English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ W ] / We don't have the money

We don't have the money traducir turco

219 traducción paralela
- We don't have the money.
- Paramız yok.
Well, amigo... I don't have the money to get back home. So, uh, we better find us a job.
Eve gidecek kadar param yok, iş bulsak iyi olur.
We don't have to raise a finger, and the money comes rolling in.
Parmağımızı oynatmamıza bile gerek yok, para cebimize akar.
We don't have the money in this richest nation in the world.
Dünya üzerindeki en varlıklı ulusta paramız yok.
We just don't have the money.
Paramız yok.
Except iff you don't have the money, or iff I ain't back in 18 minutes ffrom now, or iff somebody tries to ffollow us, or tries to stop us leaving'affter we get the money, we'll kill that little boy.
Yalnız para yoksa veya 18 dakikada orada olmazsam, veya bizi takip eden ya da parayı aldıktan sonra durduran olursa, çocuğu öldüreceğiz.
If my pa don't get to the mother lode, we won't have any money.
Ana damara ulaşamazsak, elimizde tek kuruş kalmayacak.
I don't have it on me. We'll give you the money as soon as we have the girl, not before.
Kızı alırsam parayı alırsın, kız yoksa para da yok.
Flap, we don't have enough money to pay the bills now, all tenure means is, we won't have enough money forever!
Kadrolu olman, sonsuza dek yeterli paramız olmayacak demektir!
And we don't have the money to fix me.
Ve beni düzeltecek paramız da yok.
- We don't have the money
- Paramız yok.
Truth is, we really don't have the money.
Aslında bu kadar paramız yok.
Gee, Al, if you don't have enough money for the track- - Aw, heck, we're buddies.
Al, eğer yarış için yeterli paran yoksa biz dostuz.
Besides, we don't have the money.
Ayrıca paramız yok.
If we don't find that money soon, the army's gonna have us for breakfast.
Eğer kısa zamanda parayı bulamazsak, ordu bize kahvaltı ısmarlayacak.
Not to mention that we don't have any money for the trip.
Yolculuk için parasızlıktan bahsetmek yok.
We don't have the money.
Bu para bizde yok.
If we don't have the money, how can we keep spending it?
Paramız olmazsa, nasıl para harcarız?
But we don't have the money to hire anybody.
İyi de kimseyi tutmak için paramız yok.
Yeah, I know I promised, but we just don't have the money.
Evet, söz verdiğimi biliyorum ama o kadar paramız yok.
You see, we bought the mine but we don't have enough money for supplies.
Anlayacağınız madeni satın aldık ama malzemeleri alacak paramız yok.
Because we have the money and they don't.
Çünkü bizde para var, onlarda yok.
"I wanted to go to Antarctica or Brazil, but Mom says we don't have the time or money,"
"Ben Antarktika veya Brezilya'ya, gitmek istedim ama annem bizim zamanımız ya da paramız yok diyor".
We don't have the money but we'll figure it out.
Paramız yok ama bir şeyler ayarlarız.
We don't have enough money to pay for another fight This time, we should pay the over time charge!
paramız yeterli degil başka dövüşler için ödemeye şu an, ödemeliyiz zamanında şarz etmeliyiz!
We don't have to give back the money.
Parayı geri vermemiz gerekmiyor.
We don't have to do this, because I can get you the money, I swear.
Bunu yapmanıza hiç gerek yok. Size yemin ederim ki parayı bulabilirim...
You see, the truth is... we don't actually have any money.
Bakın, gerçek şu ki... bizim aslında hiç paramız yok.
- News? The guys we get our money from don`t want the people to have news.
Paramızı veren adamlar halkın haber almasını istemiyor ki.
We don't have any money left to win the dolls.
Cartman, sayende Terrance ve Phillip bebeklerini kazanacak paramız kalmadı.
We don't have the money.
Ona ayıracak paramız yok.
No. We don't have any record of you giving the hospital any money, Mr. Burns.
Hastaneye bağışta bulunduğunuza dair bir kayıt yok, Bay Burns.
We don't have the money.
Ama o kadar paramız yok.
We don't have the money.
O kadar paramız yok.
We don't have money for the bus ticket.
Otobüs bileti alacak paramız yok.
We don't exactly have the money for such frivolous things as advertising.
Reklâm denen önemsiz şeyler için paramız yok.
We have the technology, but I don't want to spend a lot of money.
Teknolojimiz var, ama fazla masraf yapmanızı istemiyorum.
IT'S NOT CREATIVE, BUT IF WE DON'T SELL THE REST OF THIS AD SPACE BY TOMORROW, WE WON'T HAVE ENOUGH MONEY FOR PRINTING.
Yaratıcı değil ama ilan satış boşluğunu yarına kadar doldurmazsak basım için yeterli paramız olmayacak.
We're still flat-ass broke... we're sitting on another great story we don't have the money to publish... and last week's issues are still on the loading dock.
Hala beş parasısız. Hala müthiş bir hikâyemiz var ama bunu basacak paramız yok. Ve geçen haftanın sayısı hala yayınevinde.
We don't have the money.
Bizde o kadar para yok.
Even if he gets a tow truck... we don't have enough money to get the car fixed.
Bir çekici bulsa bile... arabayı tamir ettirebilecek paramız yok.
We don't get paid for this cargo, we don't have enough money to fuel the ship
Bu kargo için para almazsak yakıt içinde para bulamayız.
We've two weeks to fix the drainage system. We don't have the money.
Atık su sistemini onarmak için iki haftamız var.
I may have gone a little overboard but I figure we can afford it because of all the money we're gonna save growing our own food Well, you don't eat vegetables so unless we can grow a Ring-Ding bush
Dersimizin devamında, İsa'nın doğumundan sonra iç tasarımdan kısaca bahsedeceğiz.
We have the money, but I don't know if we can get it together by tonight.
Paramız var ama bu akşama hazır edebilir miyiz bilmiyorum.
Problem is, we don't keep that kind of money at this branch, so I'd have to request it come all the way down from a branch in the city.
Sorun şu ki, bu şubede o kadar para bulundurmuyoruz. Şehirdeki bir şubeden istekte bulunmam gerekli.
But we don't have the money to bail you out.
Ama bizde kefaletini ödeyecek para yok.
We don't have the money, Pop.
Hayır. Paramız yok baba.
We need ya to lend us the money for the mold work'cause, uh, well, uh, we--we don't have it.
Küf işi için bize borç vermen gerekiyor çünkü... bizde yok.
Kyle, appealing to the Prime Minister of Canada would take... time and money we don't have.
Kyle, Kanada başbakanına başvurmak... elimizde olmadığı kadar para ve zaman gerektirir.
And since we don't have any money at the moment, we can't buy food and we must reject your generous offer
Ve şu anda hiç paramız olmadığına göre, yemek alamayız ve senin cömert teklifini geri çevirmeliyiz

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]