Uneventful traducir turco
192 traducción paralela
A respectable girl wants to live a safe life. Protected, uneventful.
Saygıdeğer bir kız kazasız belasız güvenli bir hayat ister
Uneventful and, I am sick, chills.
Sakin ve, Hastayım ve panik içinde...
For some, uneventful.
Bazıları için olaysız bitti.
I mean, speaking for myself, I got out of school, got married... and then nearly 20 years went by, dull, uneventful years.
Kendi adıma konuşacak olursam okulu bitirdim, evlendim... yaklaşık 20 sıkıcı ve hareketsiz yıl geçti.
This morning has not been uneventful.
Bu sabah olaysız geçmedi.
They can't have been uneventful for you.
Senin için olaysız geçmiş olabilir.
After an uneventful night, in which the other girls I met only acted as foils to Haydée, prompted by insomnia and the lateness of the hour,
Hadisesiz bir geceden sonra tanıştığım bütün kızları Haydee ile karşılaştırır oldum.
The evening was uneventful, and when the moment came, we all played our parts with great care.
Akşam olaysız geçti. O an geldiğinde hepimiz dikkatlice üzerimize düşen rolleri oynadık.
It's been a pretty uneventful drive so far.
Şu ana kadar oldukça olaysız bir yolculuk oldu.
Seemingly, an uneventful life.
- Normal bir hayat gibi görünüyor.
That's a rather uneventful example of black magic.
Bu oldukça basit bir kara büyü örneği.
My life has been pretty uneventful.
Hayatım bugüne kadar hep sıradandı.
Yes, the trip was, as usual, uneventful.
Evet, herzamanki gibi sorunsuz bir geziydi.
Life around here will certainly be uneventful when she's gone.
Syb gittiği zaman, buralarda hayat çok tekdüze olacak.
Trip uneventful, aside roadblock incident, detailed page 12. "
Yolculukta bir olay olmadı. Yolun kapatılması olayı. Ayrıntılar 12. sayfada.
His mother had an uneventful pregnancy, didn't ingest any chemical substance or tetratogens.
Hamilelik gayet normal geçti, annesi ilaç veya hormon almadı.
Rather uneventful.
Oldukça sakindi.
It was a relatively uneventful day as eyewitnesses to that tragic night at Ayers Rock gave evidence.
Ayers Kayası'ndaki o trajik gecenin görgü tanıklarının verdiği ifadeye göre o gün oldukça sakin bir gündü.
Despite our proximity to the Romulans, the mission has been quiet and uneventful.
Romulan bölgesine olan yakınlığımıza rağmen görev oldukça sessiz ve olaysız geçiyor.
I hope your journey on the Merrimack is uneventful.
Umarım Merrimack'taki seyahatiniz olaysız geçer.
I expect our journey past the Ngame Nebula to be uneventful and am personally using the time to fulfill a promise to a colleague.
Ngame Nebula'sındaki yolculuğumuz olaysız geçecek gibi. Ben de bu zamanı bir iş arkadaşıma verdiğim sözü tutmak için kullanacağım.
But my days are so uneventful, they're almost humdrum.
Günlerim son derece sıkıcı geçiyor.
Fairly uneventful, huh?
Ölü gibi ortalık.
Well, sir, it has been an uneventful week in Badger Falls... where the women are robust, the men are pink-cheeked... and the children are pink-cheeked and robust.
Evet, efendim, Badger Şelalelerinde olaysız bir hafta oldu kadınlar muktedir, erkekler pembe yanaklıydı çocuklar ise hem pembe yanaklı hem de muktedir idiler.
I missed you during my uneventful absence.
Olaysız yokluğum sırasında sizleri özledim.
In fact, except for the computer problems, it has been an uneventful day.
Aslında bilgisayarlarda bu sıkıntı yaşanmamış olsaydı, sıradan bir gün olacaktı.
And most of the time I work in a glass jar and lead a very uneventful life.
Zamanımın çoğunu cam bir odanın içinde çalışarak, sakince geçiririm.
Our reunions are pretty uneventful.
Bizim toplanmalarımız olaysızdır.
Might I say how your telephonic confabulation brightens up and cheers our otherwise dull and uneventful day?
Telefonla aramanızın, kasvetli ve vukuatsız günümüzü nasıl aydınlatıp şenlendirdiğini ifade edebilir miyim?
Kind of sequestered and uneventful.
Olaysız bir münzevi hayatı.
The past couple of weeks have been uneventful, but we've made excellent progress on the new Astrometrics Lab.
Olaysız iki hafta geçirdik ama bu arada yeni Astrometrik Labaratuarda, mükemmel ilerlemeler sağladık.
I think the word is uneventful.
Sanırım durgun diyebiliriz.
That's right. But then again, my life is far from uneventful here in the Delta Quadrant.
Ama tekrar, hayatım burada, Delta Çeyreğinde olaysız bir durumdan çok uzak.
My life as a postman in the mountains began on an uneventful morning.
Dağlarda bir postacı olarak sürecek yaşamım,... sakin, sıradan bir günün sabahında başlamıştı.
- Uneventful.
- Olaysız.
I've got ninety five miles of Interstate before I have to decide whether I head east or south but those ninety five miles won't be uneventful.
Eyaletler arası yolda 95 millik yolum var. ... önce güneyemi, doğuyamı gideceğime karar vermeliyim ama doksanbeş millik yol olaysız geçmiyecek.
Patrol's been totally uneventful.
Devriye olaysız geçti.
As for me, I'm looking forward to a long, uneventful shift in Sick Bay.
Bana gelince, revirdeki sakin hayatıma dönmeyi dört gözle bekliyorum.
" After an uneventful journey of some seven weeks,
Yedi haftanın ardından sorunsuz bir şekilde
Completely uneventful.
Tamamen olaysız.
Completely. Uneventful.
Tamamen olaysız.
Uneventful.
Sorunsuz.
It was a lovely, uneventful Saturday morning.
Sakin, sevimli bir cumartesi sabahıydı.
Uneventful.
- Olaysız.
- Uneventful.
Yolculuğun nasıldı?
- So, uneventful. - Pretty much.
Ayrıca bir çocuğu, Paris'in hahamı dövmeyeceği konusunda ikna ettim.
Just another uneventful day in Syracuse.
Siraküza'da olaysız bir gün daha.
No, it was pretty uneventful.
Oldukça sakin geçti.
It was uneventful, you know.
Olaysızdı.
Uneventful.
Olaysız.
Uneventful childhood.
Olaysız bir çocukluk.