We've got a job to do traducir turco
77 traducción paralela
- We've got a little job to do here.
- Burada küçük bir işimiz var.
We've got to do a first-rate job. I can't take chances.
Birinci sınıf bir görev çıkarmalıyız.
We've got a job to do.
Yapacak işimiz var.
We've still got a job to do here.
Bizim hala burada yapacak işimiz var.
We've got a job to do.
Yapmamız gereken bir iş var.
We've got a job to do.
Yapacak bir işimiz var.
Come on, we've got a job to do. - Finish her off, Mullion.
- Hadi yapacak bir işimiz var
Come on, we've got a job to do.
Hadi, yapacak işlerim var.
We've got a big job to do.
Yapacak büyük bir işimiz var.
War or not, we've still got a job to do :
Hâlâ yapacak bir işimiz var.
We've got a job to do.
Yapmamız gerekenler var.
We've got a job to do
Yapacak işimiz var
We've got a job to do At this hour of voodoo,
Yapacak işimiz var Bu büyülü zamanda,
Well, I don't want to give nobody a hard time, but I just want everybody to realize the potential is here... and we got a job to do, and I don't want no more excuses.
Kimseyi gücendirmek istemem ama herkesin burada yapacak bir işimiz olduğunun farkında olmasını isterim ve daha fazla bahane istemiyorum.
We've got a job to do, Soldier.
Yapılacak bir işimiz var asker.
If you'd have listened, we could've had a nice little house you could've got a decent job and gone to work the way that other men do.
Eğer dinlemiş olsaydın, küçük ve güzel bir evimiz olabilirdi... sen de düzgün bir iş bulup diğer erkeklerin yaptığı gibi işe gidebilirdin.
We've each got a job to do. You want to do both. That makes complications.
İkimiz de para kazanıyoruz ama siz benimkine de göz koymuşsunuz, bu işleri biraz karıştırıyor gibi.
We're still marines, and we got a job to do.
Hala denizciyiz ve yapacak işimiz var.
No, you're still getting out tomorrow, and we've got a little job to do.
Hayır, yarın yine dışarı çıkıyorsun, ve yapacak, küçük bir işimiz var.
We've got a job to do first.
Öncelikli işlerimiz var.
Now, we've all got a job to do.
Hepimizin yapması gereken bir iş var.
Kathryn, we've got a job to do, whatever the cost. - Kathryn... if you give a mouse a cookie — - Mr President, I —
Yapmamız gereken bir işimiz var..... ne pahasına olursa olsun.
- We've got a very important job to do!
- Yapacak çok önemli birr işimiz var!
I don't know what the hell's going on around here, but we've got a job to do. - Machine shop.
Burada ne oluyor bilmiyorum ama yapacak bir işimiz var
You are not on a Carnival cruise, we've got a job to do.
Tatile çıkmadınız, işimiz var.
We've got a wee job to do.
Yapacak ufak bir işimiz var.
We've got to do a job today.
Bugün bir iş yapmalıyız.
We've got a job to do.
Yapacak çok işimiz var. Tamam!
We all got a job to do, and your job is to let D'Angelo know we still family.
Hepimizin görevleri var ve senin görevin de D'Angelo'ya ailesini unutturmamak.
We've got a job to do.
Bir görevimiz var.
We've got a job to do!
Seninle işimiz var!
That's sexy. We've both got a job to do.
İkimizin de yapması gereken birer işi var.
We've got a job to do, a duty.
Yapacak bir işimiz, bir görevimiz var.
We are really hurting and angry right now. But we've got a job to do.
Şu an hepimiz acı çekiyoruz ve kızgınız ama yapmamız gereken bir işimiz var.
We've all got a job to do, Harry.
Hepimizin yapacak bir işi var, Harry.
We've got a tough but important job to do.
"Önümüzde zor olduğu kadar önemli olan bir görev var."
Bessie, darling, we've got a job to do.
Bessie, tatlım, yapmamız gereken bir işimiz var.
- She thinks I'm a bitch but this is a hospital, we've got a job to do.
Mary. Telefonunu aldığım için cadalozun teki olduğumu düşünüyor. Ama burası hastane.
We've got a job to do.
- Yapacak işimiz var.
We've got a job to defend this country in the war on terror, and we've got a job to bring aid and comfort... to the people of the Gulf Coast, and we'll do both.
Bu ülkeyi teröre karşı verdiğimiz savaşta korumak bizim görevimiz. Körfezdeki insanlara yardım götürmek de bizim görevimiz. İkisini de yapacağız.
We've got a job to defend this country in the war on terror, and we've got a job to bring aid and comfort... to the people of the Gulf Coast, and we'll do both.
Bu ülkeyi teröre karşı olan savaşında korumak görevimiz. Körfezdeki insanlara yardım gönderme de görevimiz. İkisini de yapacağız
We've got a job to do.
Bizim yapılacak işimiz var.
We rise to the occasion because we're a team and we've got a job to do.
Bu işe bir takım olduğumuz için seçildik ve yapacak işlerimiz var.
Missy, we've got a job to do.
Bayan, yapmamız gereken bir iş var.
We've got a job to do.
Yapmanı istediğimiz bir iş var.
But we've got a job to do.
Ama yapmamız gereken bir iş var.
Well, now that Nancy has agreed to do her... her job looks like we've got a rematch.
Madem Nancy de işini yapmaya ikna olduysa bir rövanş yapıyoruz gibi görünüyor.
Captain, like I said, we've got a job to do so just let us get it done and you can drop us on shore in the morning, yeah?
Komutan, dediğim gibi, yapacak bir işimiz var, bu yüzden bırakın da yapalım ayrıca, sabahleyin bizi sahile bırakırsınız, değil mi?
We've got a job to do.
Yapılacak işlerimiz var.
We've got a job to do boy!
Yapacağımız bir iş var artık oğlum!
Either way, he's in charge, and we've got a job to do.
Her halükarda, komuta onda, ve yapmamız gereken işimiz var.