Valuables traducir turco
464 traducción paralela
All moneys and valuables which may come into our possession... shall be lumped together into a common fund... and from this fund shall first be taken the money... to fit, rig, and provision the ship.
Tüm paralar ve değerli mallar ortak bir fonda toplanılacak ve bu fondan paralar öncelikli olarak geminin donanımı, ihtiyaçları ve yiyecek-içecek için kullanılacak.
Hide your valuables...
Gizleyin altınları...
- To hide our valuables.
- Altınlarımızı saklamamızı söylüyorlar.
You needs all your valuables to sell for that tax money.
Vergiyi çıkartmak için herşeyi satmalısınız.
Valuables of any kind?
Gayri menkul? Değerli bir şeyler?
- Just give me my valuables.
- Değerli eşyalarımı ver.
I don't have any valuables.
Hiç değerli eşyam yok.
It's just seeing the men go each time and looking after their valuables and letters...
- Sana öneriyorlar.... - Öyle bir şey değil. Onların her gidişinde, gittiklerini görmek, eh... değerli eşyalarına, mektuplarına göz kulak olmak...
Hide your rice and valuables!
Pirincinizi ve değerli eşyalarınızı saklayın!
Our home and all our valuables will be confiscated.
Çok yakında evimize ve mal varlığımıza da el koyacaklar.
We've got to collect your valuables, you know.
Değerli eşyalarınızı emanete almamız gerek.
Yes. We are not allowed to take valuables out of the country.
Ülke dışına değerli eşyaları çıkarmak yasak.
They borrowed money from back east and... pawned their valuables and gave it to me to invest in a wagon train load of supplies I've got coming in from St Louis.
Çünkü borç aldıkları parayla altınlarını bana verdiler. Ben de o parayla onlara St Louis'ten bir vagon dolusu ihtiyaç malzemesi getirtiyorum.
- More valuables for you. Free whiskey. MAN 4 :
- Senin için daha değerli bir şey.Bedava viski.
While going about my duties on the other side of the park, I noted some valuables that had gone astray. I believe they're yours, sir.
Parkta görevlerimi yerine getirirken, bazı ganimetlerin yanlış yöne saptığını gördüm.
Valuables?
Ganimetler mi?
He's then asked whether he's made a will and what he wants done with his remains and valuables.
Ardından vasiyetini hazırlayıp hazırlamadığı ve geride bırakacağı eşyalarla ne yapılmasını istediği sorulur.
Give me your valuables and fast!
Değerli eşyalarınızı bana verin. Acele edin.
Bring us your valuables and money that you hide under your pillows and in the stinking beds of your women.
Yastıklarınızın altında sakladığınız çıkınlarınızı sökün, avratlarınızın sakladığı küflü paraları çıkarın ortaya.
Hell, honey, I don't care what you call yourself, but if you're after our valuables, I'll tell you now, mine, you can't put in a saddle bag.
Adına her ne diyorsan, umurumda değil, hayatım ama değerli eşyalarımın peşinde isen sana söyleyeyim, onları eyer çantana koyamayacaksın.
Gentlemen, ladies, bring out your valuables, please. Oh, no!
Bayanlar baylar, değerli eşyalarınız lütfen.
They would shave the women's hair and look for valuables in the most intimate of places, especially on the women.
Kadınların saçlarını traş eder vücudun her noktasında kıymetli eşya ararlardı. Özellikle kadınlarda.
I therefore direct that all confiscated gold and valuables be sent immediately to Moscow.
Burjuvaziden kamulaştırılan değerli eşyaları acilen Moskova'ya göndermenizi emrediyorum.
You'll be personally responsible for the gold and valuables.
Taşıdığınız değerli yükün şahsi sorumluluğu üzerinizde.
It's just a few valuables?
Birkaç değerli eşya, hepsi bu.
Valuables, of course.
Değerli eşyalar, elbette.
Let's have a look at these valuables.
Şu değerli şeylere bir bakalım.
