Vindication traducir turco
93 traducción paralela
It'll mean complete vindication.
Tamamen temize çıkmış olacaksın.
It's your vindication.
Bugün burada olmanıza memnunum.
Your vindication, General?
İntikamınız, değil mi General?
This is real vindication here.
Bu tam bir aklanma.
It'll be his monument, his vindication.
Onun eseri olacak - Suçsuzluğunun kanıtı.
It was a great vindication.
Büyük bir zevkti.
I offer you a chance for reinstatement of rank and vindication for you and your men.
Peki ya sana rütbenin ve tüm haklarının geri verileceğini söylersem? Senin ve adamlarının.
My men need no vindication.
Adamlarımın pohpohlanmaya ihtiyacı yok.
They want their vindication.
Aklanmak istiyorlar.
I didn't know it needed vindication.
Bunun bir intikam gerektirdiğini bilmiyordum.
This verdict has been a terrific vindication for our legal system.
Bu karar, adalet sistemimizin de aklanmasını sağladı.
This verdict has been a great vindication of our system.
Bu karar, adaletsistemimizin de aklanmasını sağladı.
Or, a spectacular vindication of the principle.
Ya da yöntemin doğruluğunun olağanüstü şekilde kanıtlanması.
There's no vindication here, Counselor.
Buna beraat denemez avukat bey.
Depositions and whispering and legal fees for some damn personal vindication.
Kahrolası kişisel bir intikam yüzünden, kovulmalar, dedikodu, avukat parası...
This is total and complete vindication.
Tam bir zafer bu!
The upset win is sweet vindication for the unranked Commandos.
Beklenmedik galibiyet, seribaşı olmayan Commandos'un kendini kanıtlamasını sağladı.
This is a great vindication for anybody who was ever taking a bath... went to get the paper, fell down and had the door slam behind them and the doorknob break off.
Bu mükemmel bir temize çıkarmaydı yıkanan biri için gazeteyi alıp, düşmek ve ardından kapıya çarpıp, kapı kolunu kırmak.
But clearly the fact that this is being explored is a vindication...
Ama belli ki böyle bir olayın keşfedilmesi...
It must be a real vindication.
İnandıkların doğru çıktı.
My client has instructed me he is not seeking bail at this time, preferring to await his vindication and release.
Müvekkilimin bana verdiği talimata göre bu seferlik kefaletle çıkmayı değil de suçsuzluğunun kanıtlanması ve serbest bırakılmasını tercih ediyor.
Vindication.
Temize çıkmanı.
I'm here for vindication.
Sadece doğru hikayeyi yazmak için buradayım.
Finally earning their vindication, the Bulls completed a four-game sweep and put the Pistons nightmare behind them.
Sonunda kendini kanıtlayan Bulls... dört maçı zaferle tamamladı... ve Pistons kabusunu geride bıraktı.
And despite this inspiring vindication of Karen's inner child,
Ve bu aklanmaya rağmen Karen'ın iç çocukluğunda,
It's a vindication.
Bu bir doğrulama.
Oh, a vindication.
Bir doğrulama!
Why do you have A Vindication of the Rights of Woman Sexual Politics and The Autobiography of Alice B. Toklas by Gertrude Stein?
Neden Kadın Hakları Savunması kitabına, Kate Mill'in Cinsel Politikalar'ına ve Alice Eutolics'in otobiyografisine sahipsin?
That's it. No vindication, nobody pays.
Kimse bedel ödemeyecek.
Vindication.
Haklı çıkışımız.
That check should cover your vindication.
Bu çek haklıIığını karşılar.
But those who masterminded labor's victory in 1997 saw it as a triumphant vindication of a new form of democracy.
... çok mutlu, çok rahatlamış, çok üretici... 1997 zaferinde, İşçi Partisinin başını çekenler bu başarının yeni bir demokrasi formunu teyit ettiğini söylediler.
- Very few men would find vindication in the prison version of "Star Search."
- Çok az adam hapishanedeki "Pop Star" yarışmasında haklı çıkma fırsatı bulur.
You'll only get public vindication if the two of us appear on the 6 o'clock news shaking hands.
Sadece ikimiz 6 haberlerinde el sıkıştığımızda halk önünde temize çıkacaksın.
I want vindication... for Mulder... and for all of us.
Bunu ispat etmek istiyorum. Mulder ve hepimiz için.
You have to understand... my life's work... the vindication of it... it's so important to me.
Anlamalısın hayatım bunu doğru olduğunu kanıtlamakla geçti. Benim için çok önemli.
We must begin making plans... for the Ivan Krank World Vindication Tour!
Ivan Krank'ın Kendini Aklama Dünya Turu için plan yapmaya başlamalıyız!
Well, there were no more rallying cries. no more odes of vindication.
Şey, daha fazla haykırışlar, haklı olma çabası yoktu.
If it's true, if you're right, then it would be a great vindication of you and everything you stand for.
Düşünsene. Eğer bu doğruysa sen haklıysan o zaman temize çıkarsın. Söylediğin her şey doğrulanmış olur.
But while we may all be talking about my vindication...
Ama suçsuzluğumu kanıtlamak için yaptığımız tüm konuşmalara rağmen- -
But while we may all be talking about my vindication and release, we shouldn't lose sight of the fact that this isn't just about the misguided prosecution of an innocent man.
Ancak suçsuzluğum ve serbest bırakılmam hakkında konuşurken gerçek manzarayı kaçırmamalıyız. Bu sadece masum bir adam hakkında yanlış hüküm veren iddia makamı hakkında değil.
So that's always a vindication.
Sonunda temize çıkmıştık.
Despite this partial vindication of nucleosynthesis, Hoyle, who dead in 2001, never accepted the Big Bang.
2001 yılında ölen Hoyle, nükleosentez konusunda kısmen aklanmasına rağmen..... Büyük Patlamayı hiçbir zaman kabul etmedi.
And I am going to the sweet land of vindication.
Bende kendimi temize çıkarıyorum.
Nor is a vindication.
Savunma da değildir.
It's to get vindication.
Suçsuzluğu kanıtlamak için gerekli bu.
If rebels have no vindication they end up being just conspirators.
Asiler suçsuzluklarını kanıtlayamazlarsa sonunda hain ilan edilirler.
'Some religious groups are claiming events overnight'are a vindication of their teachings.'
Bazı dinci gruplar akşamki olaylar için kendi öğretilerinin gerçekleştiğini öne sürdüler.
Yes, vindication!
Evet, haklıymışım!
Do you agree that this is a full vindication of the Warren Commission?
Saatyaklaşık 11.00'di.
Our goal is not the victory of might but the vindication of right.
Hedefimiz zafer kazanırken ahlakımızı korumak.