Unconditionally traducir turco
229 traducción paralela
Giving a loving glance, and sharing a warm meal together... and all those other shining moments filled with love and laughter... will become your reward for loving someone unconditionally like that.
Birlikte geçirdiğiniz anlar, yediğiniz yemekler onlarla birlikte gülümsemeniz sevginizi korumak için katlandığınız tüm zorlukları telafi edecektir.
You must yield to Him unconditionally.
Ona koşulsuz boyun eğmelisiniz.
The end came in Tunis when the Axis forces were caught... between the British, the Free French... and the Americans under Eisenhower... and surrendered unconditionally.
Geri çekilme Tunus'ta son buldu. Eisenhower komutasındaki Amerikalılar, İngilizler ve Özgür Fransa
Germany has surrendered unconditionally to the Allied Armies.
Almanya, koşulsuz olarak Müttefiklere teslim oldu.
They've accepted all the Allied demands unconditionally.
Müttefiklerin bütün taleplerini koşulsuz kabul ettiler.
You believe unconditionally that true freedom can be found over there?
Orada kayıtsız şartsız, tam bir özgürlüğün bulunabileceğine inanıyor musun?
Not unconditionally.
Kayıtsız şartsız değil.
Unconditionally?
Şartsız olarak mı?
Rest assure that we trust you unconditionally.
Sana bütün kalbimizle inanıyoruz. Tanrı seni korusun.
Till they so damn played out, they surrender to me... unconditionally, on the spot.
İşleri bitene dek, bana teslim olacaklar... kayıtsız şartsız.
I approve it, unconditionally.
Ve ben... Ve ben onaylıyorum kayıtsız şartsız.
When Truman was stops the Europe in 7 of July, to congregate with Stalin and Churchill, it wise person, for intercepted messages, that Japan wanted the end, but one did not surrender unconditionally.
Truman, Stalin ve Churchill'le görüşmek üzere, 7 Temmuz'da yola çıktığında ele geçirilen mesajlardan, Japonların savaşa son vermek istediğini biliyordu. Fakat kayıtsız şartsız değil.
- ( Eisenhower ) The Italian government has surrendered its armed forces unconditionally.
İtalyan hükümeti silahlı kuvvetlerini kayıtsız şartsız teslim etmiştir.
You've been had unconditionally.
Fena kandırıldınız.
We guarantee our dice for unconditionally true play.
Demek Patsy. Zarlarımızı hileye karşı kayıtsız şartsız garantiliyoruz.
Surrendered unconditionally.
Şartsız teslimiyet.
Then you must unconditionally surrender.
O zaman kayıtsız şartsız teslim olmalısınız.
Well, that's what I thought you'd say...'cause you're absolutely, unconditionally, positively the most stubborn person I've known in my life.
Böyle diyeceğini tahmin etmiştim. Çünkü sen hayatımda tanıdığım... kayıtsız şartsız, kesinlikle en inatçı insansın.
You know, Deanna, the first man I loved unconditionally was named Stefan.
Deanna, kayıtsız şartsız sevdiğim ilk adamın adı Stefan'dı.
Daens has to leave unconditionally.
Daens koşulsuz ayrılmak zorunda.
I learned to give love and get love unconditionally.
Karşılıksız sevmek ve sevilmek.
There is a vision of the Orient that I have of slender women in cheongsams and kimonos who die for the love of unwon'thy foreign devils who are born and raised to be perfect women who take whatever punishment we give them and spring back strengthened by love unconditionally.
Doğulu deyince aklıma gelen görüntüde cheongsam ve kimono giyen, değersiz yabancı şeytanların aşkı için ölen, mükemmel kadın olmak için doğan ve yetiştirilen, onlara verdiğimiz her cezayı kabullenip aşkın gücüyle yeniden ayağa kalkan ince kadınlar var.
My heart has been given over to my work, unconditionally.
Kalbimi kayıtsız şartsız mesleğime adadım.
