Unravels traducir turco
44 traducción paralela
Maybe. If the belt unravels.
Belki, eğer kemeri çözersem.
The sweater unravels.
Olay çözülüyor.
A tug or two, and it unravels to reveal how empty our everyday lives really are.
Bir iki mücadele, hayatımızın ne boş olduğunu ortaya çıkarmaya yetiyor.
One small lie... and everything unravels from there.
Küçük bir yalan... ve gerisi çorap söküğü gibi gelir.
I pull one tiny thread, and their whole world unravels into chaos.
İncecik bir ipliği çekersem, bütün dünyaları çözülüp kaosa teslim olur.
She effortlessly twists her simple logic into something that is almost believable until you look deeper and it unravels.
Hiç çaba sarf etmeden basit mantığını neredeyse inanılabilecek bir şeye dönüştürüyor ta ki siz daha derine dalıp onu olduğu gibi görünceye dek.
Grobal stabirity unravels.
Küresel istikrar bozulacak.
Then everything unravels, dan.
Sonra da her şey açığa çıkar Dan.
It unravels his life completely.
Hayatı çorap söküğü gibi açılıyor.
And yet even as science unravels these natural wonders our society is drawn to the slim pickings of supernatural belief
ve henüz bilim bu doğal harikaların sırrını çözemedi hala toplumumuz doğaüstü olaylara olan inancı azaltamayacak kadar bitkin
But he has to be stopped before he - this whole thing unravels.
Ama tüm bu olay ortaya çıkmadan önce durdurulması gerek.
Harvested cocoons are dropped into boiling water which unravels the long filaments.
Toplanan kozalar, kaynar suyun içine atılarak uzun iplikler şeklinde ayrışması sağlanır.
Before Shamsuddin unravels the truth to Todarmal he must be stopped!
Şemseddin bunu Todarmal'e yetiştirmeden önce durdurulmalı!
Fairly quickly, everything unravels. One of Sawyer's trusty security guys finds this videotape with evidence that Sawyer is not who he says he is, and, of course, all the Dharma people are shocked because Sawyer was the very beloved head of security.
Birdenbire, Sawyer'in güvenlik elemanlarından biri Sawyer'in söylediği kişi olmadığını ispatlayan video kasetini buldu.
# Is it me not you Who unravels every betrayal
# Her ihanete akıl erdiren Her cehalete kılıf uyduran
That unravels my game.
Bu benim oyunumu bozar.
And what happens if the relationship unravels? What happens to "Bailey"?
İlişkiniz biterse "Bailey" dövmesine ne olacak?
You start to think and the whole thing unravels.
Düşündükçe her şey kopmaya başlıyor.
She wants to pull on that thread until it unravels everything, and if that were to happen...
Her şey ortaya çıkana kadar bunu kullanmayı düşünüyor. Eğer öyle olursa...
You pull the wrong one, history unravels.
Yanlış olanı çekersen tarihi mahverdersin.
However this thing unravels with Clay... it's got to come to the club.
Clay sorunu ne şekilde sona gelirse gelsin bunun kulüp içinde olması gerek.
I've got the loose end now. And no matter what happens, I'll pull on it until your whole world unravels.
Artık bir açık yakaladım ve ne olursa olsun dünyan tepetaklak olana dek araştırmaya devam edeceğim.
You pull one thread and it- - the whole thing just totally unravels.
Bir konu hakkında konuşursun sonra birden çorap söküğüne döner.
His whole story unravels. It all goes away.
Tüm hikayesi açığa çıkarıyor, hepsi gidiyor.
When you pull at the strings of Adam the puppeteer, he unravels faster than a two-cent romance novel.
Kukla oynatıcısı Adam'ın iplerini hareket ettirdiğimizde onun roman gibi hayatı ortaya çıkıyor.
On some level you know, same way I did if you rip them out Charming unravels never looks the same.
Bir açıdan sen de benim gibi biliyorsun ki eğer onları parçalarsan, Charming dağılır. Bir daha eskisi gibi olmaz.
It unravels a little.
Biraz ortalığı karıştıracak.
So, unless he unravels the mystery, she'll haunt him, you know, until the end of time.
Yani, gizemi gözmezse kız onu bırakmaz, bilirsin, sonsuza dek.
The spell unravels the witch magic.
Büyü cadı sihrini çözüyor.
It gently unravels your heart.
Sanki kalbini eritiyor.
You pull one thread, and the whole thing unravels.
Bir ipi çektin ve tüm çorap söküldü.
So our case against Walton unravels?
Neden? Walton'ın davası çözülmezse diye mi?
We're gonna need help if this unravels.
Olay patlarsa yardıma ihtiyacımız olacak.
We pull that thread, see what it unravels.
Bu ipi çekersek ne bulabiliriz bakmalıyız.
We must find the smallest thread to pull, the one that unravels the least.
En basit değişkeni bulmamız gerek. En az etkiyi yaratacak olanı.
Caleb, if I tell Tanner, everything unravels.
Caleb, Tanner'a söylersem, her şey açığa çıkar.
If it unravels, we are done.
Eğer çözülürse işimiz biter.
And as they unravel, their illusion of control unravels.
Ve çözülmeye başladıkları zaman kontrol yanılsamaları da çözülür.
Unravels their DNA.
DNA'larını parçalıyor.
All we can do, Scully, is pull the thread, see what it unravels.
Bütün yapabileceğimiz Scully, ipi çekip neyin çıkacağını görmek.
All we can do, Scully, is pull the thread, see what it unravels.
Scully, sadece yapbozu çözüp ortaya ne çıkacağını görebiliriz.
It unravels into massive amounts of text.
Çılgın miktardaki metinlere dönüşüyor.
Otherwise, everything unravels.
Yoksa her şey ortaya çıkar.
And I am gonna pull on it, and I'm gonna pull on it until your whole fucking world unravels.
Tüm dünyan yıkılana kadar o izi çekiştirmeye devam edeceğim.