıştı.
You know, I was originally looking for something completely uncomplicated.
Aslında, ben karmaşık olmayan ilişki istiyordum.
Yeah, well bring it on, because I could use a little nice, uncomplicated, boring, boy-girl sex masquerading as love. It's fine with me.
Evet, özetlemek gerekirse, ben de basit, küçük, sıkıcı bir kadın-erkek cinselliğini aşkmış gibi yaşayabilirdim.Bana uyardı.
So uncomplicated.
Çok yalın.
Uncomplicated.
Çok basit.
One minute they're nice, uncomplicated guys and the next they're ridiculously rich arseholes who walk out on their families.
Bir dakikalığına iyi ve basit insanlar oluyorlar. Ve sonra inanılmayacak derecede zengin olup, ailelerini terkeden aşağılık insanlara dönüşüyorlar.
That despite everything he's suffered he can still look at life in the most uncomplicated way.
Katlandığı bütün acılara rağmen hayata hala basit bir yönden bakabiliyor.
I didn't plan it. I needed something uncomplicated.
Planlamadım.Karmaşık olmayan bir şeye ihtiyacım vardı.
Someone you met in a normal, you know, uncomplicated...
Normal biriyle tanışmışsındır, anlaşılması güç olmayan biriyle...
You and Calista have always been uncomplicated.
Sen ve Calista hep bir düğüm oldunuz.
Uncomplicated - is that what you mean?
Karışık olmayan... Demek istediğiniz bu mu?
And assuming you're interested, we could have something very nice and very uncomplicated with nothing at stake.
Senin de ilgilendiğini farz edersek, hiçbir yükümlülüğe girmeden... çok hoş ve sorunsuz bir şey yaşayabiliriz.
You're too sane and uncomplicated.
Fazla aklı başındasınız ve karmaşık değilsiniz.
Uncomplicated.
Sade.