Undeniable traducir turco
269 traducción paralela
The Home Office can't grant a third stay unless. there's some overwhelming new evidence, or an undeniable doubt.
İçişleri Bakanlığı, apaçık bir delil olmadan infazı üçüncü kez erteleyemez.
It is an undeniable fact that in this day and age when we are about to send rockets to the moon we conceive pretty much as we did in the Stone Age.
Ay'a roket göndermek üzere olduğumuz şu gün ve şu çağda inkâr edilemez bir gerçek var ki o da Taş Devri'ndeki gibi kürtaj yaptığımızdır.
Now we have undeniable proof that you've defamed the Shogunate!
Şogunate'ye hakaret edersin ha! Şimdi inkar edemeyeceğin bir kanıtımız var!
I asked for the undeniable proof of her love.
Aşkı için kesin kanıtlar istemiştim.
"I want the undeniable proof of your love!"
Aşkın için kesin kanıtlar istiyorum!
It's an undeniable fact that- -
Şurası kuşkusuz ki...
His facts are undeniable.
Ortaya koyduğu gerçekler inkar edilemez.
Well, I ask you what is it worth when we have undeniable proof yes, incontrovertible evidence that hell exists?
Sorarım size, elimizde cehennemin var olduğuna dair inkar edilemez kanıtlar evet, apaçık deliller varken tüm bunlara değer mi?
I believe these letters are the most undeniable evidence that His Majesty the King is not in possession of his mental faculties.
Benim görüşüme göre bu mektuplar, majestelerinin aklen yetersizliğinin en sağlam kanıtları.
nature is too strong... and undeniable.
Yalnızca tabiatın sesi dinlenmelidir.
And in baseball, another record was set when Reggie Jackson hit two consecutive Grand Slam home runs in one inning to aid in the 16 to one undeniable slaughter of his former team mates.
Beyzbolda Reggie Jackson ilk kez bir iç koşuda 2 homerun elde ederek, eski klub arkadaşlarına 16 : 1'lik paketi elde ettirdi.
These are matters of undeniable fact.
Bunlar... reddedilemez somut gerçeklerdir.
The facts are undeniable.
İnkar edilemeyecek gerçekler var.
I like you, but it is undeniable that you are robbing me.
Bu göreceğin çok hoşuna gidecek. Nedense buna pişman olacağımı hissediyorum.
Old Gloria's got one undeniable goddamn record, Pop.
İhtiyar Gloria'nın inkar edilemez bir kaydı var baba.
Despite his undeniable intellect, Captain von Bayerling here believes that the intelligence service should limit itself to collect information on troop movements, or the rate of fire of some little machine gun.
Yadsınamaz aklına karşın, Yüzbaşı von Bayerling birliklerin hareketleri ve bazı küçük makinalı silahların ateşleme hızı ile ilgili bilgi toplama konusunda gizli servisin kendisini sınırlandırması gerektiğine inanıyor.
The facts are undeniable.
Gerçekler inkar edilemez.
A trifle simple, perhaps, but her appeal is undeniable. I know.
Oldukça basit bir benzetme oldu ama cazibesi inkâr edilemez.
WELL, YOU DID BUY IT, AND THAT'S THE UNDENIABLE FACT.
Ama aldın, ve bu su götürmez bir gerçek.
Between the two of them they smashed the darkness with an undeniable light.
İkisinin arasında karanlığı karşı koyulamaz bir ışıkla yok ettiler.
- Undeniable.
- İnkar edilemez.
Oh, you and I had an undeniable fun, Shelly, but, uh, you can't, you can't compare Rollerblading... to crouching in a duck blind... with a shotgun next to your cheek.
Beraber çok eğlendiğimiz su götürmez bir gerçek. Ama paten kaymakla av tüfeğini yanağına yaslayıp avcı siperinde çömelmek kıyas kabul etmez.
You have an undeniable magic about you that inspires a plan.
Karşı konulmaz bir caziben var beni plan yapmaya iten.
"The undeniable reason for their decline was then " due to a kind of racial blood poisoning.
"Güçten düşüşün reddedilemez sebebi ırk kanının zehirlenmesinden kaynaklanıyordu."
And I am still faced with an undeniable truth :
Hala inkar edilemez bir gerçekle karşı karşıyayım.
As day follows night, Charles, one truth is undeniable :
Günün geceyi takip etmesi gibi, Charles, bir gerçek yadsınamaz :
Reinstatement of the X-Files must be undeniable.
