We can't do this anymore traducir turco
67 traducción paralela
I'm sorry, but we can't do this anymore.
Üzgünüm, ama bunu daha fazla yapamayız.
This time they say, "Nein. This we can't do anymore."
Bu sefer adamlar "Nein" diyor, "artık bunu yapamayız."
You know we can't do this anymore, Frank.
Bu işe devam edemeyiz, Frank.
You're both unhappy And I am too I can't do this anymore We must split up
İkiniz de mutsuzsunuz. Ben de öyleyim. Artık burada kalamam.
We can't do this anymore.
Artık bunu beceremeyiz.
Stop it, we can't do this anymore.
Kes şunu, artık bunu yapamayız.
We can't do this kind of stuff anymore.
Artık bunları yapamayız.
But we can't do this anymore.
Ama bunu bir daha yapamayız.
- We can't do this anymore, Fred.
- Bunu artık daha fazla yapamayız Fred.
We can't do this anymore.
Artık bunu yapamayız.
We can't do this anymore!
Bunu sürdüremeyiz! Sus Yu.
- We can't do this anymore.
Buna devam edemeyiz.
Believe me, it was a pleasant surprise but we can't do this anymore.
İnan bana, bu güzel bir sürprizdi... ama artık buna devam edemeyiz.
I don't think we can do this anymore.
Artık buna devam edemeyiz bence.
We can't do this anymore.
Buna daha fazla devam edemeyiz.
But... We can't do this anymore.
Fakat... bunu daha fazla yapamayız.
This life we're living, we can't do it anymore.
Yaşadığımız bu hayatı... daha fazla devam ettiremeyiz.
Marc, we can't do this anymore.
Marc, artık bunu yapamayız.
We can't do this to her anymore.
Bunu ona daha fazla yapamayız.
We can't do this anymore.
Bunu artık yapamayız.
We're vulnerable ; we can't do this on our own anymore.
Savunmasız durumdayız. Bu işi artık kendi başımıza yapamayız.
We can't do this anymore.
Bunu daha fazla yapamayız.
Mia, we can't do this anymore.
Mia, bunu daha fazla yapamayız.
We never had a shot, Sam, and I-I can't just stand by and watch you do this to yourself anymore.
Hiç şansımız yoktu Sam. Bunu kendine yapmanı izlemeye dayanamıyorum artık.
Oh, yeah, we can't do this anymore, you're right.
Artık yapmamalıyız, haklısın. Çok kötüyüz.
When we're fighting, if I say, "I can't do this anymore, elena," What I'll really mean is that I love you.
Bugün kavga ederken, sana "Bunu artık yapamam, Elena." dersem aslında seni seviyorum demek olur.
We can't do this anymore.
Artık buna devam edemeyiz.
We can't do this anymore.
Artık dayanamıyoruz.
Melissa, we can't do this anymore.
Melissa, artık görüşemeyiz.
We can't do this anymore.
Artık birlikte olamayız.
But if we're gonna do this, you can't keep anything from me anymore.
Ama eğer bunu yapacaksak artık benden bir şey saklayamazsınız.
We can't do this anymore.
- Artık buna devam edemeyiz.
We can't do this anymore, okay? It's not...
Bunu artık yapamayız, tamam mı?
And I said, "okay, that's it we can't do this anymore, you can get hurt up here."
Dedim, "Bu kadar yeter, tamam, bırakalım, bir yerini inciteceksin."
No. We can't do this anymore.
Buna devam edemeyiz.
We can't do this anymore.
Bunu daha fazla sürdüremeyiz.
We need a new way to work together, Kate, because we can't do this anymore.
Birlikte çalışmak için yeni yollara ihtiyacımız var, Kate çünkü bu şekilde devam ettiremeyiz.
I have no regrets, but you could only do... y'know, this much and now you can't do it anymore so you should just say the words and we'll move on.
Hiçbir pişmanlığım yok ama sen sadece... Bu kadarını biliyorsun ve artık yapamıyorsun Sözleri söyle ve ayrılalım.
We can't do this anymore.
Artık yapamayacağız.
We can't do this anymore.
Bunu artık devam ettiremeyiz.
We can't do this anymore.
Artık yapamayız.
We can't do this anymore, Vincent!
Artık buna devam edemeyiz Vincent!
This, we can't do this anymore.
Bunu daha fazla yapamayız.
We can't do this anymore. - You are already...
Artık bu işi yapamayız.
We can't do this anymore.
- Bunu daha fazla yapamayız.
So I don't think that we can do this anymore.
O nedenle bunu artık yapabileceğimizi sanmıyorum.
We can't do this anymore.
Bu, böyle süremez.
Libby, we can't do this anymore.
Libby, bunu artık sürdüremeyiz.
Yeah, we can't do this alone anymore.
- Artık bunu tek başımıza yapamayız.
We can't do this alone anymore.
Artık bunu tek başımıza yapamayız.
Libby, we can't do this anymore.
Libby, bunu artık yapamayız.