Vivant traducir turco
34 traducción paralela
Rue de la Planchette, the Bon Vivant.
Rue de la Planchette. Bon Vivant.
I play the part of the bon vivant.
Bon Vivant ta görev aldım.
" Philip Royce, bon vivant, womanizer...
" Philip Royce, iyi yaşamasını seven bir zampara.
- Ma'am, would you like me to grind French or Viennese... for the tableau vivant tonight?
H-Hanımefendi, ben Fransızca veya Viyana için öğüt istiyordum... Tablo vivant için bu gece.
What I remember most vividly are the tableau vivant, the colors,
Daha dün gibi hatırladıklarım canlı tablolar,.. ... renkler,..
I'd like a 1961 Romanee St. Vivant if we have it.
I961 Romanee St. Vivant varsa alayım.
After all, he was the Third Reich's chief bon vivant.
Sanık çekilebilir.
We'd tell that bon vivant.
Adam gibi adam derdik.
For he's a bon vivant Who's missing out on'bon
Çünkü hayatı seviyor Sadece hayatı ıskalamış
A tableau vivant representing Liberty.
Özgürlüğü simgeleyen canlı bir tablo.
I WANT TO SEE BON VIVANT.
Ben Bon Vivant'ı izlemek istiyorum.
ACTUALLY, I WANT TO SEE BON VIVANT.
Aslında ben Bon Vivant'ı izlemek istiyorum.
WHY DON'T ME AND DEACON SEE BON VIVANT AND YOU GUYS SEE YOUR THING?
Biz Deacon'la Bon Vivant'a gidelim, siz de kendi filminize.
SO HOW WAS YOUR PRECIOUS BON VIVANT?
- Sizin değerli Bon Vivant nasıldı?
Sherry "abandoned her baby to go live the life of a bon vivant" Sherry?
Keyifli bir hayat sürmek için bebeğini terk eden Sherry mi?
Devoted son, loving brother, caring uncle... bon vivant and world-class connoisseur of the booty.
Sadık bir evlat, sevecen bir kardeş, ilgili bir amca. İyi yaşamayı seven ve dünya çapında ganimet uzmanı olan.
He's a bon vivant, you know.
Neşeli biri.
Some kind of bon vivant?
İyi yaşamasını seven bir olduğumu mu?
"Chapter nine, the tableau vivant is not only welcome, but expected entertainment at any garden party."
Bölüm dokuz, "Tableau Vivant" hoş karşılanmakla kalmaz bahçe partilerinde beklenen gösteridir.
Venture capitalist, Cambridge educated, a bon vivant.
Müteşebbis, Cambirdge mezunu, lüks yaşamaya düşkün.
( with French accent ) : A bon vivant world traveler.
Ehli keyif bir dünya gezgini.
Sacre bleu, le enfant terrible, le bon vivant, le petit filou..
Sacre bleu, le enfant terrible, le bon vivant, le petit filou...
You've reached Mason Treadwell, bon vivant and provocateur.
Mason Treadwell'e ulaştınız.. ... hedonist * ve provokatör.
Edgar Leeman was a coalman, a bon vivant, drinker, gambler.
Edgar Leeman kömür ocaklarında çalışıyordu serseri, alkolik, kumarbaz birisi.
But she does have an interview in La Femme Vivant monthly.
La Femme Vivant dergisinde röportajı var.
But she does have an interview in "La femme vivant" monthly.
La Femme Vivant dergisinde röportajı var.
Well, there's a tableau vivant.
İşte canlı bir tablo.
One a sadistic ogre, and the other one a delightful bon vivant.
Bir tanesi sadist bir zalim diğeriyse pek latif bir hedonist.
I wasn't the bon vivant that I am now.
Eskiden şimdiki gibi keyfine düşkün biri değildim.
Seriously? Look, don't let Mr. Ehrmantraut's dancing eyes and bubbly, bon vivant personality fool you.
Bakın, Bay Ehrmantraut'un fıldır fıldır gözleri ve kıpır kıpır kişiliği sizi sakın kandırmasın.
No, there's just a charter school meeting at Bon Vivant.
Hayır, Bon Vivant'ta karter okul toplantısı var.
Ex-Belfast gunman and smuggler turned bon vivant brewmaster, whisky blogger.
Eski tetikçi ve kaçakçı bir bira uzmanı ve viski blogger'ına dönüştü.
Mathematician, scholar, poet, adventurer, bon vivant.
Aslında kendisi benim kahramanlarımdan biridir. Matematikçi, bilim adamı, şair, maceraperest, hedonist.
Billionaire, bon vivant, gallivanter, playboy, Gotham's most eligible bachelor, like, 90 years in a row.
Milyarder, ehlikeyif, zampara, çapkın, arka arkaya 90 senedir falan Gotham'ın en gözde bekârı.