Warehouses traducir turco
313 traducción paralela
Warehouses filled with goods.
Bu malların bize maliyeti nakit olarak çok yüksek, İngiltere'den 3.000 kilometre nakliye gideri var.
Our gallant lads set fire to the warehouses.
Cesur askerlerimiz depoları ateşe vermiş olmalı.
As warehouses go, it's a funny warehouse.
Komik bir depo olmuş.
We'd better have a look at those warehouses.
Depolara baksak iyi olacak.
Let her be queen of warehouses and mistress of the receipt book.
Bırak mağazaların kraliçesi ve hasılat defterinin metresi olsun.
Cover derelict boats, warehouses and bomb shelters.
Metruk tekneleri, depoları ve sığınakları inceleyin.
Here are their warehouses.
Bunlar depoları.
What is the contraband in the warehouses and on those cars in the sidings?
Neden bu depolara, arabalara ve atlara el koyulmadı?
Check the warehouses.
- Depoyu kontrol edin. - Saklanın.
And what they can not find in warehouses... they improvise.
Depoda bulamadıkları malzemeleri de bir şekilde uyduruyorlar.
Spartacus, the harbour district in Brundusium has food warehouses... but not enough to provide for the whole fleet.
Spartacus, Brundusium'un liman bölgesinde ambarlar var... ama bütün filoyu beslemeye yeterli değil.
- Yes, sir. - In charge of piers and warehouses?
- İskele ve depolardan sorumlu olan?
What kept you? I was recruiting native labor for piers and warehouses, sir.
İskele ve depolar için yerli işçi seçiyordum, efendim.
I've got warehouses full of it all over Europe. I can't get rid of it.
Avrupa'nın her yanında pamuk dolu depolar var.
Gonzalvo Warehouses, 17 Sinhal Street.
Gonzalvo Mağazaları, Sinhal Sokak No : 17.
In this night, 250 bombers had returned. The dock berths and warehouses in flames they were a inconfundível target.
O gece üslerine dönen 250 bombardıman uçağı, ardında yanan rıhtım ve depoları bıraktı.
It had only warehouses where they kept the material.
Sadece malzemelerin saklandığı depolar vardı.
We start to empty the warehouses and to clean the land in lathe.
Depoları boşaltmaya ve etrafındaki toprağı temizlemeye başladık.
When we empty the warehouses, the machinery arrived.
Depoları boşalttığımızda makineler geldi.
Where before it had warehouses, we construct a new plant.
Depoların oldukları yere yeni bir fabrika inşa ettik.
Dark stations, barracks, warehouses.
Karanlık istasyonlar, kışlalar, ambarlar.
Fill up the warehouses.
Depolar dolsun.
I will have their warehouses watched, and move in on your orders.
Depolarını gözetleteceğim ve emrinizi alınca gireceğim.
TOBY : Look, mister, I don't know who you are... but for two weeks, I've been waiting in empty warehouses... cheap hotels, and taking taxicabs to meet someone in the middle of nowhere.
Bakın bayım, kimsiniz bilmiyorum ama iki haftadır boş depolarda ve ucuz otellerde bekleyip ıssız bir yerde birileriyle buluşmak için taksilere biniyorum.
It was all tucked away in one of Riggins's warehouses.
Tümü Riggins'in depolarının birinde saklanmış haldeydi.
Apparently, Riggins was trying to break the A.I.T. And set up his own little empire, control of warehouses and transportation.
Görünüşe bakılırsa Riggins B.K.B.'yi batırmaya deneyerek kendi küçük imparatorluğunu kurmak istiyordu. Depoların kontrolünü ve taşımacılığı eline geçirecekti. Peki ya Volker?
I've seen many Kraut warehouses, but this one is special.
Bir çok Alman deposu gördüm ama bu seferki çok özel.
Are there any warehouses around here?
Buralarda bir depo var mı?
You ever see anyone unloading stuff into any of these warehouses?
