English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ U ] / Unyielding

Unyielding traducir turco

72 traducción paralela
I haven't your unyielding good taste.
Bende sendeki o boyun eğmez zevk yok.
In addition there is his unyielding virility which troubles him a great deal.
Bunlara ek olarak bir de kadınlara karşı tükenmek bilmez iştahı var bu da başına çok dert açıyor.
Specifically, Mr. Keller, did you ever load this gun, State's Exhibit "B" which I'm holding in my hand, and then try dropping it on a hard, unyielding surface?
Özel olarak, Bay Keller, kanıt olarak sergilenen bu silahı hiç doldurup sonra da sert, dirençli bir yere düşürmeğe çalıştınız mı?
You are an unyielding man, Mr. Barnard.
Siz çok inatçı bir kişisiniz, Bay Barnard.
the harsh country were as unchanging to them as the stars and just as unyielding.
Dağlar, ormanlar ve sert arazi şartları onların gözünde yıldızlar gibi değişmez ve boyun eğmezdi.
The unyielding chief of police is liquidated by American Legionnaires... portraying Red trigger men.
Boyun eğmeyi reddeden komiser tutuklanıyor ve karakolu, Kızıl tetikçileri canlandıran Amerikan lejyonerleri tarafından tasfiye ediliyor.
Oh, Mr Pai, I've never seen two men as proud and as unyielding as you two.
Bay Pai, bugüne kadar sizin gibi, mağrur ve gururlu, iki erkek ömrümde görmedim.
Your father is stern and unyielding
Baban çok katı ve inatçı birisi
I was unyielding this morning.
Sabah inatçı davrandım.
I see unyielding rock under an ocean of sand.
Ben bir tuz okyanusunun altında, geçit vermeyen taşlar görüyorum.
They personified hope, the most irrational and unyielding of emotions.
Onlar, duyguların en irrasyoneli ve yamanı olan umudun simgesiydiler.
Commander La Forge... if I seem to be somewhat unyielding in my views it's because I care so very much about my work.
Binbaşı La Forge... görüşlerimde biraz olsun katı görünsem de, bu, işime çok önem verdiğim içindir.
He was unyielding.
Direndi.
Feeling the unyielding hand of the law closing in on him... and filled with remorse over his terrorist activity... he lynched himself.
Kanunun elinden kurtulamayacagini anlayip... yaptigi terörist faaliyetlerden pismanlik duyunca... kendisini öldürdü.
I'm just very cold, hard, unyielding.
Soğuk, sert ve yumuşamaz...
That's what I always liked about you two- - such unyielding logic, such refreshing skepticism.
Her ikinizde sevdiğim şey buydu- - böylesine boyun eğmez bir mantık, böylesini kendini yenileyen bir şüphecilik.
And you, unyielding Gallic, I will sell your entrails.
Ve siz Galyalılar, sizi kokoreç yapacağım.
It's unyielding, merciless torture and you know that.... it's yours for life.
İnatçı ve acımasız bir işkence. Ve ömrün boyunca seninle kalacak.
- Fate is cruel and unyielding.
- Kader, zalim ve katıdır.
Slowly he pulled her top down, Exposing her soft, unyielding breast.
Yavaşça üzerini çıkardı ve yumuşak ama diri göğüslerini gözler önüne serdi "
People don't need an unyielding champion.
İnsanların boyun eğmeyen bir şampiyona ihtiyaçları yok.
The armed forces and order itself today have responded, driven purely by patriotic duty and nothing else, to save the country from the unyielding chaos of Salvador Allende's Marxist government.
Silahlı Kuvvetler ve kendi emirleri bugün karşılık veriyortoday have responded, saf biçimde yurtsever görevlerle ve başka bir şey yok, yurdu kurtarmak için boyun eğmez kaostan kurtarmak için. Salvador Allende'nin Marxist hükümetinin kaosundan.
The quiet land once bountiful had become hard and unyielding.
Bir zamanlar cömert bir yer olan bu sakin topraklar, kurudu ve verimsizleşti.
And I just wanted to express my deep and unyielding..... love for you, sir.
Ve sadece size karşı en derin ve dizginlenemeyen sevgimi ifade etmek istemiştim, efendim.
She's too unyielding!
Ayrıca çok teşekkür ederim.
feeling the unyielding hand of the Iaw closing in on him... and filled with remorse over his terrorist activity... he Iynched himself.
