We can't traducir turco
68,200 traducción paralela
We don't know if we can trust her, - but she could be...
Ona güvenebileceğimizi bilmiyoruz ama bizi -
Okay, we don't know who we can trust at S.H.I.E.L.D.,
SHIELD'da kime güvenebiliriz bilmiyoruz...
We can't afford not to.
Olmamasına gücümüz yetmez.
We can't drive with the top down on the freeway.
Otobanda üstü açık gidemeyiz.
Look, I know this isn't exactly what we wanted, but I can still be the one to insist on an admission of guilt, so what's really going on here?
İşler istediğimiz şekilde ilerlemedi kabul ediyorum ama suçun üstlenilmesinde yine ben diretirim seni rahatsız eden ne?
He doesn't think we can get all those separate cases to court.
Onca davayı teker teker yürütebileceğimizi düşünmüyor.
Well, I don't think we can have dancers at the meeting.
Görüşmeye dansçı getirtebileceğimizi sanmıyorum.
No, we can't.
Ben de.
We can't beat you.
Seni yenemeyiz.
We can't just run away.
Kaçamayız.
If we can't figure out a way to fix it, all of us will be dead in 6 months.
Düzeltmenin bir yolunu bulamazsak altı ay içinde hepimiz öleceğiz.
We can't just go to them with no solutions.
Bir çıkar yol olmadan gidemeyiz.
We can't just leave them.
Öylece bırakamayız onları.
Ohh. But we can't keep it.
Ama kabul edemeyiz.
And if we win, we dissolve the patent, so that he can't do this to anyone else ever again.
Eğer başarırsak, patenti hallederiz, o da sonrasında kimseye aynısını yapamaz.
We can't risk having any of its contents in her memory.
Belleğindeki hiçbir şeyi riske atamayız.
Why can't we do the same with her?
Biz neden onu izini süremiyoruz?
If this was their plan b, we can only assume plan c isn't far behind.
Bu onların B planıysa, C planınında yakında olduğunu varsayabiliriz.
We're coding more, but we can't keep up with you.
Daha fazlasını yazıyoruz ama size yetişemiyoruz.
We can't even find them half the time.
Bazen onları biz bile bulamıyoruz.
So you're telling me with all the tools and tech that S.H.I.E.L.D. has at its disposal, - we can't find him?
S.H.I.E.L.D.'ın elindeki o kadar cihaz ve teknolojiye rağmen onu bulamıyor muyuz yani?
We can't let you leave'til we know what's going on.
Neler olduğunu öğrenmeden gitmene izin veremeyiz.
If we can't find the real May, then that's all that's left of her.
Gerçek May'i bulamazsak ondan kalan tek şey bu olacak.
We can't account for the Inhumans that we don't know about or the sympathizers.
Bilmediğimiz ya da sempatizan olan Nainsanları kontrol altında tutamayız.
Well, we can't be too sad.
Pekâlâ. Çok üzgün olamayız.
- What if we can't?
- Ya kurtaramazsak?
- We can't let her escape.
Kaçmasına izin veremeyiz.
They can't know that we know.
Bildiğimizi bilemezler.
So, we fight our way through the trained military personnel, then the ultra-powerful android doubles of our friends, somehow make it to the Zephyr, which we can't fly, to escape the base and try to plug our minds into an alternate reality.
Yani, önce eğitimli askerî personel ile ve sonra arkadaşlarımızın kopyası olan aşırı güçlü androidlerle dövüşüp yolu açmamız üsten kaçmak için bir şekilde, uçurmayı bilmediğimiz Zephyr'e ulaşmamız ve zihinlerimizi alternatif bir gerçekliğe bağlamaya çalışmamız gerekiyor.
We can't fight them, Daisy.
Onlarla dövüşemeyiz Daisy.
They can't see in the dark as well as we can.
Karanlıkta bizim kadar iyi göremezler.
N... No, we can't leave them.
Hayır, onları bırakamayız.
Until we can't.
Ta ki güvenemeye kadar.
I can't be sure, but we need to find him as quickly as possible.
- Emin değilim ama onu hemen bulmalıyız.
If I can't return there and defeat my enemies, we'll never be safe.
Eğer oraya gidip düşmanlarımı alt edemezsem hiçbir zaman güvende olamayız.
Well, we can't do that without mace's help, and he's already suspicious of you.
Mace'in yardımı olmadan bunu yapamayız ve zaten senden şüpheleniyor.
But if you don't believe my story, you can ask Daisy once we rescue her.
Ama hikâyeme inanmıyorsanız Daisy'yi kurtardığımızda ona sorabilirsiniz.
We can't wait anymore.
Daha fazla bekleyemeyiz.
- Simmons... we can't rescue Fitz right now.
- Simmons Fitz'i şu an kurtaramayız.
We can't just leave him behind.
Onu arkada bırakamayız.
We can't leave without Simmons.
Simmons olmadan gidemeyiz.
We got antiaircraft guns, but without power, we can't control them.
Uçaksavar silahlarımız var ama gücümüz olmadan onları kullanamayız.
We just can't leave without her.
Onsuz gidemeyiz.
- So we can't fight back.
- Ya da neyin geldiğini göremeyiz.
- We can't leave Mack!
Mack'i bırakamayız!
No! We can't leave without Mack!
- Hayır, Mack'i almadan gidemeyiz!
Looks like we weren't detected flying in. We can't stay long.
Görünüşe göre girerken tespit edilmedik.
We're born into a certain time and place, and there ain't nothing we can do about it.
Belli bir zaman ve yer için doğarız, bunu değiştirmek için yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
Yeah, but what if it comes back and we can't stop it this time?
Evet ama ya geri dönerse ve bu sefer onu durduramazsak?
Why can't we go and get her?
Neden gidip onu alamıyoruz?
Why can't we be a family again?
Neden tekrar bir aile olamıyoruz?
we can't leave 63
we can't give up 27
we can't afford it 60
we can't do it 50
we can't do anything 50
we can't wait 112
we can't stop 49
we can't get out 36
we can't have that 76
we can't go back 57
we can't give up 27
we can't afford it 60
we can't do it 50
we can't do anything 50
we can't wait 112
we can't stop 49
we can't get out 36
we can't have that 76
we can't go back 57