Undiscovered traducir turco
183 traducción paralela
Bandrika is one of Europe's undiscovered corners.
Bandrika Avrupa'nın keşfedilmemiş bir köşesidir.
The undiscovered country... from whose bourn no traveler returns... puzzles the will... and makes us rather bear those ills we have... than fly to others that we know not of?
Ve ürkütmese yüreğini, o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya. Çektiklerine razı etmese insanları, korkutarak bilmediği belalara bulaşmakla.
A rich and as yet untapped vein... embracing thousands of undiscovered readers.
Zengin ve hiç denenmemiş... binlerce okuyucuyu saracak bir alan.
Who would fardels bear, to grunt and sweat under a weary life, but that the dread of something after death, the undiscovered country from whose bourn no traveller returns,
Kim ister bütün bunlara katlanmak, bezdirici bir yaşamın ağırlığı altında ölümden sonraki şeyden korkmasa, o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya, ürkütmese yüreğini?
"that undiscovered country " from whose bourn no traveler returns
O muamma ülke sınırından hiç kimsenin dönmediği.
Psychiatry is an effort to probe into the dark, undiscovered world of the mind.
Psikiyatri, zihnin karanlık, keşfedilmemiş dünyasını incelemeye çalışır.
An evil old house, the kind some people call haunted... is like an undiscovered country waiting to be explored.
Kimilerinin "perili" dediği türden meşum, eski bir ev... adımlanmayı bekleyen keşfedilmemiş topraklar gibidir.
... and went to an undiscovered area with enormous treasures.
Bu çalışma şekliyle, o toprakları ve altındaki muhteşem zenginliği keşfetti.
Start with The Undiscovered Self.
"Keşfedilmemiş Kişilik" ten başla.
" As an undiscovered tomb
" Sanki mezar örerim çevremde
Their two bodies now moving as one roll like turbulent breakers crashing on an undiscovered shore.
Birlikte hareket eden gövdeleri kıyıya vuran dalgalar gibi yuvarlanmakta.
As undiscovered da Vincis, they would be priceless.
Keşfedilmemiş da Vinci'ler paha biçilmez olurdu.
This little-known icelandic saga Written by an unknown hand in the late 13th century Has remained undiscovered until today.
Bölüm 13. yüzyıl sonunda, bilinmeyen biri tarafından kaleme alınmış az bilinen bu İzlanda destanı bugüne dek keşfedilmemişti.
Many undiscovered talents.
Bir çok keşfedilmemiş yetenekler barındırır
Many undiscovered talents.
Bir çok keşfedilmemiş yetenek kayar hayattan
Its moon, Charon, remained undiscovered until 1978.
Uydusu Charon ise 1978'e kadar kesfedilmeyi bekledi.
If Faraday succeeded, he would be putting an infinitely large, invisible, and as-yet-undiscovered army of electrons at the command of human whim.
Başarılı olması halinde, sonsuz büyüklükte, görünmez ve henüz keşfedilmemiş bir elektronlar ordusunu insanlığın ellerine bırakabilecekti.
To know the ideal woman The woman of your dreams That undiscovered lady
Oraya ideal kadınla, hep hayal ettiğiniz, gizemli kadınla tanışmaya gidiyorlar!
Maybe I die undiscovered, and my ghost gets the Grammy.
Belki keşfedilmeden ölürüm, hayaletim Grammy alır.
70 years ago, the kings of Spain and Portugal signed a treaty, dividing the ownership of the New World, the undiscovered world, between them.
70 yıl önce, İspanya ve Portekiz kralları bir antlaşma imzaladılar, bilinmeyen dünyanın, Yeni Dünya'nın mülkiyetini aralarında paylaştılar.
The Liu family is full of undiscovered talents
Liu ailesi süprizlerle doluymuş!
Who would fardels bear... to grunt and sweat under a weary life... but that the dread of something after death... the undiscovered country... from whose bourn no traveler returns... puzzles the will... and makes us rather bear those ills we have... than fly to others that we know not of?
Kim katlanırdı... bu yorgun yaşamın yükü altında homurdanıp terlemeye... Ölümden sonraki bir şeyin korkusu olmasaydı. Sınırlarını bir gecenin bir daha dönmediği...
Your father called the future the undiscovered country.
Babanız geleceği "keşfedilmemiş diyar" olarak tanımlamıştı.
They will continue the voyages we have begun, and journey to all the undiscovered countries, boldly going where no man... Where no one has gone before.
Bizim başlattığımız serüvenleri ve tüm keşfedilmemiş diyarları ziyaret etmeyi hiçbir insanın, hiç kimsenin gitmediği yerlere cesurca gitmeyi onlar sürdürecekler.
Robert, to these men, the truth is but a lie undiscovered.
Robert, bu adamlar için doğru, ortaya çıkmamış yalanlardır.