Kanunun elinden kurtulamayacağını anlayıp... yaptığı terörist faaliyetlerden pişmanlık duyunca... kendisini öldürdü.
No, a resolute and unyielding need.
Hayır, kararlı ve kalıcı bir ihtiyaç.
I am unyielding like a mountain.
Bir dağ gibi geçit vermiyorum.
So, yeah, he could be very kind of unyielding and intolerant and really... tried to intimidate us into sort of going along with what the majority point of view was.
Evet, çok inatçı ve hoşgörüsüz olabiliyordu ve çoğunluğun görüşürüne razı olmamız için gerçekten bizim gözümüzü korkutmaya çalışıyordu.
The reason for betrayal. The price of betrayal. An unyielding will.
İhanetinin nedeni için, ihanetinin bedeli için, boyun eğmeyecek.
Across the vast reaches of the interstellar void, distant stars are held together by the long reach of the gravity's unyielding grip.
Bir baştan diğer başa yıldızlar arasındaki uzaklık son derece ıssız, uzak yıldızlar arasındaki bu inatçı çekim kuvveti.
" THE WRATH WILL BE UNYIELDING!
" gazap geçit vermez olacak...
Show me how firm and unyielding you are.
Ne kadar güçIü ve dirençli olduğunu göster bana.
Jack was a spinal surgeon With an unyielding drive to make things right... i can't feel anything.
Jack herşeyi düzelmeye kendini adamış bir omurilik cerrahıydı.
Our hearts need that same freedom or they too become heavy, unyielding.
Kalplerimizin de aynı özgürlüğe ihtiyacı var yoksa taşıyamayacağımız kadar ağırlaşırlar.
Your Majesty, their borders are unyielding.
Şahım, onlar kendi sınırlarında boyun eğmezler.
But having respect for my life, a desire for freedom, an unyielding love for that belief, means I can see past any doubts I may have.
Ama hayatıma saygı duyuyorum özgürlüğü arzuluyorum, bu davaya sarsılmaz bir sevgi duyuyorum. Şüphe duyacak olursam defediyorum.
They refuse to fail which you seem to do with unyielding consistency.
Başarısızlığı kabul etmezler oysa sen sürekli başarısız oluyorsun.
I stand resolute and unyielding.
Kararlı ve inatçı bir şekilde dimdik ayaktayım.
Unyielding.
Çok katı.
Let he who has partook know that he is on the savage and unyielding quest toward the very frontiers of funk and righteousness.
Buna iştirak eden herkes şunu bilsin, Funk'ın ve doğruluğun sınırlarında vahşice, çetin bir yola çıkmıştır.
Unyielding.
Boyun eğmeyen biriydi.
An unyielding strength.
Boyun eğmeme gücü.
Even if we find Ma Ru, if Dong Joo continues to be so unyielding, I can't hand the position to Ma Ru.
Ma Ru'yu bulsak bile Dong Joo çok zorlu çıkarsa pozisyonumu Ma Ru'ya veremeyebilirim.
For the sake of our children, I implore each of you, to be unyielding and inflexible in your opposition to drugs.
Çocuklarımızın iyiliği için. her birinize yalvarıyorum, uyuşturucuya karşı istikrarlı ve kararlı olun.
Tonight we proved once more that the true strength of our nation... comes not from the might of our arms or the scale of our wealth... but from the enduring power of our ideals... democracy, liberty, opportunity and unyielding hope.
Bugün, ulusumuzun gerçek gücünün ordularimizin imkanlarindan ya da maddi durumumuzdan degil... ideallerimizin baki gücünden geldigini kanitladik... but from the enduring power of our ideals... demokrasi, hürriyet, firsat ve boyun egmez bir umut.
Do not play the unyielding father. You look like mine did.
Bu sert baba halleri bana kendi babamı hatırlatıyor.
Father to daughter, brother to sister, mother to child, blood ties can be as unyielding as they are eternal.
İşçi Bayramı hafta sonu. Babadan kıza kardeşten kardeşe, anneden çocuğa kan bağları ebedi olduğu kadar dirençli de olabilir.
You have always been strong, unyielding, and fearless.
Sen her zaman dayanıklı, pes etmeyen, ve korkusuz biri oldun.
When we wish to bend something that is hard and unyielding, what do we do with it?
İnatçı, sert bir şeyi bükmek istediğimiz zaman o şeyi ne yaparız?
Uh, Robert the Bruce's tartan inspires unyielding defiance.
Robert Bruce'nin ilham veren kumaşı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]