Vacay traducir turco
37 traducción paralela
Okay, so my soon-to-be ex is about to vacay to paris- -
Tamam, yakında eski kocam olacak adam Paris'e tatile gitmek üzere.
"vacay"?
Tatil mi?
Sealed the deal. She was easy that way. And I needed a vacay.
O kolay biriydi ve..... benim de bir tatile ihtiyacım vardı.
You may have just won a 20-year vacay.
Biraz önce 20 yıllık bir seyahat kazanmış olabilirsin.
We'll have a vacay as marshmallow shoes.
Dilediğimiz heryere gidebiliriz.
a little family vacay.
Ailecek tatil yapalım.
- It's called a summer vacay, Spence.
- Yaz tatilindeyiz Spence.
Do you know that I actually had to vacay this year in Palms Springs instead of Hawaii?
Biliyor musun bu yılki tatilimi Hawaii yerine Palm Springs'de geçirmeliydim.
If you can afford to send Dixon to a spa retreat / rehab vacay,
Eğer Dixon'ın rehabilitasyonunu karşılayabiliyorsan bunu da karşılayabilirsin.
Fancy dinner, a nice hotel... mini vacay.
Güzel bir yemek, otel, küçük bir tatil.
You're right, enough, we're on vacay.
Haklısın, yeter. Tatildeyiz.
Shouldn't have bothered you on vacay. "
"Tatildeyken seni rahatsız etmemeliydim."
He just wrapped up a five-year vacay at Rikers for drug trafficking.
Uyuşturucu satıcılığından Rikers'ta * beş yıllık bir tatil yapmış.
I go to an awesome college, I marry a hot guy and I make adorable babies for my nanny to take care of while we vacay in Paris.
Harika bir üniversiteye giderim, yakışıklı bir erkekle evlenirim ve biz Paris'te tatildeyken bakması için bakıcıma güzel bebekler yaparım.
Yeah, we're heading out on a family vacay here, you know?
Ailecek tatile gidiyoruz işte.
Maybe I do need a vacay.
Belki de bir tatile ihtiyacım var.
Welcome back. How was your vacay?
Hoş geldin bakalım, tatil nasıldı?
Hey, thanks for the prison vacay.
Tahliye için teşekkür ederim.
I mean, sure, some prince's beach compound in Yemen sounds like a super-sweet vacay until you're in a harem with a dozen former midwestern beauty queens and Blair from "The Facts Of Life."
Kesinlikle bir presinsin Yemen'deki plajı harika bir tatil yeri gibi gelebilir tabii eski güzellik kraliçeleri ve "Hayatın Gerçekleri"'ndeki Blair ile birlikte aynı hareme düşene kadar.
I'm gonna take a little vacay.
Bir süre tatile çıkacağım.
Vacation is "vacay," session is "sesh," Cleveland is "Cleve."
Tatile "tati" döneme "dön", Cleveland'a da "Cleve." diyor.
Oh, Doc, you know, I know you're on your vacay, but you should know. See, this- - it's not gonna happen.
Doktor, tatilde olduğunu biliyorum ama bilmen lazım, bu, olmayacak.
They're on a vacay on the family island.
Aile adasında tatildeler.
This place reminds me of a cliff side meal we had one romantic vacay to Cabo.
Bu mekan bana Cabo'daki uçurum kenarında yediğimiz romantik yemeği hatırlatıyor.
We could take a little vacay. I mean, I know I could use some fun in the sun.
Yani biraz eğlence ve güneş görsem hiç fena olmaz.
Enjoy your little vacay?
Şu ufak tatilin hoşuna gitti mi?
And then her parents pull her out of school early for a six week vacay to Florence, Italy? Six weeks?
Sonra da ailesi onu okuldan erkenden alıp 6 haftalığına İtalya'ya mı ne gittiler.
What would you say if I asked him on a little vacay?
Onu bir tatile çıkarsam nasıl olur?
How was your Temecula vacay?
Temecula tatilin nasıldı?
Look, it's too bad that jeanie's face got shredded... But this is supposed to be our vacay.
Jeanie'nin yüzünün doğranmasına ben de üzüldüm... ama bu bizim tatilimiz olacaktı.
And this vacay is a dream.
Ayrıca bu tatilin rüyadan farkı yok.
He's terrified. An involuntary vacay at Club Torment - will do that to you.
İşkence Kulübü'nde gönülsüz bir tatil geçir, anlarsın.
Hell, I could use a vacay.
Ben de tatil yapmak isterdim.
Just like a little Team Flash vacay.
Flash Ekibi tatili yaparız.
He needs a vacay!
- Tatile ihtiyacı var!
You went on vacay with your business partner?
İş arkadaşınla tatile mi çıktın?
I am talking about a real beach vacay.
Gerçek bir plaj tatilinden bahsediyorum.