Upon my soul traducir turco
54 traducción paralela
"Run along and be saved, and upon my soul i'll come and watch you!"
Bu işleri bırakın ve kendinizi kurtartın, ruhum üzerine yemin ederim ki gelip sizi kollayacağım!
Well, upon my soul, i've been looking for you everywhere, when you were here all the time.
Birden ortadan kayboluverdiniz. Bende her yerde sizi arıyordum. Demek bunca zamandır buradaydınız.
Upon my soul, ma'am, you make me regret this unchivalrous age.
Madam, şövalyelik çağında yaşamadığıma pişmanım.
The drums they roll upon my soul For that's the way we go
Davul sesi ruhuma işliyor. İşte biz böyle gideriz.
But I fear to do it upon my soul I do.
Ama bunu yapmaya korkuyorum. Allah biliyor, öyle.
Upon my soul.
Üzerime afiyet.
Well, upon my soul, yes!
Aman tanrım!
Upon my soul!
Aman Yarabbi!
I'm afraid of taking a sin upon my soul.
Ruhum adına bu günahı konuşmaktan korkuyorum.
No, upon my soul, I can't.
Hayır, olmuyor, yapamıyorum.
"Native moments, when you came upon my soul,"
benimle olduğun zaman...
Upon my soul, it's Beelzebub!
Yemin ederim o şeytanın ta kendisi.
Upon my soul, this is all very unusual.
Ulu Tanrım, bu çok olağandışı.
" Make me a willow cabin at your gate... and call upon my soul within the house.
" Bana bahçende söğütten bir kulübe yap ve evin içinde ruhumu çağır.
I will make me a willow cabin at your gate and call upon my soul within the house
Söğütten bir oda yapacağım kendime, senin kapında... ve çağıracağım evine ruhumu
I will make me a willow cabin at your gate. And call upon my soul within the house.
Söğütten bir oda yapacağım kendime, senin kapında... ve çağıracağım evine ruhumu
And call upon my soul within the house.
Ve evinde olan ruhumu ziyarete gelirdim.
I have journeyed into the wilderness and returned with the love of the Lord in my heart and His holy message etched upon my soul.
Çölleri dolaştım ve kalbimde Tanrı'nın sevgisi, rühumda ise O'nun kutsal mesajını taşıyarak geri döndüm.
Sadly, the criminal stain is upon my soul.
Ne yazık ki suçlular suçlu kalacak ama iyilik yaşamaya devam edecek.
"Make me a willow cabin at your gate and call upon my soul within the house"
"Beni kapının kulübesi yap... ve evin içinden ruhumu çağır."
" and call upon my soul within the house
" ve evin içinden ruhumu çağır.
Shall I lay perjury upon my soul?
Yeminimden dönüp cehenneme mi gideyim?
Upon my soul, you mustn't just barge in here saying you want to know, you know.
Tanrı aşkına, öğrenmek istediğinizi söyleyerek söze karışmamalısınız, biliyorsunuz.
Upon my soul, you stick to it in a devil of a manner!
Aman tanrım, bu şeytanca tavrınızdan vazgeçmiyorsunuz!
Upon my soul!
Aman Tanrım!
And to think of him, up there, old Dorrit, making his speeches, and her up there in that little dress, and neither of'em knowing what's coming to'em, upon my soul, it's enough to make me want to...
Ve yaşlı Dorrit yukarıda konuşuyor ve kızı o küçük elbisesinin içinde, ikisinin de ne olacağından haberi yok, bu istemem için yeterli...
Upon my soul, I don't know much about him as to all that.
Aslında, onun hakkında o kadar çok bilgim yok.
Upon my soul.
Aman Yarabbi!
Upon my soul, it's countess olenska, parading herself at the opera.
Aman Tanrım, Kontes Olenska operaya görkemli girişini yapıyor.
Upon my soul, lads, what a beautiful day!
Sonunda kendime geldim! Ne güzel bir gün ama!
"Upon my soul and honor, " there is no one on earth more virtuous " and spotless than this young creature.
Ruhum ve şerefim üzerine yemin ederim ki yeryüzünde bu genç yaratıktan daha erdemli ve lekesiz hiç kimse yoktur.
" Turn back this evil upon my soul.
Vücuduma dadanmış bu şeytandan kurtar beni.
There is a place for this woman there tonight, upon my soul.
- Ama bu gece bu kadına yer olacak!
Sometimes in the midst of my work, the anguish of my soul and my loneliness I would break out upon me like a storm.
Bazen işlerimin arasında, can sıkıntısı ve yalnızlık sağanak gibi üzerime çekiyordu.
I charge you this... upon your soul : Watch over my Helene.
Helen'e sahip çıkacağına dair ruhun üzerine yemin etmeni istiyorum.
The call is upon me and cannot be ignored without endangering my soul.
