Vincent's traducir turco
1,443 traducción paralela
For it was precisely between the spasms of craziness that Vincent saw the world most intensely.
O alışılagelmiş bir "kaçık" değil, bir dâhiydi. Dünyayı bambaşka gözle görebiliyordu.
Vincent appeared to be able to relax with his nearest and dearest.
Vincent sevdiklerinin arasında rahatlamış ve huzurlu gibiydi.
This would be Vincent's new calling.
Vincent'in yeni çağrısıydı bu.
But Vincent's not bothered, this is his road-to-Damascus moment.
Ama Vincent'in engelleri aşacak sağlam bir inancı vardı.
The drooping breasts and stringy hair became the food of Vincent's inspiration.
Vincent içinse dökülmüş saçları ve sarkık göğüsleri esin kaynağı oldu.
Sien got tired of Vincent's campaign to turn her into a good Dutch hausfrau, and disappeared back into the Hague gaslight.
Sien, Vincent'in sanat çalışmalarından bunalarak kendi yaşamına döndü ve Vincent ile yolları ayrıldı.
So excitedly he sends it off to Theo, who moans about how hard it is to sell Vincent's dark pictures, when everything in Paris is bright.
Kardeşi Theo'ya Paris'te şen resimler seven insanları hoş tutmak yerine böylesine kasvetli resimler verecek kadar gözünü karartmıştı.
Oh, Vincent could do it all right, but there was something altogether too decorative about the Impressionists, marinading the meat of human existence in the rinse of their luminescence.
Vincent işini iyi yapıyor olsa da İzlenimcileri fazla süslü bulmaktaydı. İnsanı parlak renklerle anlatmak, kendisine yanlış geliyordu.
It must be Theo's fault, thinks Vincent, and organises a show of pictures in a local cafe, hobnail boots and cut sunflowers.
Theo'yu es geçerek yerel bir kafede sergi açtı bir gün. Eski botlar ve Ayçiçekleri.
Vincent hardly seems to be joining the Impressionists'club, then.
Vincent, böylece İzlenimciler ve şürekasından ayrılmış gibi.
So it's not surprising Vincent gets a crush on another misfit.
Vincent'in başka bir sanatçıya kapılması şaşırtıcı değil.
Vincent, the gin-soaked preacher down in the muck.
Vincent ise başarısız bir vaizdi.
A place where the chilliness of the Paris art scene would give way to what Vincent, the collector of Japanese prints, imagined as a monkishly pure way of life.
Paris'in sığ ve katı yaşamından kaçıp Japon baskıların kopyalarını yaptığı kendi dünyasını seçti. Issız yaşamında kendini sanatına adamıştı.
Like the sunflower, Vincent turns his face into the nourishing light.
Ayçiçekleri gibi Vincent yüzünü ona hayat veren ışığa döndü.
Vincent's version echoes Millet's lyrical anthem to noble toil.
Vincent yapıtında Millet'nin figürünü çağdaş hale getirmiş.
Did Gauguin really buy into Vincent's dream of a little commune in the sun?
Gauguin, güneşin altındaki Vincent'in ortak yaşam hayalini anlamış mıydı?
But the ever-supportive Theo had offered to sponsor Gauguin if he joined Vincent in Arles.
Ama cömert Theo, Gauguin'nin Arles'de kalışına destek sunacağını söylemişti.
Except, with every painting, it became clear that Vincent's vision of the universe as a revelation, the boundary between water, land and sky dissolved, rapt lovers gazing at the burning stars, all this was happening now, without Gauguin.
Lâkin, Vincent'in göz ardı ettiği, yaptığı her resmin bütünlüğünü yer ve gök arasındaki koyuluğu çarpıcı bir biçimde ortaya koymasıydı. Meftun âşıklar ve ışıldayan yıldızlarla müthiş bir şey yapmıştı ve Gauguin'nin hiç yardımı olmamıştı.
Vincent, absinthe-sodden, staves off his anxieties about Gauguin's non-appearance by painting and painting and painting.
Vincent, Gauguin'nin kendini geri çevirmesini unutmak için durmadan resim yapmaya başladı.
Meet the Roulins, Vincent's happy family.
Roulinler'le tanışın. Vincent'in saadet dolu ailesi.
Vincent's primary colours and arresting frontal pose are the signals of straightforward honesty.
Vincent'in seçtiği cepheden duruş ve ana renkler bu pozda dürüstlük işaretleridir.
Here's what Vincent does with an excursion to a vineyard at the time of the grape harvest.
Vincent için bağbozumu tüm renklerle birlikte şenlikti adeta.
But for Vincent van Gogh, there was no joy without sweat. The ride his art gave you was into the world, not away from it.
Vincent van Gogh için bu ciddi bir uğraş olup gerçekliğe sırt çevirmeden onların derinine nüfuz etmek gerekiyordu.
He's irked by Vincent's manic rate of painting.