I never thought I would live to see the day when a peer of the realm, entrusts to us, a case of valuables...
Bu günü de göreceğimi hiç düşünmemiştim soylu bir krallık üyesinin bir çanta dolusu değerli eşyayı bize emanet edeceği günü.
Any valuables to deposit, Sir Richard?
Emanet edeceğini herhangi bir kıymetliniz var mı, Sir Richard?
Her valuables.
Takıları.
Where do you put your valuables?
Takılarınızı nereye koyarsınız?
Why did she put her valuables in her shoe?
Takılarını niçin ayakkabısının içine yerleştirdi?
Couldn't the mugger have asked him for his valuables, and when he was refused, then hit him from the front?
Soyguncu değerli şeyleri olup olmadığını sormuş, ve reddedildiğinde, önden darbe yemiş olabilir mi?
I'm also to strip Livia's apartments of their valuables and send them to him by road.
Livia'nın mülklerinde değerli ne varsa toplayıp karadan ona göndereceğim.
The carts with the valuables in them.
Değerli eşyaları taşıyan arabalar.
These are some of my valuables Which one do you like?
Bunlar benim hazinemdir hangisini istersin?
So, if you leave my house for good, I grant you 150 guilders at once and an annual sum of 160 guilders, on the sole condition that you leave the valuables I gave you to my son's name and you do not cause any more trouble.
Bu yüzden, evimi temelli terk edersen sana hemen 150 Florin vereceğim ve her yıl da toplam 160 Florin, tek koşulla oğlum adına sana verdiğim değerli eşyaları bırakacaksın... #... ve bundan sonra hiçbir sorun çıkarmayacaksın.
I presume you will want to be returning your valuables to your safe deposit box.
Tahmin ediyorum eşyalarınızı kasanıza geri koyacaksınız.
You will want to return your valuables to your box, won't you?
Eşyalarınızı kasanıza koyacaksınız, değil mi?
Oh, so you are returning your valuables to your safe deposit box.
Oh, böylece eşyalarınızı yeniden kasanıza koydunuz.
And the merchandise, all these valuables left here, without guard?
Tüm mallar ve kıymetli eşyalar korumasız olarak böylece duruyor öyle mi?
- Your valuables.
- Değerli eşyalarınız.
My luggage comprises valuables, be careful
Bagajlarımda değerli eşyalar var Dikkat edin!
Tell him the countess left suddenly taking all her valuables with her.
O'na Kontes'in aniden ayrıldığını ve tüm değerli eşyalarını da yanına aldığını söyle.
Then they told me to get undressed and give them all my valuables.
Benden soyunmamı ve tüm değerli eşyalarımı vermemi istediler.
And then the stretcher was lowered into the grave... and then this wood was put on me... and then my valuables were put on me, in my hands.
Ardından sedye mezara indirildi ve üzerime tahta koydular ve değerli eşyalarımı üzerime bıraktılar, ellerimin arasına.
I want you to leave your home... your clothes, jewels, furniture... your valuables... your friends, habits and thoughts.
Elbiselerini, mücevherlerini, mobilyalarını,.. ... değerli şeylerini, dostlarını, alışkanlıklarını ve düşüncelerini evinde bırakmanı istiyorum.
Even if they have swallowed their valuables, Your Severity... there would be no need for those messy searches that we used to have.
Değerli eşyalarını yutsalar bile, Gaddar Hazretlerim eskiden yaptığımız o pis aramalara artık ihtiyacımız kalmadı.
It said, "Your valuables are in jeopardy." I'll show it to you.
- Ne yazıyordu? "Değerli eşyaların riskte" gibisinde bir şey yazıyordu. Cüzdanımda olacaktı, göstereyim.
Two wedding rings, a pin, and 32.50 marks in cash. Valuables :
Değerli eşyalar :
Bring your money, and valuables with you.
Paralarınızı ve diğer..., değerli eşyalarınızı yanınıza alın.