Unsupervised traducir turco
187 traducción paralela
You work virtually unsupervised.
Tamamen bağımsız çalışıyorsunuz.
Completely unsupervised.
Denetleyen yok.
I'm surprised you'd be left alone unsupervised.
Yalnız olmana şaşırdım.
Gee, do you think we should leave the kids unsupervised?
Çünkü ev özsermayeli kiralama denen büyülü bir şeye sahibim.
42 bucks would get us four in the bleachers and a couple of dogs. What, are you suggesting an unsupervised trip?
42 dolar açık tribünden yerlere ve birkaç tane sosisliye hayli yeter.
Gee, do you think we should leave the kids unsupervised?
Tanrım, sence çocukları başlarında biri olmadan bırakmalı mıyız?
You can't spend the summer unsupervised.
Bütün yaz böyle başıboş kalamazsın.
The streets of Metropolis are no place for unsupervised, delinquent children.
Metropolis sokakları denetimsiz, suçlu çocuklar için değil.
Unsupervised?
Denetimsiz?
i'm sorry. We do not allow unsupervised children into the store.
Üzgünüm, ancak ergin olmayanlara hizmet vermiyoruz.
We do not allow unsupervised - i'm sure Uncle Aaron will be very upset to hear we were treated with such disrespect.
Eminim ki Aaron amcam böyle bir saygısızlığı duyunca memnun olmayacak Aaron?
My wife is out there, unsupervised, with credit cards.
Karım kontrolsüz bir şekilde, kredi kartlarıyla dışarıda.
The oldest one is 7 and they showed up... here unsupervised.
Neden? En büyüğü 7 yaşında ve buraya yanlız geldiler.
I should never have left you unsupervised.
Üzgünüm. Seni asla denetimsiz bırakmamalıydım.
I just got worried about you down here unsupervised.
Sana göz kulak olacak biri olmadığından endişelendim.
Doesn't it seem odd to you that Keane and MartineZ were left in the gym unsupervised?
Keane ve Martinez'in gözetim olmadan yalnız kalmaları size de tuhaf gelmiyor mu?
Let Joey and me hang out in my room, alone at night, unsupervised.
Bırak beni ve Joey'i gece odamda takılalım, gözetim olmadan.
Who left you unsupervised.
Sizi gözetimsiz bıraktı.
You left your intern unsupervised.
- Stajyerini yalnız bırakmışsın.
You are not to leave your intern unsupervised.
Stajyerini de yalnız bırakmayacaksın.
You left the children unsupervised.
Çocukları, gözetimsiz bıraktın.
So, um, Bud left you boys here unsupervised?
Bud, sizi burada kendi başınıza mı bıraktı?
What was he doing wandering unsupervised?
Başını alıp gezinerek ne yapıyordu?
We... unsupervised
Biz... ona bakabiliriz.
They are out there right now doing God knows what, completely unsupervised.
Kim bili ne halt ediyorlar? Başlarında kimse yok.
Never actually done one of these unsupervised before.
Daha öce bunlara karşı ilgimi kaybedeceğimi hiç düşünmemiştim.
I got a detective out there, unsupervised, running his own special ops unit... burning me every chance he gets.
Yakaladığı her fırsatta beni yakmaya çalışan, kendi ekibini yöneten... kendinden üst varmış yokmuş tanımayan bir dedektifim var.
I think it's too soon for him to be out here unsupervised.
Tek başına dışarıda kalması için çok erken.
Doing back-channel, unsupervised work you arranged for yourself.
Arka kanallardan, kimsenin kontrol etmediği işler yapıp her şeyi ayarlayabilirdin.
So you want unsupervised access to our Registry Files?
Yani, kayıt dosyalarımıza kontrolsüz erişim hakkı mı istiyorsunuz?
Dude, we're in Flanders'house, unsupervised.
Dostum, Flanders'ın evindeyiz. Başımızda da kimse yok.
He never goes out unsupervised.
Asla yalnız dışarı çıkmıyor.
- Seth, unsupervised in a big city...
Seth, koca şehirde başı boş dolaşacak.
If you can't locate one of your seven, unsupervised... - fatherless children, press five.
Eğer babasız yedi çocuğunuzdan birisini bulmak istiyorsanız...
Stargate Command may think it's OK to let an alien roam the streets unsupervised.
Yıldız Geçidi Komutanlığı bir uzaylının sokaklarda denetimsiz bir şekilde dolaşmasını uygun görebilir.
They will remain here alone and unsupervised for a few more weeks... growing stronger.
Burada birkaç hafta daha yanlarında nezaretçileri olmadan duracaklardır daha güçlenip büyüyeceklerdir.
Failure to recall basic respiratory principles unsupervised umbilical lines in an infant and a fatal air embolus.
Temel solunumda başarısızlık kontrol edilmemiş göbek bağı kesimi ölümcül hava yolu embolisi.
You left her unsupervised?
Onu gözetimsiz mi bıraktın?
Neglected, unsupervised foster kids selling prescription drugs that contributed to a murder.
... başıboş bırakılmış, koruma altındaki çocuklar reçeteli ilaç satıp cinayete katkıda bulunmuştu.
This obviously wasn't something... I could count on you to handle unsupervised.
Zaten işleri kontrol altına alabileceğine güvenmiyordum.
With no notice, by the way, and you leave two strange boys in our house unsupervised.
Hem de haber vermeden. İki tane tuhaf çocuğu da başlarında kimse olmadan evimizde bıraktın.
Where did all these unsupervised children come from?
Bu başıboş çocuklar da nereden çıktı?
Neither Vic nor his team will have any unsupervised contact with Emolia.
Ne Vic ne de adamları benden izinsiz Emolia'yla görüşmeyecek.
And leaving them unsupervised? Well, there's a peephole here I can see out of.
- Dışarıyı görebildiğim bir delik var.
There are two possibilities- - either the parents saw him eat the plant, or the kid has unsupervised time and eats plants instead of playing with blocks.
İki olasılık var. Ya ailesi bitkiyi yerken gördüler, ya da oyuncaklarıyla oynayacağı zamanda bitkiyi yedi.
You running around here unsupervised, putting in central lines.
Başında doktor olmadan etrafta dolaşıp ana damar açmandan söz ediyorum.
So for a period of several hours, your interns were running amok in the hospital, totally unsupervised.
Ayrıca olay sırasında, stajyerleriniz hastanede deli gibi koşuşturuyorlardı. Tamamen tesadüf.
Paul, you know you're not allowed unsupervised visits.
Paul, denetçisiz görüşme iznin olmadığını biliyorsun.
I could drop the charges if you agree to unsupervised visitation.
Eğer nezaretçili ziyaretleri kabul, edersen suçlamaları düşürebilirim.
Patients aren't allowed to crawl about unsupervised.
Hastaların denetimsiz dolanmamaları gerek.
He lived on his own, unsupervised, unassisted.
Ve kendi başına yaşıyormuş.