Volleyball traducir turco
566 traducción paralela
While we play volleyball, she's wrapped in our coats, looking on like a princess.
Biz voleybol oynarken, paltolarımızı bürünmüş prensese benziyordu.
You laid a Vermont volleyball!
Vermont eltopu yumurtladın!
Colonel, in two years of army service Private First Class Ernest Williams has never volunteered for anything including volleyball.
Albay, askerlik hizmetinin iki yılı boyunca Birinci Sınıf Er Ernest Williams voleybol da dahil olmak üzere hiçbir şeye gönüllü olmadı.
In school - In convent school... they proposed a fast game of volleyball.
Okuldayken... Rahibe okulunda... tükenene kadar voleybol oynatırlardı.
You weren't too hot playing volleyball?
- Terlemediniz mi, hava sıcak.
- You like volleyball?
- Voleybolu çok seviyorsunuz galiba.
I could've been in the States playing Ping-Pong, volleyball... plenty of broads.
Amerika'da masa tenisi, voleybol oynuyor bir sürü karı tavlıyor olabilirdim.
But verbal volleyball is not my idea of a relationship.
Ama benim ilişki anlayışım kelimelerle oynamaktan ibaret değil.
Ever since that first day when I saw you playing volleyball with the nuns.... I couldn't help myself.
Rahibelerle voleybol oynadığını gördüğüm günden beri kendime mani olamadım.
Let's see, Sunday's volleyball....
Bakalım, Pazar voleybol...
No more volleyball, shrimping, tennis, any of that!
Artık voleybol yok, karides avı yok, tenis yok, hiç biri yok!
Lt'll take him till August to figure out how to blow up the volleyball!
Voleybol topunu nasıl şişireceğini çözene kadar yaz biter!
You play good volleyball.
İyi voleybol oynuyorsun.
I was hoping for volleyball or tennis.
Voleybol veya tenis olur sanıyordum.
The volleyball tournament on the beach at 2.
Saat 2'de plajda voleybol turnuvası.
Why can talk Ángela with the boys all day... Instead we must... and we only play volleyball?
Nasıl oluyor da Angela bütün gün erkeklerle konuşabiliyor ama biz voleybol oynamak zorunda kalıyoruz.
It's my suggestion for the volleyball uniforms.
Voleybol üniformaları için önerim vardı.
By the time you get out, you'll be the volleyball.
Dışarı çıktığında da, atış topu sen olursun.
There's a volleyball game.
Bir voleybol maçı var.
You haven't played volleyball for years.
Yıllardır voleybol oynamadın.
And now ladies and gentlemen before we actually begin the humorous portion of tonight's show I wonder if we might just have a moment of silence for the forty-three elderly, mentally retarded Bolivian senior citizen volleyball fans who lost their lives this morning in a roller coaster accident just outside of Lapaz, Bolivia.
Şimdi hanımlar ve beyler bu akşamın mizahi kısmına tam olarak başlamadan önce bu sabah Bolivya'nın hemen dışı Lapaz'da bir rollercoaster kazasında hayatını kaybeden 43 zekâ özürlü, voleybol taraftarı Bolivyalı ihtiyarı anmak için bir dakika saygı duruşunda bulunabilir miyiz?
So I thought it might be appropriate for us tonight, as I say, to have just a moment of silence for the forty-three elderly, mentally retarded Bolivian senior citizen volleyball fans who went [whistling sound] Off a God damn roller coaster into the God damn funhouse.
O yüzden bu akşam bir dakikalık saygı duruşuyla o 43 zekâ özürlü voleybol taraftarı o rollercoasterdan uçuşa geçip lunaparka çakılan Bolivyalı ihtiyarları anmamızın uygun olacağını düşündüm.
American volleyball fans were tossed out of a roller coaster and he wants a moment of silence and your sitting ne xt to some Bolivian jack off whose giggling through his nose might I say you'd be highly pissed?
Diyor ki bir grup zekâ özürlü Amerikalı voleybol taraftarı rollercoasterdan fırlamış. Bunun üzerine bir dakikalık saygı duruşunda bulunmanızı istiyor. Yanınızda da Bolivyalı yavşağın teki kıkırdıyor.
And let us observe a moment of silence for the forty-three elderly, mentally retarded Bolivian senior citizens volleyball fans.
