Unlike traducir turco
4,763 traducción paralela
It's an intimate experience unlike the subway murders.
Metrodakilerin aksine tamamen tecrübeliydiler.
Yeah, and it's unlike the rest of the fort.
Kalenin geri kalanı gibi değil.
Unlike you, I don't peddle my goods for whoever can pay the highest retainer.
Senin aksine, mallarımı en fazla para verene satmam ben.
Not unlike what's packed inside the drywall of my store.
Dükkânımın alçı paneline döşeli bomba gibi değil.
Your wit hasn't developed, unlike your biceps.
Pazularının aksine mizah duygun hiç gelişmemiş.
For the record, I, unlike you, am not afraid of your wife.
Bil diye söylüyorum senin aksine ben eşinden korkmuyorum.
But unlike Deeks, my page doesn't need to be sanitized.
Ama Deeks'in aksine benim sayfamın temizlenmesine gerek yok.
Batman, unlike bruce, belongs to the darkness.
Batman, Bruce'un aksine karanlığa aittir.
But, unlike Kryger, we're missing the security camera footage for the 13 hours that followed.
Ama Kryger'ın aksine, elimizde 13 saatlik kayıp bir güvenlik görüntüsü var.
Then I'll earn her forgiveness in time because unlike you, Caroline, I'm willing to do whatever it takes for the people I love.
Öyleyse zamanla onun affını kazanırım, çünkü senin aksine Caroline ben sevdiğim kişiler için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım.
Unlike your previous guest, we have a very clear take on this.
Biraz önceki konuğunuzun aksine bu konudaki fikrimiz çok net.
Unlike you, he actually cares about his son,
Senin aksine o çocuğunu gerçekten seviyordu.
It's not unlike a living hell, which I find rather fitting given your treachery.
Cehennemde yaşamak gibi olacak. Ki yaptığın ihaneti düşününce bunu hak ediyorsun.
A white oak stake, my own special version, and, unlike my father's, this one cannot be destroyed.
Ak meşe ağacından yapılmış bir kazık. Kendi özel versiyonum. Babamınkinden farklı olarak bu kazık yanıp kül olmuyor.
Well... unlike you, brother... I have no taste for fratricide.
Senin aksine, kardeş katline ilgi duymuyorum kardeşim.
Unlike the darkness you've been living with.
Artık eskisi gibi karanlıkta değilsin.
Well, it's unlike you to show such interest in politics, Walter.
Politikaya ilgi göstermen pek sana göre değildir Walter.
Unlike me, who truly cared about Chatswin's youth.
Gerçekten Chatswin'in gençlerini düşünen benim aksime.
She was the anti-Dalia, unlike...
O, Anti-Dalia'ydı. Ötekilerin aksine.
Mother nature always provides, unlike my birth mother, who provided very little.
Bana çok az şey veren biyolojik annemin aksine.
Sadly, unlike most fairy tales, this one turned into a lot of sex in the back of a bar.
Ne yazık ki, pek çok peri masalının tersine bu, barın arka odasında pek çok sevişmeye dönüştü.
Unlike my apartment, which is Ron's.
Dairemin aksine, o Ron'un.
It is, unlike all those "missing cat" fliers you printed last week.
Geçen hafta yazdırdığın "kayıp kedi" ilanlarının aksine, bunlar alakalı.
Unlike someone who shall remain nameless, we waited for you.
İsimsiz kalan birinin aksine, biz seni bekledik.
The five horsemen are coming, and they will bring death and destruction unlike...
Beş atlı geliyor ölüm ve yıkım getirecekler...
Unlike a clingstone, the pit of a freestone separates more freely from the flesh, making it ideal for consumption.
Et şeftalisinin aksine yarma şeftalinin çekirdeği çok daha kolay ayıklanır bu da daha rahat tüketilmesini sağlar.
- Because unlike you miscreants, he's a decent, moral, civilized human being, who respects the privacy of others.
- Senin gibi kötü birinin aksine o başkasının özel hayatına saygı duyan iyi, ahlâklı ve uygar bir insan.
Light has properties unlike anything else in the realm of human existence.
Işık, insan deneyiminin sınırları içerisinde hiçbir şeye benzemeyen özelliklere sahiptir.
Unlike you, I never spent time in prison.
Senin aksine ben hapishanede yatmadım.
They are unlike any others.
Bu sektördeki her şeyden çok daha farklılar.
Not unlike my foster brother, Zig, who after a serious lion-taming mishap, had to be completely rebuilt using a complicated...
Ciddi bir kaza geçiren aslan terbiyecisi üvey kardeşim Zig'in aksine karmaşıklığın üstesinden gelirim...
Not unlike a... a man's eyeball who's this high above sea level.
Deniz seviyesinin bu kadar üzerinde olan insan gözü gibi değil.
'He's so unlike me.
Benim tam zıttım.
'Liam is so unlike me.
Liam hiç bana benzemiyor.
But, unlike them, I was fine with it, and I was home in time to organize my yarn.
Ama onları sevmediğime göre, böyle de iyiydim ve evdeyken yün ipliği işimi organize etmek için zamanım da vardı.
Now, unlike some members of the Glee Club who come and go for months at a time with no explanation, you two losers are always in that choir room.
Şimdi, ayda bir iki kez sıfır açıklamayla görünüp giden diğer Glee üyelerinden farklı olarak siz iki ezik her zaman o koro odasındasınız.
Unlike you, I can be popular in high school and still make it big after graduation.
Senden farklı olarak, hem lisede popüler olup hem de mezuniyetten sonra büyük işler başarabilirim.
I'm helping him relax because, unlike you, he supports me.
Rahatlamasına yardımcı oluyorum, çünkü o senin aksine bana destek oluyor.
Unlike you, I can't be woken up when asleep.
- Senin aksine uyuduğum zaman uyandırılamam.
Unlike cream, who sits in the corner at the cocktail party and makes no attempt at conversation with anybody. Cream, you don't have to explain to your friends. It's warm, it's safe.
Bir partide en köşede oturup kimseyle konuşmaya cesaret edemeyenlerin rengi olan kreme benzemiyor tabii.
Unlike some people.
Bazı insanların aksine.
Unlike anybody I've ever met.
Tanıştığım kimseye benzemiyor.
Unlike the others, I survived your treachery.
Diğerlerinin aksine, ben senin hainliğinden hayatta kaldım.
The love I felt for them... was not unlike a father's.
Ama onlara karşı beslediğim sevgi bir baba sevgisinden farklı değildi.
Well, unlike you, I don't have the luxury of ignoring orders.
Hoslanmasamda, emirlere itaat etmeme luksum yok.
Oh, I never mix sex with ice, unlike your husband.
Buzla seksi asla karıştırmam, kocan gibi değilim.
Unlike us.
Bizim aksimize.
Unlike Myanmar and Brazil, Indonesia has no cicada population.
Myanmar ve Brezilya'dan farklı olarak Endonezya'nın ağustos böceği nüfusu yok.
Unlike you, he's always here for both of us.
Senin aksine o ikimizin de yanında oluyor.
But unlike you, they were not cured.
Ama senin aksine cyper onu iyileştirmedi. Aslında- - Cyper onu öldürdü.
But unlike you, I have other places to be today.
Bu terapi seansımızı kısa kesmekten nefret ediyorum ama sizin aksinize benim bugün gitmem gereken başka yerler var. Endişelenmeyin.