Vincent'in bu sanat tutkusu Gauguin için sorun olmaya başlamıştı.
That evening Vincent thrust into Gauguin's hands a newspaper article about a local knife attack.
Bir akşam Gauguin'e gazetede yer alan bıçaklı bir saldırganın haberini gösterdi.
Around midnight, Vincent had shown up at his favourite brothel, handed one of the girls, Rachel, a small package.
Geceyarısına doğru, Vincent eve sevdiği bir fahişe ile dönmüştü. Kadının adı Rachel idi ve ona küçük bir paket verdi.
They're the documents of Vincent's battle to keep disintegration at bay.
İyi günlerinde resimler yapıyor ve aykırılığı artıyordu.
What we're looking at always is the inside of Vincent's head.
Burada gördüğümüz şey Vincent'in kafasının içidir.
Every mark of Vincent's stabbing brush seems like a personal letter to us.
Vincent'in her fırça darbesi birer kişisel mektup gibi.
Vincent himself described it as a study in calm, which seems a stretch when we get pulled into the vortex of all those whirlpools of paint that coil round his head, ride through the waves of his hair,
Vincent için bu sıradan bir çalışma olarak gözükse de öyle değildi. Fondaki fırça vuruşları ve kıvrımlarla tüm bedenini kavrayan o mavi tonun içinde harika bir sezi var.
For despite the heroic battle, art against craziness, Vincent knew that sometimes nothing would avail.
Zapt edilemeyen bir çılgınlık karşısında Vincent, sanatın galip gelemeyeceğinin farkındaydı.
It shows Vincent in total command, never fiercer in his contempt for the rules.
Her şey denetimi altındaydı ve tüm kuralları karşısına almıştı.
And it's with this independent life of formed blocks of colour that Vincent van Gogh creates modern art.
Ve gelecek kuşaklara örnek olacak modern sanatı yaratmıştı.
And it was what Vincent had been yearning to realise, ever since he picked up a brush on the dark moors of north Holland.
Vincent, Kuzey Hollanda'da fırçasını her ele alışında kendine dünyanın gerçeklerini anımsatıyordu.
I don't think there's the slightest possibility that accomplishing this revolution could have been a moment of suicidal despair for Vincent van Gogh.
Böylesine büyük eserler yaratıp adeta devrim yapan bir sanatçının intihar edeceğini düşünmezdim. Ama van Gogh şaşırtmıştı.
When Theo arrived from Paris, he found Vincent mortally wounded, a single shot to the abdomen.
Theo, Paris'ten döndüğünde ağabeyini karnına kurşun sıkmış halde buldu.
For a while, Theo was optimistic about Vincent's chances of recovery.
Vincent'in geçmiştekiler gibi bunu da atlatacağına inanıyordu.
Theo believed that as well, that Vincent's time had finally arrived, but it was too late.
Theo, ağabeyinin ölüm döşeğinde olduğunu biliyordu ama artık çok geçti.
Vincent's passionate belief was that people wouldn't just see his pictures, but feel the rush of life in them.
Vincent başka bir dünyada yaşayan, sıradışı birisiydi. Resimleri sadece görülmüyordu.
She's a silver-eyed witch?
O gümüş-gözlü bir cadı mı! ? Vincent!
It is Father Vincent's order.
Peder Vincent'in emri.
It's happened again...
Peder Vincent?
Are you Father Vincent?
Siz Peder Vincent mısınız? Evet.
- Because vincent chase's brother cannot be living like a transient crack whore, not while Vince doesn't have job.
- Çünkü Vincent Chase'in abisi bir fahişe gibi, öyle yerlerde kalamaz Özellikle de Vince işsizken. Lanet olası bir Televizyon Dizisinde oynuyorsun.
Known associate of... it's, uh...
Şeyin iş ortağı- - Vincent Kagan.
Vincent's brothers Anthony and Zack.
Vincent'ın kardeşleri Anthony ve Zack.
Vincent's a suspect in the shooting death of a guard protecting a shipment of oxycontin.
Vincent oxycontin dağıtımı sırasında bir güvenliğin öldürülmesinde şüpheli.
There's no sign of Vincent Kagan.
Vincent Kagan'dan iz yok.
Well, it doesn't exactly scream "I'm Vincent Chase's manager."
Yani, tam olarak Vincent Chase'in menajeri olduğunu belli etmiyor.
I told them I was Vincent Chase's manager.
Onlara Vincent Chase'in menajeri olduğumu söyledim.
Well, listen, if you want people to call you back, may I suggest that you get a van with a large bullhorn on the top, drive around Hollywood announcing that after three years of hibernating in Vincent Chase's ass,
İnsanların seni geri aramasını istiyorsan, üzerinde büyük bir boynuzu olan bir minibüs alıp, Hollywood'ta gezinip, ve Vincent Chase'ın kıçında 3 yıldır kış uykusuna yattıktan sonra,