English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ U ] / Unsettled

Unsettled traducir turco

221 traducción paralela
( Local Newspaper ) WEATHER CONDITIONS Unsettled - -- wet and cloudy.
HAVA KOŞULLARI Belirsiz - - Yağmurlu ve bulutlu.
Your Honor, there's a matter still unsettled.
Sayın yargıç, henüz çözülmemiş bir mesele daha var.
Times are so unsettled we need our good men about us.
Zaman çok kötü, iyi adamlarımızı yanımızda görmek isteriz.
Everything is so unsettled.
Hiçbir şey yerli yerine oturmuş değil.
What's unsettled?
Yerli yerine oturmayan ne?
I thought him very wild and unsettled and I made up my mind and his that he had to be married for his own good.
Onun çok yabani ve istikrarsız olduğunu düşündüm ve kararımı verip kendi iyiliği için evlenmek zorunda olduğuna onu ikna ettim.
I'm unsettled
Çok huzursuzum.
Well, such an unsettled childhood.
Çocukluğu çok huzursuz geçmişti.
Your unexpected attention... rather unsettled me, as I'm sure you noticed.
Beklenmedik ilgin farkettiğin gibi beni oldukça sarstı.
My army service unsettled me.
Ordudaki görevim hayatımı böldü.
Her sleep is a little unsettled.
Geceleri biraz rahatsız uyuyor.
They call that unsettled.
Ondan tedirgin oluyorum.
You're not going to sit here all night long and play chess when the matter of our daughter remains unsettled.
Kızımız hakkında karar vermemiz gerekiyorken tüm gece burada oturup satranç oynayamazsın.
If I understand, you are going to lead your ladies through unsettled Plains country - along the South Platte River trail. - Exactly.
Madam eğer sizi doğru anladıysam,... yanınızdaki hanımları doğruca hiç kimsenin yerleşmediği River Platte...
The closed little world we live in... became unsettled and full of snares.
İçinde yaşadığımız kapalı ve küçük dünyamız karmakarışık ve tuzaklarla dolmuştu.
- Oh, just a bit unsettled.
- Sadece biraz sarsıldım.
Many women are unsettled.
Günümüzde kadınlar istemiyor artık.
Absorbing it unsettled me.
Onu algılaması beni sarstı.
Oh, I wouldn't be too unsettled about your reflection.
Size katılmadığımı söyleyemem doğrusu.
A heart unsettled by theories.
Teorilerin tedirgin ettiği bir kalp.
He left Italy long time ago, he gets unsettled when he sees Italians.
Uzun zaman önce İtalya'yı terketti... İtalyan görünce huzursuz olur.
The European ideas of social progress that once greatly unsettled the people are becoming widely accepted.
Daha önceleri karasız bakılan Avrupalı fikirler ; büyük ölçüde, kabul görmeye başlamıştı.
I've never seen him quite so unsettled.
Onu hiç bu kadar tedirgin görmemiştim.
I should think they've been pretty unsettled by the murder? Murder?
Eminim hepsi bu cinayet yüzünden tedirgindir.
I confess of being unsettled.
Size rahatsız olduğumu itiraf etmeliyim.
I'm gun-shy from my marriage, and I'm unsettled about my life, my work.
Evliliğimi daha yeni bitirdim ve ne işime ne de hayatıma bir yön verebildim.
I've never before seen the Lieutenant so... unsettled.
Yüzbaşı'yı daha önce hiç bu kadar... huzursuz görmemiştim.
And also, I feel unsettled about my career.
Ayrıca işle ilgili bazı huzursuzluklarım da var.
I just feel, you know, unsettled.
Sadece kendimi biraz tedirgin hissediyorum.
But if they're unhappy enough, if something's left unsettled... sometimes they come back.
Ancak ruhları huzura kavuşmamışsa bazen de geri dönerler.
I am officially unsettled.
Resmi olarak rahatsız oldum.
I can see that the damage to his carriage might have unsettled him.
Arabasına verilen zararın onu rahatsız etmiş olabileceğini görebiliyorum.
- I'm feeling very unsettled here.
- Kendimi acaip huzursuz hissettim.
Now things are unsettled and the pirates have become active again
Son zamanlarda işler eskisine döndü, korsanlar tekrar icraatlarına başladı.
That's why you're so unsettled, ain't it?
Bu yüzden böyle huzursuzsun, değil mi?
Unsettled?
Huzursuz mu?
I have asked myself many times why this should have unsettled me... and I came to see that I do not admire Mr Knightley as I have so long thought.
Kendi kendime bunun beni neden bu kadar rahatsız ettiğini defalarca sordum. En sonunda Bay Knightley'e düşündüğüm gibi hayran olmadığım sonucuna vardım.
Because whenever I do that, I suddenly feel... unsettled... unsure of myself, and I have no idea what to say.
Çünkü ne zaman yapmaya kalkışsam aniden kendimi... kendimden emin değilmişim gibi hissediyorum.
It's funny. As much as I care for this woman, there's something about this relationship that leaves me unsettled.
Ona ne kadar değer versem de, bu ilişkide beni rahatsız eden bir şey var.
You do seem unsettled.
Rahatsız görünüyorsunuz.
Unsettled and uncertain.
huzursuz ve kararsız.
'The only thing he cares more about than unsettled debts'is his son and heir, Little Chris.'
'Ödenmemis borçlardan daha çok ilgilendigi tek sey'oglu ve varisi olan, Little ( Küçük ) Chris.'
We've got unsettled business.
Halledilmemiş bir işimiz var.
And that makes me feel... uncertain, unsettled, but then I look into myself... and see someone else.
Ve bu beni... kararsız, huzursuz hissettiriyor, ancak sonra kendime bakıyorum... ve farklı birini görüyorum.
I'm beginning to see how certain men can be unsettled.
Belki de şimdi en çok,... eskiden kararlı gibi görünüp, şimdi, bu kadar eğilim içinde olanların hislerine karşı bir eğilim içindeyimdir.
Well, I asked for an appointment. You've unsettled us a little.
Dün, biraz kafamızı karıştırdınız.
I never want her to feel unsettled... or like her life could just shift at any moment.
Onun tedirgin olmasını hiç istemem ya da hayatı her an kayabilecekmiş gibi.
I could have been less unsettled by her if I wouldn't have been forced to see her everyday.
Eğer her gün onu görmeye zorunlu.. olmasam oldukça huzursuz olabilirdim.
He was not the dominant of the two brothers, and the females appear to have become unsettled again.
O iki kardeşle başedememişti ve dişilerde huzursuzluk tekrar belirmeye başlamıştı.
She gabs on the phone, even as the outcome remains unsettled.
Telefonda çene çalıyor, sonuç hala belli olmamış olmasına rağmen bunu yapıyor.
You're... restless and unsettled.
Huzursuz ve kararsızsınız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]