Who would fardels bear to grunt and sweat under a weary life but that the dread of something after death the undiscovered country from whose bourn no traveler returns puzzles the will and makes us rather bear those ills we have than fly to others that we know not of?
Kim ister bütün bunlara katlanmak bezdirici bir yaşamın ağırlığı altında ölümden sonraki şeyden korkmasa o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya ürkütmese yüreğini? İrademizi sarsmasaydı. Bilmediğimiz belalara atılmaktansa çektiklerine razı etmese insanı?
The body lay undiscovered for more than a week.
Cesedi bulunduğunda, öleli bir haftadan fazla olmuştu.
But before I do, I wanted to ask you... just how marginal the undiscovered voice of American poetry should be?
Amerikan şiiri'nin kıyıda köşede kalmış, keşfedilmemiş sesi nasıl olmalı?
Others may remain, undiscovered.
Diğerleri keşfedilmeyi bekliyor olabilir.
"monstrous and wonderful are the peoples of undiscovered lands."
"keşfedilmemiş ülkelerin insanları, korkunç ve harikadır."
Her body lay there undiscovered for a month.
Cesedi bir ay boyunca bulunamadan beklemişti.
A talent... an undiscovered treasure... an act of wonder, ladies and gentlemen.
Bir yetenek... keşfedilmemiş bir hazine... mucizevi bir performans, bayanlar ve baylar.
The Creature remains undiscovered.
Yaratık hala yerinde.
Something that had been there, undiscovered, for ages.
Asırlardır keşfedilmemiş, dipte bekleyen bir şey.
His maps were much like our own, save for one all-important exception the undiscovered continent of America was entirely absent.
Haritaları aynı bizimkiler gibiydi, en önemlisini istisna saymazsak... keşfedilmemiş Amerika kıtası tamamıyla namevcuttu.
- Who would fardels bear, to grunt and sweat underweary life, but that the threat... ofsomething after death, the undiscovered country... from whose bourn and no traveller returns, puzzles the will, and makes us rather bear those ills we have... than fly to others that we know not of?
Korkusuz ayılara yaşamı boyunca inleyip terleyerek dayanan kimdir? Kimsenin dönmediği keşfedilmemiş ülkeden gelen gizem bizi bu kaba hale getirdi. Peki onların olduğu yere mi kanatlanacağız?
Nearly two million species from Beetles to Blue Whales, have been classified, but there could be ten times that many, still undiscovered.
Kınkanatlı böcekten mavi balinaya kadar iki milyon farklı tür sınıflandırılmış durumda, fakat hâlâ keşfedilmeyi bekleyen bundan on kat fazla tür olabilir.
You put on this act... disaffected, obnoxious... talented, but undiscovered.
Hele şu soğuk, tiksindirici, yetenekli fakat keşfedilmemiş tavrın yok mu.
No wonder there have been certain misunderstandings, when my poetry, my own language, has lain undiscovered within me!
Bi yanlış anlama için endişelenmey gerek yok, - - Ne zamandır şiirim, kendi dilim, içimde bir sırdı!
The theme is undiscovered contents.
Tema keşfedilmemiş içerik.
It's in the Rockies, but totally undiscovered, laidback and beautiful.
Rockyler'de, henüz keşfedilmemiş, ve çok güzel bir yer.
A new undiscovered species.
Yeni ve keşfedilmemiş bir kelebek.
lay before me all undiscovered. " And yet, 250 years later, Albert Einstein, who was |
Newtonun gerçek halefi, yaptığı çalışmalarla bu büyük okyanusun yani doğanın tüm kanunlarının bir avuç matematiksel denklemle denklemle ifade edilebildiği birkaç temel fikre indirgenebileceğini göstermiştir.
I am Lars... and I am an undiscovered genius.
Ben Lars... ve ben keşfedilmemiş bir dahiyim.
A struggling undiscovered artist!
Mucadele veren kesfedilmemis bir sanatci!
Just undiscovered science from an American named Thomas Edison
Thomas Edison isimli bir Amerikalı'nın pek bilinmeyen bir buluşu.
A cryptozoologist is a person... who studies undiscovered animals...
Bir kriptozoolog keşfedilmemiş... hayvanlar üzerinde çalışan bir kimsedir...
Everything on the planet, everything in the solar system, everything everything everything everything everything everything that exists - - past, present and future, in all discovered and undiscovered dimensions.
Gezegen üzerindeki herşey, güneş sistem içerisindeki herşey. herşey herşey herşey herşey herşey herşey - var olan, var olmuş. ve var olacak, tüm keşfedilmiş ya da keşfedilmemiş boyutlar
All the things left undiscovered
Keşfedilmemiş şeyler
It's called Undiscovered.
Keşfedilmemiş.
Well, let me help you. I'm completely undiscovered and cheap.
O zaman sana yardım edeyim.