We don't have any time traducir turco
167 traducción paralela
We don't have any time for that.
Bunun için fazla vaktimiz yok.
Please, please, we don't have any time.
Lütfen. Kaybedecek vaktimiz yok.
Return to the castle and don't leave Katia alone. Quick, we don't have any time to lose!
Şatoya dön Katia'yı yalnız bırakma.
Go on, Cleofas, we don't have any time to lose.
Haydi Cleofas, kaybedecek zamanımız yok.
We don't have any time!
Hiç vaktimiz kalmadı!
They could be here at any time. We don't have enough soldiers.
Yeterli askerimiz yok.
We don't have any time to play, Snoopy.
Oyun oynamak için hiç zamanımız yok, Snoopy.
We don't have any time for this playing around.
Oyun oynayacak zamanımız yok.
So we'll have to let it go at that for the time being since we don't have any alternative, and I really can now get on with my game.
Bu durumda herhangi bir seçeneğimiz olmadığına göre, şimdilik her şeyi oluruna bırakacağız, ve şimdi gerçekten ben kendi oyunuma devam edebilirim.
For the enlisted men, our entertainment... Because you're entertaining only between battles or on one day's leave, and you may die next day, we don't have much time for any lengthy entertainment, we go straight to the comfort girls.
Gönüllü askerleri eğlendirirdik çünkü çatışmaların arasında bir iki gün eğlenebiliyordunuz ve ertesi gün ölebilirdiniz, uzun eğlencelere çok zamanımız olmuyordu direkt olarak rahatlatıcı kızlara gidiyorduk.
- We don't have any more time.
- Daha fazla zamanımız yok.
We really don't have any time now.
Hayır gerçekten.
Now we don't have any time to waste, so everybody gather'round.
Harcayacak fazla zamanımız yok. Şimdi hepiniz etrafımda toplanın.
We don't have any time to waste.
Boşa harcayacak zamanımız yok.
And we don't have any more time for your passion plays, Detective.
Zaten tutku senaryolarına ayıracak vaktimiz yok, Detektif.
We don't have any mice and we don't have time!
Ne faremiz ne de zamanımız var!
We're going to have company any minute now. And this time, I don't know how we're going to stop it.
her an bir misafirimiz olabilir, ve bu kez, onu nasıl durduracağımızı bilmiyorum.
Oren, we really don't have any more time for fairy tales.
Oren, peri masallarına ayıracak daha fazla vaktimiz yok gerçekten.
We don't have any time.
- Zamanımız yok.
Doctor, we don't have any more time for any of this now.
Doctor, şimdi bunun için vaktimiz yok.
Reminded me of the time... lf you're afraid you'll wake the kids, we don't have any.
Bana seyi hatirlatti... Cocuklari uyandirmaktan korkuyorsan, cocuklarimiz yok.
We don't have any time to chat.
Konuşacak zamanımız yok.
We really don't have time... for any of these social pleasantries... I'm afraid.
Korkarım, bu konuşmalar için yeterli vaktimiz... gerçekten yok.
I'm afraid we don't have any openings at this time.
Korkarım şu an için verebilecek bir işimiz yok.
We don't have any time.
Vaktimiz yok.
Shinji, we don't have any time.
Shinji-kun fazla zamanımız yok.
We don't have any time
Neyse buna zamanımız yok.
We don't have any time.
Hiç bir şey istemiyoruz.
I wish there was, but with the Shadows'vessels based on Centauri Prime and the Vorlons coming, we don't have any time.
Keşke olsaydı ama Gölge gemilerinin Centauri Başgezegeni'nde üslenmiş olması ve Vorlon filosunun yaklaşması yüzünden zamanımız kalmadı.
Well, my watch broke and we don't have any clocks in our house so I didn't know what time or even what day it was.
Şey, saatim bozulmuş. Ve evimizde de başka saat yoktu. Saatin kaç olduğunu anlayamadım.
What I do know is that we don't have the time to be stranded here by your woman's problem any longer.
Bildiğim şu ki senin gibi hasta bir kadınla da olsa burada oturup yardım bekleyemeyiz.
- We don't have any time!
- Hiç vaktimiz kalmadı!
We don't have any more time.
Daha fazla zamanımız yok.
We don't have any time.
Zamanımız kalmadı.
I don't have it with me, though, and we can get that any time.
Yanımda getirmedim. Yine de ne zaman istersen verebilirim.
We don't have any time anymore.
Buna ayıracak vaktimiz yok.
We don't have any time to...
Fazla vaktimiz yok- -
We don't even have a good time any more.
Artık iyi vakit geçiremiyoruz.
I don't have time to discuss your relationship problems. What "relationship problems"? We don't have any "relationship problems."
- İlişkimizde sorun filan yok.
We don't have time to debate this any longer.
Bunu tartışmak için yeterli zamanımız yok.
Well, believe me, we don't want to spend any more time in this garden spot than we have to.
İnan bana, bu yerde daha fazla vakit kaybetmek istemiyoruz.
We don't have any more time.
Vaktimiz yok.
We don't have any time.
Zamanımız yok.
Hopefully we don't have to do this again any time soon.
Umuyorum ki bunu yakın zamanda tekrarlamak zorunda kalmayız.
Thank you. We don't have any more time.
- Teşekkürler.
We don't have any time.
Fazla zamanımız yok.
We don't have any more time.
Jane, daha fazla zamanımız yok.
Very soon, the ears of rice will bow their heads. Then, we don't have any time, right?
Az zaman sonra başaklar eğilmiş olacak.
We don't have any time, it says here he's gonna start killing people tonight.
Vakit yok bu gece insanları öldürmeye başlayacağını söylüyor.
We don't have any time to waste.
Kaybedecek vaktimiz yok.
- We don't have any time.
- Vaktimiz yok.