" He is her property unconditionally
Koşulsuz olarak onun malıdır.
She distrusts anything that loves her unconditionally.
Onu karşılıksız seven hiçbir şeye güvenmiyor.
Talax surrendered unconditionally to the Haakonian Order.
Talax, Haakonian egemenliğine karşı, kayıtsız şartsız teslim oldu.
Fort Springfield, we surrender unconditionally!
Springfield Kalesi, kayıtsız şartsız teslim oluyoruz!
Loves me unconditionally.
Koşulsuzca beni seviyor.
I otherwise unconditionally accept as your prerogative, anything you may choose to do with me, whether as punishment for your amusement, or whatever purpose, no matter how painful or humiliating to myself.
Yani, koşulsuz olarak senin yetkindedir ki, bana istediğini yapabilirsin, cezalandırma amaçlı ya da eğlence için, ne amaçla olursa olsun her ne kadar acılı ve de aşağılayıcı olursa olsun.
Unconditionally.
Kayıtsız şartsız.
Do human parents not love their children unconditionally?
İnsan ana-babalar çocuklarını koşulsuzca sevmez mi?
I mean, you guys are the ones who have supported and consoled and understood, unconditionally.
Yani, siz çocuklar kayıtsız şartsız yardım ettiniz ve destek oldunuz ve anlayış gösterdiniz.
Friends support one another unconditionally.
Arkadaşlar kayıtsız şartsız birbirini kollar.
"The Japanese forces have surrendered unconditionally, and the war is over."
Japon askerleri kesin olarak teslim oldular. Ve savaş bitti.
Unconditionally. That goes without saying.
Bunu söylememe gerek yok.
That's why I've hired her. Even with a gun to her head she still gives me unconditionally rave reviews.
Kafasına silah da dayasam yine de bana gerçek eleştirilerini söyler.
I abandon Castile unconditionally.
Kastilya'yı hiçbir şart koşmadan bırakacağım.
All prisoners were unconditionally pardoned and released although police departments kept watch on many of them for years.
Tüm suçlular kayıtsızca affedildi ve serbest bırakıldı ama polis departmanı onları yıllarca takibe aldı.
We don't question a parent's ability to love two children unconditionally.
- Olmalı mı peki? Anne babaların, çocuklarını derin ve karşılıksız sevmeleri sorgulanmıyor.
In 1990, president Carlos announced Absolve those slaughterers unconditionally
1990'da başbakan Carlos Menem bu cinayetlerden sorumlu olanları tamamen affetti.
congressional prime minister unconditionally In the name of sovereign Jesus I consult with you You won't ignore
Bakanlar Kurulu Başkanlığı " Basit bir şekilde, koşulsuz İsa'nın yüce adına size sesleniyorum, ki muhtemelen siz bunu bilmiyorsunuz.
Then all you know... is that you love... this person-to-be... unconditionally.
Sonra anlıyorsun ki bu doğacak insanı karşılık gözetmeksizin seviyorsun.
But we could all do better... to love and support each other unconditionally.
Ama birbirimizi... karşılıksız olarak daha fazla sevip, desteklemeliyiz.
Berlin must surrender unconditionally.
* Berlin kayıtsız şartsız teslim olmalı.
Japan surrendered unconditionally because of the atomic bomb
Atom bombasından sonra Japonya Kayıtsız-şartsız teslim oldu
Unconditionally
Kayıtsız şartsız...
With one more clause - we get half your income from the casinos then - unconditionally.
İyi günler, Bayan Manville. Yardımcı olabilir miyim?
Release chairman Aldo Mok unconditionally
Başkan Aldo Moro'yu serbest bırakın.
unconditionally
Basit bir şekilde, koşulsuz. " L'Unità
Can handle freely and unconditionally
Olasılık ama hiçbir koşul yok.
If we set him free unconditionally, we are in vain
Onu koşulsuz serbest bırakmak kendi canımıza okumak demek!