We spent traducir turco
2,851 traducción paralela
I shall remember the hours that we spent.
Harcadığımız saatleri hatırlıyorum.
Now, we spent the last few days crawling up the heinie end of Metro CRAPital and back out it's mouth.
Son birkaç günümüzü Metro BOKital'e yağ çekerek ve ve ağzına bakarak geçirdik.
When Gus scouted me, we spent a lot of time together.
Gus beni gözlemlerken, epey vakit geçirdik birlikte.
Mom, we spent, like, every winter of my childhood there, and I really love that place.
Anne, çocukluğumda her kışı orada geçirirdik, orayı gerçekten de çok seviyorum.
It's like we spent the winter going in circles.
Tüm kış aynı yerlerde dolanıp durduk.
She went to his dinner parties, we spent a vacation with his family once.
Onun tertiplediği yemekli partilere katılırdı, bir keresinde ailesiyle tatile gitmiştik.
Oh, yeah, we spent hours in these woods.
Evet, bu ormanda saatlerimizi geçirirdik.
I remember every minute we spent together... But like it was in a movie... someone else's amazing movie.
Beraber geçirdiğimiz her anı hatırlıyorum ama sanki bu bir filmdeymiş gibi.
The time we spent here, you and me.
Beraber burada geçirdiğimiz zamanları düşün.
We spent the whole weekend together.
Tüm hafta sonunu beraber geçirdik.
The times we spent without dissent isn't there a way for that life to replay?
~ Seninle yasadigim o günler öyle uzaktaki.. ~ ~ O günlere tekrar dönebilmenin bir yolu yok mu? ~
No, we spent a lot of time together that summer.
O yaz birlikte çok zaman geçirmiştik.
You know where we spent our honeymoon?
Balayında neredeydik biliyor musun?
Let's just say we spent some time together at the war college.
Harp akademisinde birlikte biraz zaman geçirdik diyelim.
Dean and I... we spent a long time talking, and don't worry, Colette.
Dean'le uzun bir süre konuştuk ve merak etme, Colette.
I, um, saw her in the holidays, and we spent a week up north.
Onu tatilde gördüm, kuzeyde bir hafta vakit geçirdik.
Well, we spent all day trying to find a legendary dinosaur.
Şey, biz tüm günü efsanevi bir dinozoru bulmaya çalışmakla geçirdik.
We spent it all.
Hepsini buna harcadık.
We spent a lot of time together.
Beraber çok zaman geçirdik.
All those nights we spent talking...
Tartışarak geçirdiğimiz geceleri hatırlıyorum.
I think we spent too long wanting you to be someone you weren't.
Sanırım uzunca bir süre senin olmadığın biri olmanı istedik.
So we just spent our whole night paying off your debt, and you're blowing money on a Patch Adams?
Tüm gecemizi borcunu ödemek için harcadık ve sen Patch Adams için para mı harcıyorsun?
Siobhan, I hope you know, if what I told you gets out, it'll affect you as well we've both spent money from martin / charles.
Siobhan, umarım sana söylediğim şey ortaya çıktığında her ikimizin de bundan etkileneceğinin farkındasındır. İkimiz de Martin Charles'a para yatırdık.
We get a stipend each year for expenses and it's all carefully budgeted, except for the part where I spent it all on helium.
Her yıl, giderler için bir ödenek alırız ve çok dikkatle planlarız. Ama ben hepsini helyuma yatırdım.
If we had, I probably wouldn't have spent so much time trying to kill you.
Öğrenebilseydik muhtemelen bu kadar uzun zaman seni öldürmeye çalışmazdım.
Okay, well, look at it this way- - we're not only adopting a baby, we're saving it from a life spent searching for east Dakota.
Olaya şöyle bak : Sadece bebek evlat edinmekle kalmıyoruz onu hayatını Doğu Dakota'yı araştırarak geçirmekten kurtarıyoruz.
We've spent most of our life apart...
Hayatımızın çoğunu ayrı geçirdik...
We've spent a lot of time in hospitals.
Hastanelerde epey vakit geçiriyoruz.
Can we regain our time spent so sublime?
~ Birlikte geçirdigimiz her an daima bizim kalacak mi? ~
we've spent an hour coming up with a perfectly reasonable 5-year plan, and it just makes your stomach hurt.
Birlikte 5 yıllık plan yaptığımız Bir saat geçirdik ve Bu sadece senin mideni ağrıtıyor
Burt, we've spent the last two Thanksgivings together.
