English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ W ] / We can't stop

We can't stop traducir turco

1,042 traducción paralela
We can't seem to stop it.
Durduramıyoruz.
We can't stop now!
Şimdi duramayız!
We can't stop him.
Onu durduramıyoruz.
- They won't stop, so we can't stop.
- Durmazlarsa, biz de durmayız.
We can't stop now, we gotta get to the Armory so I can get some sleep.
Duramayız şimdi, silah deposuna gitmeliyiz. Biraz uyumamız gerek.
- We can't stop, look at the time!
- Duramayız. Saate baksana!
If we can't stop the train, there'll be an accident with people killed.
Eğer durduramazsak, tren kaza yapacak ve insanlar ölecek.
I've said it before and I'll keep on saying it if we fight the Americans, we can't stop at Hawaii or San Francisco.
Daha önce de söyledim ve söylemeye de devam edeceğim eğer Amerikalılar ile savaşırsak, Hawaii'de veya San Francisco'da duramayız.
If we can't hold him there, I will stop him here.
Onu orada tutamazsak, burada durduracağım.
Manager, Wenlie is his brother Please stop this match I can't, and if you don't return to your seat... we'll have you thrown out
Müdür bey, Wenlie onun abisi lütfen maçı durdurun yapamam ayrıca yerinize oturmazsanı... sizi dışarı atmak zorunda kalırım
But fellas, as you know, we can't throw anything at him except dangerous driving and failure to stop misdemeanours, both of'em, over here.
Beyler bu saydığınız şeylerle doğru düzgün bir suçlamada bulunamayız ki ona. Belki tehlikeli araç kullanma, kamu görevlisine itaatsizlik veya her ikisi, gibi.
Well, I don't mean to stop the negotiations just when we're getting our positions defined... but, Hector, uh, you'll have to fill out this statement of intent... if you would... uh, before we can even begin the formalities of the draft.
Niyetim görüşmeleri durdurmak değil yerlerimizi alırken ama Hector... Hector, bu amaç beyanatını doldurman gerekecek. Doldurursan...
We decided for just one day of mourning... Springe can't stop...
Yas tutma süresinin bir gün olmasına ve Springe'in durmaması gerektiğine karar verdik.
Come on, you can't stop every 500 meters, lazy bastard. Come on, we've hardly started.
Her 500 metrede bir duramazsın, tembel herif!
We can't stop you.
Biz seni tutmayalım!
Now, we can stop pretending, can't we?
Artık rol yapmayı bırakabiliriz öyle değil mi?
Jim, if we can't stop it, millions of people will die.
Jim, onu durduramazsak, milyonlarca insan ölecek.
'Don't stop the flow' 'We can't let go'
Akışı durdurma... bırakamayız...
Alan. What's your plan if we can't stop it?
Alan, onu durdurmayı başaramazsak planın nedir?
We can't stop him unless we get out of here!
Buradan çıkmadıkça onu durduramayız.
Can't we simply stop the train and remove the patient?
Treni gerçekten durdurup, onu oradan çıkarmamız mümkün değil mi?
We can't stand anymore! - Stop scouts!
- Baban masumdur Şaban.
Is it possible, at moments we can't imagine, a horse can add its sufferings together... the non-stop jerks and jabs that are its daily life... and tum them... into grief?
Bir atın, bizim hayal edemediğimiz bazı anlarda, kendi çektiği acıları ve... gündelik yaşamındaki itilip kakılmaları hesab ederek... tüm bunlardan kederlenmesi mümkün müdür?
- We can't stop now!
- Duramayız artık!
Come on, we can't stop here
Gelin, burada kalamayız.
Keep going, we can't stop now
Devam et, şimdi duramayız.
Oh, I don't know, but we can't stop now. Jackie...
Bilmiyorum, ama artık duramayız.
... but we can't stop thinking about you. You might say... ... we're depressed, knowing you're all alone.
Senin yalnız olduğunu düşününce, depresyona girdiğimizi falan düşünebilirsin.
We can't stop!
Duramayabiliriz!
We can't stop here.
Burada duramayız.
- We can't stop the flooding.
- Suyu durduramıyoruz.
They stop at no evil. We've spent over half a year's time, but still can't find anything about them.
Durum gittikçe kötüleşiyor 6 aydır arıyoruz ama... onlar hakkında hiç bir şey bulamadık!
We've been pushing his tail so he can't stop to gather food, or build a fire to warm himself, or fire a shot to give his position away.
Onun ensesindeyiz ki, yiyecek bulamasın, ısınmak için ateş yakamasın, yerini belli edecek şekilde ateş edemesin.
Chris was an amazing brother, and we all miss him but, You can't stop living.
Chris harika bir ağabeydi, hepimiz onu özlüyoruz, ama ölenle ölünmez.
We... can't stop.
Ama biz duramayız.
Ma'am, I can't stop here. We're blocking traffic.
Hanımefendi, burada duramam.
If we can't stop it there'll be no hope for the Hindus left in Pakistan.
Bunu durduramazsak... Pakistan'daki Hindular için umut kalmayacak.
We can't stop, pal.
Duramayız dostum.
Can't we stop?
Duramaz mıyız?
But sir, we can't stop the plane whenever someone gets terrified.
Tamam. Lütfen yerinize oturun. Havalanmak için sizi bekliyoruz.
For one thing, we could stop this train. Not possible. It can't be done.
Paul McCane'e kapıldın değil mi?
We can't do anything until the bones stop growing.
Kemiklerin büyümesi sona ermeden bir şey yapılamıyor.
Mac gives his life to get you that stuff so you could nail the bastard... and you tell me he's gonna get away with it, that we can't stop him?
Mac, senin için o pisliği haklayacak delilleri toplarken hayatını kaybetti. Ve şimdi sen bu adama engel olamayacağımızı ve yoluna devam edeceğini mi söylüyorsun?
We can't stop them.
Onları durduramayız.
We probably can't stop it 100, but we can slow it down.
Tamamen durduramayız ama yavaşlatabiliriz
We can`t stop it, not yet
Henüz önüne geçemedik.
If we can't stop the hemorrhaging we're gonna lose her.
Kanamayı durduramazsak onu kaybedeceğiz.
We can't let that stop us.
Bunun bizi durdurmasına izin veremeyiz.
Well, we can't stop now.
Ama şu anda duramayız.
Boys, we can't stop those miners.
Gençler, biz o madencileri durduramayız.
LYLE : I can't even see the town anymore. No, we can't stop now.
- Şehri bile göremiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]