English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ V ] / Validate

Validate traducir turco

266 traducción paralela
Okay, you can be there to validate.
Tamam doğrulamak için orda olabilirsiniz.
- I got to validate the Heathrow bet.
- Heathrow bahsini doğrulamalıyım.
Hey, uh, do you validate?
Mesain başladı mı?
I don't want to say anything until he does, except that I don't think there's an emotion that you're having I couldn't validate.
O bir şey söyleyene kadar bir şey demek istemiyorum ancak anlayamayacağım bir duygu yaşadığını sanmıyorum.
"Validate my feelings". Your taste!
'Duygularını anlıyorum.'Çok zevklisin!
And when your doctor refuses to validate for parking?
Ya doktorunuz keyfiyetten onaylamayı reddederse?
And that does not make me one ofthese women who is married to a successful man and has dedicated her life to him and her children, and then has to validate herself as a human being, because her children are leaving her, by studying photography or opening an art gallery or going into interior design in her husband's office.
Ve bu beni, başarılı bir erkekle evli olan kadınlardan biri yapmaz, ayrıca hayatını kocasına ve çocuklarına adayan ve sonra da çocukları ondan ayrıldığı için, kendini insanoğlu olarak kabul etmek zorunda kalan, fotoğrafçılık çalışarak ya da bir sanat galerisi açarak çalışan ya da kocasının ofisinde iç dizayn işine giren bir kişi yapmaz.
This would validate their authority My despisal.
Onları küçük görürken otoritelerini kabul etmek olur bu.
Would you validate this for me, sir? My parking ticket?
Benim için bunu doğrular mısınız, efendim?
– You want me to validate that?
Onu teyid ettirmemi mi istiyorsun?
I will grant the restraining order not to validate the malice between you but in the interest of Christian harmony.
Kısıtlama talebini onaylayacağım... aranızdaki husumeti tasdik etmek için değil... ama Hıristiyan toplumunun yararı için.
Could you validate my parking?
Park biletimi onaylar mısınız?
I hear you... validate parking tickets without purchase.
Birşey satmadan park biletlerini onayladığını duydum.
- She'll validate you.
- Size yardım eder.
I'll tell you who's going to win... but it will just validate my theory... that you cared more about winning money... than you did about me.
Sana kimin kazanacağını söylerim... ama bu sadece benim teorimi doğrular... senin için para kazanmanın... benden daha önemli olduğu teorimi.
You cannot validate this groundless example of rapacious litigation.
Doyma bilmez açgözlülüğüm orneği olan bu asılsız davayı onaylayamazsınız.
ENTER YOUR CODE, THEN PRESS "VALIDATE"
ŞİFRENİZİ GİRİNİZ VE ONAYLAYINIZ
Considering the history of your planet, that doesn't validate what he's doing.
Gezegeninizin tarihi göz önüne alınınca bu onun yaptığını doğrulamıyor.
The way I see it there's one good reason to take this mission and that's to validate your faith in me.
Bana göre bu görevi almamda tek bir iyi neden var bu da sizin bana güveninizi haklı çıkarmak.
- Do you validate? - Now!
- Park parasını verdin mi?
Do you validate parking?
Park fişlerini sen yapıştırırsın.
I'm happy to go in and analyse him, in fact I'm looking forward to it, but I won't go in there to validate a story.
Onu araştıracağım için mutluyum, aslında bu iş ilgimi çekiyor, ama oraya bir hikayeyi geçerli kılmak için girmeyeceğim. Anladın mı?
I think it's sad the way she's using a child to validate her existence.
Sanırım bu, çocuğunun varlığını onaylamak için kullandığı acınası yollardan biri.
Can somebody validate my parking?
Birisi arabama çıkış izini verebilir mi?
The male tries to validate his existence... and prove he doesn't need a female to mate.
Erkek, varlığını tasdik etmeye ve çiftleşmek için bir dişiye ihtiyacı olmadığını kanıtlamaya çalışıyor.
This court cannot and will not validate your humanity.
Bu mahkeme seni insan olarak kabul etmedi ve etmeyecek.
By this proclamation, I validate his marriage to Portia Charney and acknowledge his humanity.
Bu açıklamayla Portia Charney'le olan evliliğini geçerli kılıp... onu bir insan olarak kabul ediyorum.
You're not a nobody simply because I validate your existence.
Sen önemsiz biri değilsin, çünkü senin varlığını geçerli kılan benim.
You see, you, as the girl whose wanton ways had her banished to the boonies, you needed the affection of the unblemished small-town pure heart to validate you in your oh-so-vulnerable time, right?
Gördüğün üzere sen, ahlaksız davranışları onu taşraya sürgün etmiş hassas zamanında seni geçerli kılması için, lekesiz küçük bir kasabanın saf kalbinin şefkatine ihtiyacı olan bir kız gibisin, değil mi?
If I went home with him, it'd be the only time I'd ever had sex to validate my life.
Eğer onunla eve gidersem, hayatım boyunca ilk kez onaylamadığım bir seks yapacaktım.
- Boss, I'm getting pissed. - I validate that emotion. Net to?
Bence bu hepinizin ortak sorunu.
Could you validate this for me, please?
Şunu alabilir misin, lütfen?
It's not ethical to get the government to validate your findings - just so you can get published.
Sırf siz ünlü olasınız diye, hükümetin araştırmalarınıza kaynak sağlaması etik değil.
Now then... do they validate parking here?
Şimdi..... burada otopark fişini onaylatıyorlar mı?
You don't need the collective to validate your existence.
Varlığının geçerliliğini göstermek için topluluğa ihtiyacın yok.
Wed be happy to validate your stub.
Yaptığınızın yasal olmadığını söylemeliyim.
Proud parents, what kind of empty people need to validate themselves through the achievements of their children?
Gururlu ebeveynler, Çocuklarının başarısıyla kendini ispatlamaya çalışmak nasıl bir boş kişilik gerektirir?
Sir... given the criminal charges against you you couldn't be a less credible witness so stop trying to validate your theories and just give us the truth.
Bayım hakkınızda ağır suçlamalar var. Daha az güvenilir bir tanık olamazdınız. Teorilerinizi haklı çıkarmaya çalışmayı bırakıp bize gerçeği anlat.
Will the witness preview and validate 1108 at this time?
Tanıklar 1108'i inceleyip onaylıyor mu?
I will validate.
Onaylıyorum.
Are you ready to preview and validate 1109?
1109'u inceleyip onaylamaya hazır mısınız?
It takes that long to process and validate the order.
Sipariş işlemi ve değerlendirme süresi.
Do you validate?
Aldığınızı doğrular mısınız?
WHERE DO I GO TO VALIDATE THIS?
Bunu nereden onaylatabilirim?
And by the way, we do validate.
Ve bu arada seni onaylıyoruz da.
validate Mommy, kids, because she's incapable of doing it herself.
Annenize bakın çocuklar, çünkü bunu tek başına yapabilir.
Do you validate?
Sana ne oluyor?
- Let's not validate his delusions.
Batıl düşüncelere kanmayalım.
Her father could have died in November, or Thanksgiving could have been really special for them, but I go with the birthday, and validate it now as if I knew by saying,
Babası Kasım ayında ölmüş olabilirdi veya şükran günü onlar için gerçekten çok önemli olabilirdi. Fakat doğum gününü duyunca bunu sanki biliyormuş gibi davrandım ve ona babasının "Mutlu Yıllar" dilediğini söyleyerek bunu onayladım.
Don't forget to validate.
onaylandığını unutma.
Do you validate parking?
Otoparkı onaylıyor musunuz?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]