Şimdi o 43 zekâ özürlü Bolivyalı voleybol taraftarı ihtiyar için bir dakikalık saygı duruşunu gözlemleyelim.
Even volleyball is racketless team ping-pong played with an inflated ball and raised net while standing on the table.
Voleybol bile masanın üzerine çıkılarak şişme bir top ve yüksek bir fileyle oynanan raketsiz pinpondur.
We have the still life art class. We got volleyball and croquet. And for you older folks, we got sacks!
Ayrıca sanat derslerimiz, Voleybol, kroket... ve siz sevgili yaşlı aileler içinde sepetleme yarışmalarımız var!
We were playing volleyball in the gym and I fainted, that's all.
Spor salonunda voleybol oynuyorduk ve bayıldım. O kadar.
Girls'volleyball?
Kızlar valeybolu mu?
I was her volleyball coach.
Onun voleybol koçuydum.
There's American football every day on the town, as well as basketball volleyball, handball, baseball. Children, it's gonna be a ball.
Kentte her gün Amerikan futbolunun yanı sıra basketbol voleybol, hentbol, beysbol maçları oynanıyor.
Drop that pistol now and you'll make license plates and play volleyball every afternoon for a few years.
Artık bırak o silahı. Önümüzdeki birkaç yıl boyunca her akşamüstü... boncuk dizip voleybol oynayacaksın.
After conferring with Collins and Aldrin... Armstrong sentJohnson out to find a nice spot to play volleyball.
Collins ve Aldrin aralarında konuştuksan sonra..... Armstrong, Johnson'u voleybol oynayacak güzel bir yer bulması için yolladı.
But I miss playing volleyball, you know?
Ama voleybol oynamayı özlüyorum, anlıyor musun?
- On volleyball.
- Voleybol üzerine.
We did our Club Med routine where they go down to Club Med and Bill Mitchell says, " At 07 : 00, I want an hour of volleyball...
Club Med esprimizi yaptık. Club Med'e giderler... ve Bill Mitchell şöyle der : " Saat 07 : 00'de bir saat voleybol oynayacağım...
You guys going to a volleyball game or something?
Voleybol maçına falan mı gidiyorsunuz?
They are tidy, very clean... with a small fence white covers, pool table,... a volleyball court, guards...
Temiz, şık, ne biliyim işte etrafı şirin bir çitle çevrili... bembeyaz çarşaflar, bilardo masası şirin bir voleybol sahası, ne dersin? Güvenlik var, kimse giremez öyle. Kremlin'in takdirine bak...
- I'm the new volleyball coach.
- Ben, yeni voleybol koçuyum.
I'm taking the volleyball team on an outing.
Voleybol takımını bir gezintiye çıkarıyorum.
I'd say to them, "Concentrate less on the singing a little more on the approaching Cuervo beach volleyball tournament if you want to maintain that brainy-mammal image."
Onlara şöyle derdim, "Şarkı söylemeye daha az zaman ayırın Cuervo voleybol turnuvasından uzak durmaya daha fazla zaman ayırın eğer o zeki memeli imajınızı korumak istiyorsanız."
These women want parity... for girIs` softball, volleyball, field hockey- -
Bu kadınlar, kızlara voleybolda çim hokeyinde eşitlik tanınmasını istiyorlar.
Today's all-city finals, volleyball.
Bugün final maçı var, voleybol.
Father Hackett has volunteered to take you all for volleyball practice.
Peder Hackett, hepinizi voleybol antremanına götürmeye gönüllü oldu.
She came and played volleyball.
Gelip voleybol oynar.
We were playing volleyball, and I caught an elbow right in the eye. Oh.
Voleybol oynarken birinin dirseği çarptı.
- We're in the volleyball finals.
- Voleybol finallerindeyiz.
- I was watching these women play volleyball, and they were all jumping up and down, up and down in these little shorts.
Kızlar voleybol oynarken onları izliyordum. Ve hepsi zıplıyorlardı. Yukarı, aşağı... yukarı, aşağı...
- You're on the volleyball team, aren't you?
- Voleybol takımındasın değil mi? - Evet.
- Quick volleyball question.
- Kısa bir voleybol sorusu soracağım.
I love volleyball.
Voleybolu seviyorum.
What, girls volleyball?
Kızlar ve voleybolu mu?