Beni çağırıyor ve bunu göz ardı edemiyorum... -... ruhumu tehlikeye atmadan.
Upon my bed at night I sought him who my soul loves
Gece yatağımda yatarken, onu gördüm, ruhumun aşkını...
In case you haven't noticed, I live in the middle of nowhere, on a lake so remote it doesn't have a name, miles from any living soul who might chance upon my cabin... looking for candy on Halloween. - None? No.
- Hiç mi?
Where fiery demons will punch me in the back... where my soul will be chopped into confetti... and strewn upon a parade of murderers and single mothers... where my tongue will be torn out by ravenous birds.
"Ateşli iblisler arkamı yumruklasınlar. Ruhum doğransın ve katillerle bekar annelerin oluşturduğu bir sürüye verilsin. Dilim çok aç kuşlar tarafından koparılsın."
But that I am forbid to tell the secrets of my prison-house I could a tale unfold whose lightest word would harrow up thy soul, freeze thy young blood make thy two eyes like stars start from their spheres thy knotted and combined locks to part and each particular hair to stand on end like quills upon the fretful porcupine.
Açıklamam yasak olmasaydı eğer, yaşadığım zindanın sırlarını öyle şeyler anlatırdım ki sana, tek kelimesi aklını başından alır kaynayan kanını donduruverirdi. Gözlerin iki şaşkın yıldız gibi... fırlardı yuvalarından. O bukle bukle saçların ayrılıp birbirinden diken kıllarına dönerdi ürkmüş bir yaban kirpisinin.
If thou wish to hide in this true breast. And let forth the soul that adoreth thee I lay it naked to the deadly stroke and I humbly beg the death upon my knee.
Onu bu sadık bağrıma gömüp size tapan bu ruhu serbest bırakmayı dilerseniz çırılçıplak, ölümcül darbeye açık hâlde duruyorum işte ve dizlerimin üstüne çöküp tevazuyla ölüm dileniyorum sizden.
Even during the celebration of Mass, when our prayers should be pure, lewd visions of these pleasures take such a hold upon my unhappy soul that my thoughts are on their very wantonness instead of my prayers.
Yakarışlarımızın tertemiz olması gereken bu ayin zamanında bile dualarım değil de uçarılığıyla düşüncelerim bu zevklerin şehvet dolu hayaliyle ruhumu sarıyor.
For by my soul, were there worse end than death, that end upon them should be executed.
Ruhum üzerine yemin ederim ki ölecekler. Onları korkunç bir ölüm bekliyor.
I dare be bound again, my soul upon the forfeit, that your lord... will never more break faith advisedly.
Bu defa da ona bedenimle kefil olduğumu bilmelisiniz. Saygıdeğer kocanız bir daha asla verdiği sözden dönmeyecektir.
And I throw my poor soul upon your forgiveness.
Naçizane ruhumu merhametine bırakıyorum.
I promise upon the death of my soul to trust the Holy Ghost, and the Holy Ghost alone, for inspiration and for this election.
Ruhumun ölümü üzerine yemin ederim ki esin kaynağı ve bu seçim için yalnızca ve yalnızca Kutsal Ruh'a güveneceğim.
"the horrible acts upon me. " find peace in knowing that the body left behind " doesn't consume my soul.
Ardımda bıraktığım bedenin, ruhumu yok etmediğini bilerek huzur bulun.
My soul is an enchanted boat, which, like a sleeping swan, doth float upon the silver waves of thy sweet singing.
Ruhum büyülü bir tekne tıpkı uyuyarak yüzen bir kuğu. Tatlı şarkıların gümüş dalgaları üzerinde.
My soul is an enchanted boat, which, like a sleeping swan, doth float upon the silver waves of thy sweet singing.
Ruhum büyülü bir tekne, tıpkı uyuyarak yüzen bir kuğu. Tatlı şarkıların gümüş dalgaları üzerinde.
Had I this cheek to bathe my lips upon... this hand, whose touch, whose every touch... would force the feeler's soul to the oath of loyalty... this object which takes prisoner the wild motions of mine eye... and fixes it only here, should I, damned then... slaver with lips... as common as stairs that mount the capital... it were fit all the plagues of hell... should at one time encounter such revolt.
eğer bu yanak dudaklarımın üzerini ıslatsaydı, bu el her dokunuşuyla, sadakat yemini etmesi için ruhumu zorlasaydı, gözlerimi vahşi bir şekilde esir alan bu gaye, sonra beni lanetleseydi, ağzının suyu akarak kapital dağının merdivenlerini çıkması gibi cehennemin en uygun isyankar karşılaşması olurdu..
- You'll get used to it. - "So did my soul turn back to " look again upon the past, which never had a living person left. "
- Alışırsın - "Ruhum geri dönmüşse geçmişime bir daha bakın, geride yaşanmış bir hayat bulamazsınız."