Burt, son iki Şükran Günü'nü birlikte geçirdik.
Although I'm pretty sure he spent time in at least two other hospitals before we admitted him.
Ama bize gelmeden önce en az iki hastanede daha kaldığından eminim.
Listen to me, the time was so brief it was so brief in the grand scheme of our lives, in the years and years that we have spent together and the time that we have together in the future.
Dinle beni. Çok kısa bir zamandı Bizim koca uyumlu yaşantımızın yıllardır süregelen ve...
We really had spent the whole spring break watching TV and playing Xbox, you know?
Bütün bahar tatilini televizyon izleyip Xbox oynayarak geçirdik.
I mean, we fought a lot, spent a couple of nights in jail, but once he got cirrhosis of the liver, it really brought us together.
Yani, çok kavga ettik, hapiste birkaç gece geçirdik ama o bir kez karaciğer sirozuna yakalandığında gerçek anlamda ayrıldık.
He's okay. Whoo! Best 300 bucks we've ever spent.
Çok eğlendim ben
Well, after all the time you spent on the job, the least we can do is take over a bar, give you a proper send-off.
İşte geçirdiğin onca zamandan sonra en azından seni bir bara götürüp kusuncaya kadar içirebiliriz.
The six months we'd spent togetherwere worth a lifetime.
Onunla geçirdiğim altı ay bütün bir ömre bedeldi.
When you have spent your life arguing with bureaucrats and begging on your knees for the last five dollars of the grant, then you can tell me that we should go back and just fix broken bones and... and... and tap the fatally ill on the head.
Hayatını 5 dolarlık bağış için yalvararak ve bürokratlarla tartışarak geçirdiğinde sonra bana gelip'bunları bırakıp kırık kemikleri onarmalıyız ve kafadaki ölümcül illeti yok etmeliyiz'diyebilirsin.
We've spent the day together, but I know next to nothing about you.
Biz, birlikte bir gün geçirdik, ama yanısıra hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
But we did just have lunch last week, so I feel like we've spent enough social time together for the foreseeable... Ever.
Ama daha geçen hafta yemeğe gittik bu yüzden yeterince sosyal vakit geçirdiğimizi düşünüyorum sonsuza dek yetecek kadar.
I feel like we've spent a little time together.
Birlikte zaman geçirmişliğimiz de var.
Declan's so blown away by your offer that we've spent the entire day prepping for the exams.
Teklifin Declan'ın aklını öyle bir aldı ki tüm günümüzü sınavlara çalışarak geçirdik.
Your honor, the evidence is overwhelming and we wish not to cost the state anymore monies than have already been spent, so I suggest we move straight to sentencing.
Sayın yargıç, deliller çok kuvvetli. Devletimizin daha fazla parasına mal olmaması için derhal hüküm verme kısmına geçilmesini öneriyorum.
We found out that when Eva was murdered, you spent a lot of money on a top UK barrister to prosecute the suspect.
Eva öldürüldüğünde davasına bakması için en iyi avukatı tutarak çok para harcadığınızı öğrendik.
This man has spent the past 13 years of his life helping you, and I'm assuming he'd spend another 13. If it's not Winton Cornelis then we'll keep looking.
Bu adam 13 yılını bu şekiklde geçirdi 13 yıl daha geçiremez
We all spent years in the same place looking at the same pictures, laughing at the same jokes, pretty much we were already friends, even though we've never ever met.
Hepimiz yıllarca aynı yerde takılmıştık, aynı resimlere bakmıştık, aynı esprilere gülmüştük, aslında hiç tanışmamamıza rağmen çoktan arkadaş olmuştuk.
I've spent so much time with you and your father.... When we were waiting for your mother to pass....
Annenin ölmesini beklerken, seninle ve babanla çok vakit geçirdim.
I haven't spent any time with yöu... we have so much to catch up on.
Seninle hiç vakit geçiremedim... Konuşacağımız o kadar çok şey var ki
We have some invoices here that said Tony spent a lot of time at your house.
Tony'nin sizin evde çokça vakit geçirdiği gösteren faturalar bulduk.
- -Spent long hours together just man to man and I bet you, if you probed hard enough you're gonna find out we're on the same team...
... erkek erkeğe uzun saatler boyunca konuşabiliriz. İddiaya varım ki yeterince derine inerseniz pek çok konuda aynı tarafta olduğumuzu fark edeceksiniz.