- Sen hiç bu depoya bir şeyler indirilirken gördün mü?
Nearly all the supermarket shelves are empty, but we've got the warehouses controlled by the police.
Beklendiği gibi nerdeyse tüm market rafları boşaldı... ama gıda depoları polis denetiminde.
There are a lot of warehouses down the street. Arius must be keeping a plane down there.
Redondo Caddesi'nde böyle birçok mekân var.
One thing I miss about the city, no empty warehouses to hide in.
Şehrin özlediğim diğer yanlarından biri saklanacak boş ambarlar yok.
Jules, check the warehouses here.
Jule şuradaki depoyu kontrol et.
What hurts me most is that my childhood friend Hamlet - who played with me in warehouses - until we both got more and more responsibility in the Group - treats me with open hostility.
Beni en çok yaralayan ise, grupta daha çok sorumluluk... alana kadar, ambarlarda birlikte çalıştığımız... çocukluk arkadaşım Hamlet'in... bana açık bir kin beslemesi.
Mr. Maddock, here's the list of police-owned warehouses... within county limits.
Bay Maddock, eyalet sınırları dahilindeki polisin sahip olduğu depoların listesi.
You know friend Gubelman... all these warehouses and slaughterhouses once belonged to this witch.
Biliyorsun dost Gubelman,... bu depolar ve kesimhaneler daha önce bu cadıya aitti.
The trains arrived and the people were driven out with clubs. They were lined up in front of two big warehouses. One was marked "Cloak Room" and the other "Valuables."
Tren oraya vardığında insanları sopayla dışarı çıkarıp birinin üzerinde "Giyim Eşyaları", diğerinde de "Değerli Eşyalar" yazan iki ambarın önünde sıraya dizdirmişler.
arson was blamed as the cause of the fire which destroyed two large warehouses in downtown tacoma early this morning.
Arson yangını çıkarmakla suçlandı. BOMBA
I'll probably be working at the Whole Foods... playing warehouses... hanging around places like the Radio Shack... screaming that I used to know you... and you'll be there in the lights... and you'll be all beautiful and shit.
Whole Foods'ta çalışıyor olacağım... Radio Shack'e takılıp seni tanıdığımı haykıracağım sense ünlü, güzel olacaksın.
Hartwig and Ikea want to build warehouses.
Hartwig ve Ikea depo yaptırmak istiyor.
Those fur-storage warehouses are huge.
Bu kürk depo için çok büyük.
Look at them sugar warehouses blowing up like blasted paper bags.
Şeker depolarının kağıt torbalar gibi şişmesine bak.
Plants, machine shops, warehouses... are stopping work.
Fabrikalar, dükkanlar, mağazalar çalışmayı durdurdu.
And tell Lydia not to give any directions about wedding clothes till she's seen me, for she does not know which are the best warehouses!
Ve Lydia'ya da bana danışmadan gelinlik seçmemesini söyle. Kendisi nereden alınacağını iyi bilmez.
It's not far from Carpet Emporium... and the Decathlon warehouses.
Halı çarşısına yakın bir yer. Decathlon firmasının deposu da orada.
The waterfront's on the other side of these warehouses.
İskele bu atölyelerin öbür tarafında.
Fremen scum who raid my spice warehouses!
Aşağılık Fremen'lerin casusları! Fremen'ler bahar depolarımı yağmalıyorlar!
Just warehouses and a paper mill.
Yalnızca depolar ve bir kağıt fabrikası vardı.
Bonded trucks can get into bonded warehouses.
Depolara sadece gümrük kamyonları girebiliyor.
To finish fast be at the warehouses of Bercy.
İşleri çabucak bitirmek için yarın akşam saat 11'de tek başına ama silahlı olarak Kessler ve Barru'nun depolarının yakınındaki Bercy ambarında ol. Arkadaşın Fandor.
Warehouses, theaters, amusement parks.
Yardim edin!