English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ U ] / Upset

Upset traducir turco

20,497 traducción paralela
Oh, dear. Now you're upset.
Canım, üzüldün ama şimdi.
I am not upset, you big red turd.
Üzülmedim seni küçük kırmızı bok!
So, why are you so upset about this?
O zaman neden bu kadar üzgünsün?
Sorry, she's just real upset about you and her Dad.
Özür dilerim, babasıyla birlikte olduğun için çok üzgün.
L-Look, okay, you're really upset.
Bak, tamam. Çok üzgünsün.
Yeah, I-I am really upset.
Evet. Gerçekten çok üzgünüm.
Judge Spenser, why are you getting so upset?
Yargıç Spenser, neden bu kadar öfkeleniyorsun?
- That's what all this upset has been.
- Bu durgunluğun sebebi maaşlar.
But with John back around the table, matters you think dead and buried when he left might still cause upset.
John gittiğinde onu ölmüş sanıyordun, ama artık geri geldi ve bu seni üzecek.
Don't upset yourself further.
Kendini daha fazla üzme.
I'm more creative when I'm upset.
Moralim bozukken daha yaratıcı oluyorum.
Can I just be upset for one minute?
Sadece bir dakikalığına mutsuz olabilir miyim?
Don't get upset, honey.
- Sinirlenme, tatlım.
Why you getting upset like that?
Niye böyle sinirleniyorsun?
Hey, I didn't notice you getting all upset when you asked me to whack your father.
Babanı vurmamı istediğinde bu kadar üzüldüğünü fark etmemiştim.
I know you're upset. I mean, why wouldn't you be?
Kızgın olduğunuzu biliyorum Yani, neden olmayasınız ki?
- My dad's really upset.
- Babam çok sinirli.
I'm sorry if I upset you, Victor.
Seni üzdüğüm için özür dilerim Victor.
You have every right to be upset.
Sinirli olmak hakkın.
She'll get upset.
Üzülür yoksa.
I'm going to be so upset if you're not telling me the truth.
Bana doğruyu söylemezsen çok üzüleceğim.
I understand that you have questions, that you're upset.
Üzgün olduğunu ve soruların olduğunu biliyorum.
Keen lied to us, took advantage of all of us, and no one is more upset about that than I.
Keen bize yalan söyledi, hepimizi kandırdı, ve bu konuda kimse benden daha üzgün olamaz.
Look, man, I know you're upset, all right?
Bak adamım biliyorum üzgünsün tamam mı?
It's just... maybe he would have more success without the upset of your visits.
Sadece ziyaretleriniz onu üzmezse daha çok basari kat edebilir.
Yes, he gets upset, but at his situation here.
Evet üzülüyor ama buradaki durumuna.
As you recall, he was angry and upset.
Hatirlarsaniz, kizgin ve üzgündü.
She probably wouldn't want you to know this, but she was really upset.
Muhtemelen bunu bilmeni istemeyecektir ama çok üzgündü.
That is why I am upset.
Bu yüzden üzülüyorum.
Why are you so upset?
Neden bu kadar üzgünsün?
Are you still upset with me?
Hala bana sinirli misin?
How can I not be upset?
Nasıl olmam?
They get upset when I say yes, but don't believe me when I say no.
Evet dediğimde sinirleniyorlar hayır desem inanmıyorlar.
Who got upset and who didn't believe you?
Sinirlenen ve inanmayanlar da kimmiş?
So now you're upset?
Yani şimdi üzgünsün, öyle mi?
Are you upset now?
Üzüldün mü?
That makes me upset.
Kırılıyorum.
Why are you sending it everyday and then getting upset and angry every single day?
Neden her Allah'ın günü mesajlar atıp sinirleniyorsun?
So that he would feel sorry when he sees how upset I was every single day.
Her Allah'ın günü beni kızdırıp nasıl kötü hissettiğimi anlasın diye.
She got upset, we argued, she left.
Üzüldü, tartıştık ve ayrıldı.
Whenever you worry about what I might be thinking, or you worry that I'm upset about what you're thinking, just know that... I'm fine.
Düşündüklerim ya da düşündüklerini düşününce üzüldüğüm konusunda endişelendiğinde..... bil ki ben iyiyim.
She seemed really upset, so I took care of it.
Canı sıkılmış gibiydi. Hallettim ben.
Mr. Weiler, you don't seem too upset about the, uh, graphic scene you came upon this morning.
Bay Weiler bu sabah gördüğünüz görüntü sizi pek rahatsız etmişe benzemiyor.
In a surprise upset, it's Governor Peter Florrick.
Ve sürpriz olan ise, kazanan Peter Florrick.
That's quite an upset for Hillary.
Hillary için çok üzgün bir an.
If you're not, you could just upset her.
Ya değilseniz, onu üzebilirsiniz.
Obviously, Leonard was upset... humiliated.
Leonard'ın üzüldüğü, aşağılandığı aşikar.
No you know what guys, this is my fault. I was upset. I freaked out.
Kukun çok güzel.
Pretty easy to see how that could upset someone.
Adamım Alejandro plakaya baktı.
I understand you're upset...
- Üzgün olmanı anlıyorum.
When Danny is really upset, he likes to go to the movies and make other people feel as miserable as he does.
Ne eziksiniz ya!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]