Gizli Dosyaların yeri, inkar edilemez olmalı.
Your essay has undeniable merits, but it exceeds your assignment's limits.
Senin raporun inkar edilemez değerde. Fakat ödevinin sınırlarını aşıyor.
Because it would be a great pity... if a Czech man denied... his Russian wife her unde- - undeni- undeniable right.
Çünkü bir Çek erkeği Rus karısını inkâr edilemez hakkı yüzünden reddederse çok - Çok yaz - - Çok yazık olur.
The images are undeniable.
Görüntüler inkar edilemez.
The sacred law of succession- - undeniable and irreversible.
Kutsal veraset kanunu- - inkar edilemez ve geri çevrilemez.
No, the genetic markers we share with this being are undeniable.
Hayır, bu varlık ile genetik işaretler paylaştığımız yok sayılamaz.
And they won't admit it until... someone confronts them with irrefutable, undeniable proof. No, that would be un-American.
Hayır, bu Anti-Amerikan olurdu.
The military connection to the conspiracy we had pierced was now undeniable.
Sırrını çözdüğümüz komplonun orduyla olan bağlantısı inkar edilemez.
I had with the discovery of this unidentified microorganism what could amount to forensic evidence- - hard and undeniable genetic evidence of a connection between the conspirators and the cancer which has now metastasized in my bloodstream.
Komplocular ve kanımda yayılan bu kanser ile arasındaki bağlantının inkâr edilemez ve somut kanıtı.
What I have here is proof undeniable that the men who gave me this disease were also behind the hoax- - a plot designed to lead to Agent Mulder's demise and to my own, planned and executed by someone in this room.
Elimde olan kanıt inkâr edilemez. Ki bana bu hastalığı veren adamlar, aynı zamanda bu oyunun arkasındaki adamlar. Ajan Mulder'ı ve beni de ölüme götürmek için hazırlanmış bir entrika bu odadaki bir kişi tarafından planlandı ve uygulandı.
Undeniable proof that the Mexican Staring Frog of Southern SriLanka exists.
Güney Sri Lanka'nın Meksika bakışlı kurbağasının varolduğunun tartışmasız kanıtı.
We have to face the undeniable fact that no matter how much you may be like a human being you are not part of the human gene pool.
Bazı gerçekleri gözardı edemeyiz. Her ne kadar bir insana benzeseniz de... insan genlerine sahip değilsiniz.
But the undeniable truth for us is, we can do better by this child, and we should.
Olabileceğinden eminim. Ama inkar edemeyeceğimiz bir gerçek var. Bu çocuk için daha iyisini yapabiliriz ve yapmalıyız.
The undeniable truth is that Mr. McCabe doesn't know the woman sitting over there. I do.
İnkâr edilemeyecek bir gerçek, Bay McCabe'in orada oturan kadını tanımadığı.
Yes, followed by an admission of undeniable guilt.
Evet. Ayrıca suçunu hiç inkar etmeden kabul etmeni istiyorum.
Either to be a source of undeniable good or undeniable evil.
- Evet. Kesin iyi ile kesin kötü arasında bir kaynak gerek.
His logic is undeniable, Captain.
Mantığı inkar edilemez, Kaptan.
I watched this rubbing take its undeniable hold on you... saw you succumb to its spiraling effect.
Bu kabartmanın seni ele geçirmesini izledim seni saran etkisine yenildiğini gördüm.
The prosecution will give you undeniable proofs of these incredible events.
İddia makamı sizlere, bu inanılmaz suçlarla ilgili, inkar edilemez kanıtlar sunacaktır.
[Hanks] What the cameramen found behind these gates was beyond their imagining, but the inhumanity they recorded is literally undeniable.
Kameramanlar hayallerinin ötesinde şeyler buldu ama kaydettikleri insandışılık inkar edilemez.
They're plenty aggressive and tough, but they're also capable of undeniable tenderness.
Çok agresif ve zordurlar, ama aynı zamanda inkar edilemeyecek derecede şefkat dolu olabilirler.
What about the undeniable romantic implications?
İnkar edilemez romantik imalar ne olacak? Bir de Pacey var.
But the thing is these feelings are strong... dangerous, undeniable.
Ama sorun şu ki bu hisler güçlü... Tehlikeli ve inkar edilemez.
That's... That's undeniable proof.
Bu inkar edilmeyecek bir kanıt.
It's undeniable.
İtiraz edilemez.